Azize Sophia ve kızları Vyara, Nadejda ve Lyubov’un / İnanç, Umut ve Sevgi/ bayramı olan 17 Eylül, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’nın günü olarak da kaydediliyor.Kent isminin ‘Aya Sofya kilisesinin isminden geldiği zannediliyor. Dini anlamı ise ‘’ilahi bilgelik’.Söz konusu kilise İsa’dan sonra ilk yy’llardan kalma kadim mabetlerin temelleri üzerine inşa edilmiştir. 1879 yılında başkent ilan edilen Sofya, kıtamızın en eski kentlerinden biri olarak kültür tarihinde saygın yeri var.Sofya’nın tarihinden Avrupa için belirleyici rolü olan geçmiş olayları arkeolog olan Sofya Belediye başkan yardımcısı Todor Çobanov ile konuşuyoruz. Dolayısıyla, Sofya’nın kıtamızın en eski yerleşim yerlerinden biri olduğu az kişi tarafından bilinir.
Todor Çobanov şunları anlatıyor:
‘Sofya’nın bulunduğu yerde, diğer Avrupa başkentleri hala yokken İsa’dan önce 7-6’ıncı binyılda bir yerleşme mevcuttur.’
Kentin Doğu ile Batı arasındaki kavşakta bulunması Antik çağlarda kendisine önemli bir rol kazandırıyor. O zaman kent,’Serdi’ adlı yerli Trak kavminin ismini alarak Serdika ismini taşır.
Todor Çobanov devamla şunları anlatıyor:
‘Burası, Orta Avrupa’yı Doğu ile bağlayan en önemli yolun merkez noktasıdır. Bu, Serdika’yı Roma İmparatorluğu için çok önemli yapar.
Kentin Marcus Avrelius, Jüstinyen gibi imparatorlar tarafından büyük ilgi görmesi bir rastlantı olmasa gerek.’
Sedika kentinin sırasıyla Roma İmparatorluğunun Dakya ve Trakya gibi birkaç eyaletinin başkenti olması bunu kanıtlıyor. Serdika, Yaşlı kıtada Hıristiyanlığın yerleşiklik kazanması için önem taşıyan birçok gelişmenin sahnesidir.Todor Çobanov, Serdika kentindeki Hıristiyan camiasının daha 1. yy’da baş gösterdiğine ilişkin kanıtların varolduğunu anlatırken, kentin imparator Büyük Constantinos zamanında en büyük gelişme ve etki kazandığını vurguluyor.
Kentin bu hızlı gelişmesi, ismini aldığı ‘Aya Sofya’ bazilikasının inşa edildiği impartator Büyük Jüstinyen zamanında da devam ediyor.
Yerleşim yerini 809 yılında fetheden Bulgar hükümdarı Krum Han kente ‘Sredets’ ismini verir. Bulgar çarlığının Bizans tarafından ele geçirilmesinden sonra ismi Triaditsa’ya değiştirilir. Kentin bir kavşakta bulunması, 11. ve 13. yy’larda Haçlı seferlerin sahnesine dönüşmesine sebep oluyor.
Todor Çobanov devamla şunları ekliyor:
‘İkinci Bulgar çarlığı zamanında Bulgar devletinin önemi bakımından ikinci kişisi olan sebastokratör Kaloyan, kente yakın Boyana yerleşim yerinde ikamet eder. UNESCO’nun dünya kültür mirası listesine giren Boyana kilisesinde Bulgar Ortaçağ sanatının, 13.-14. yy’larda Sofya etrafında oluşan manastırlarda en yüksek gelişmesine ulaştığına tanık oluyoruz.Boyana kilisesindeki duvar resimleri, Batı’nın Rönesans çağının müjdecisi olan gerçek birer şaheserlerdirler.’
14.yy’ın sonları ile 19. yy. arasındaki dönemde, Sofya, yüzyıllar boyunca olduğu önemli yerleşim birimi olarak önemini kaybediyor, ta Bulgaristan’ın 1878’deki kurtuluşundan sonra bu önemini yeniden elde ediyor. Bir yıl sonra 1879 ise Bulgaristan’ın başkenti seçiliyor.
Çeviri: N. Dimitrova / Yazı: Mariya Dimitrova- Pichot – BNR