Unutulamaz
Tarih: 20 Aralık 2018
Yaza: Neriman E.KALYONCUOĞLU
Konu: O sabah sırt sırta-ydık.
Bundan 34 yıl önceydi.
1984’ün o sabahını hatırladıkça
Biz hepimiz,
İlk şehidimiz Türkan kızımızı hatırlarız.
Türkan Çeşme şarkısını söyler
Yıllar durmadan uzasa da bu yana
Ağlayan gözlerimiz 140 yaşında.
Ve Türkan kızımızdan 100 yıl önce
Ayşe kızımız için ağlamışız
Kemikleri bulundu bir temelde
Rus askerler köylerini basarken
Dedesinin av tüfeğiyle kıymıştı canına.
Türk kızı şerefini korumak için
İntihar etmişti
Bir bocuk sabahı, o da.
17 aylık Türkan kızımız gibi.
Şehidin büyü küçüğü kadını erkeği olmaz.
Omuz omuza vermiş,
Sürekli saf yenileriz.
Dirençli ruh ateşimiz
Yandıkça yanar.
Yaşı 140!
Bizim ocak sönmez
Güneş selamı alıp
Her sabah taze bir fidan dikeriz mücadele ormanına
Gözlerimizle okşarız bir umut getiren sabahı.
Yağışlı, karlı buzlusu hepsi bizim için bu sabahların.
Her birimiz bin düşman askerine baş kaldırmışız
Sabah buzlu ve nefes dondurucu
Esen Bocuk rüzgârı!
Yürüyenlerin elleri hamurlu, çapalı, baltalı,
Çantalar kitap dolu ve parlayan gözler umutlu.
Tütün tarlasında yüzleştiler
Silah seslerinden ürkmediler,
Korkmadılar, hatta yüreklendiler.
Ölmeye gelmişlerdi.
İsimleri, şerefleri, tarihleri ve gelecekleri için
Seve seve öleceklerdi.
Omuz omuza gideceklerdi cennete.
Bastıkları toprak, nefes ettikleri hava, tütün kokan ova ve suyu durmuş dere
Onlara cennet olacaktı.
Bacadan çıkan dumandı.
Kanlı katliamı dünyaya duyurmak için yükseldi.
Ve gözyaşları 1000 yaşında olsa da,
Bir gün bu Vatan yine onların olacaktı.
Çatırdadı toprak, sanki yarıldı ikiye
Kapandı gelecek kapıları hınç dolu düşmana
Dili olsa, ben hepsini
Türk olarak yaşasınlar diye yarattım diye bağıracaktı.
Bağırıyordu toprak ve ardından dağlar.
Bağır bağır, bağıramıyordu dereler tepeler.
Bırakmayın beni başka ellere, mayamın tuzu siz
Diyordu doğa.
Güneş öpüyordu hepsinin alnını birer birer.
Sanki direniş ve diriliş günü değil
Vedalaşma anıydı.
Nereden bilebilirdi hak arayan İnsan
Şarjörlerin kör kurşun dolu olduğunu?
Anaların ak saçları şahidimizdir
Haklı bir dava uğruna ayaklandığımıza ve
Helaldir ana süttü
Şehit düşen yiğitlerimize
Mezar oldu bu tarlalar, dereler, bayırlar ve iri taşlı kayalık
Onlar da bizimle ölmeye hazırdı.
Gökyüzü hepimize saygıyla bakarken ve
Doğa bizim için açıp solarken
Tarlalarda mezar açmaya ve
Görüp görülmüş insanların en iyilerden iyilerini,
En namuslulardan daha namuslularını ve
Yüreklilerin en yüreklilerini öldürmeye
Kimin hakkı olabilirdi!
Zulüm edenin zulümden öleceğini bilmez mi?
Ve biz katil ve günahkâr Bulgar dünyasının yüz akı olmaya devam ettik.
Biz Vatan bildiğimiz toprakların da ak pak yüz akıyız.
Anaların çocuklarını emzirdiği gibi
Terimizle beslemişiz her karışını.
Bize açmış bahar, kucak kucak sarılan dallar.
Özgür bir çağrıdır bizim şarkımız.
İnsan hakları şarkısı!
Türk kimliği çağrısı!
Kırık kanatlı kuşların uçabilme çırpınışı!
Biz bir goncaydık bahar bekleyen.
Türkü dolu bir saz… Gümbürdeyen davul…
Patladı patlayacak bir volkan ve
Koptu kopacak bir fırtına.
Ve biz toprağın altında açmadan ezilen
Bir müjdeydik…
Beyaz güvercin yuva yapar bizim oralarda taş kovuna.
Mahpus yatar erkek aklı hep beyaz güvercinde.
Haberi taşır güvercin mahpustan eve evden mahpusa
Öldürdüler güvercinleri ve dünya döndü mahpusa
Sahipsiz mezar taşı değiliz.
Dağlarda kimsesiz kar
Türk gibi yaşamaya sevdalıyız
Ve bir gün biz mutlaka kazanacağız.
Son