İbrahim SOYTÜRK

Her 10 Kasım’da olduğu gibi, bu yıl da Türkiye ve Türk dünyası, Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 86. yıl dönümünde anıyor. Ancak bu yıl, bir “anma” günü olmanın ötesine geçiyor. Zira, Atatürk’ü anarken, sadece geçmişin izinden gitmekten bahsetmek yeterli değil. Bugün, onun mirasına nasıl sahip çıktığımızı, Cumhuriyet’in ilkelerinin ne denli içselleştirildiğini ve modern Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunları nasıl ele aldığımızı da sorgulamak gerekiyor.

Atatürk’ün Mirası ve Bugünkü Türkiye

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’i kurarken, halkı eğitmek, devletin laik ve demokratik yapısını güçlendirmek, bağımsız bir dış politika izlemek gibi büyük hedefler koymuştu. Bugün, onun kurduğu Cumhuriyet’in 101. yılına doğru ilerlerken, bu hedeflerin ne kadarının gerçekleştiğini, ne kadarının ise geride kaldığını dürüstçe sorgulamamız gerek.

Atatürk, Cumhuriyet’i kurduğunda, devletin her alanında köklü reformlar yapmak zorundaydı. Eğitimden hukuka, kadın haklarından ekonomiye kadar devrimci adımlar attı. Bugün geldiğimiz noktada, özellikle eğitimde ve hukuk sisteminde, Atatürk’ün koyduğu esaslara ne kadar sadık kaldık? Kadınların toplumsal yaşamda eşit haklara sahip olduğu, özgür bireylerin var olduğu bir toplum yaratma ideali hala gündemde mi? Yoksa bu idealler, zamanla geriye mi gitmeye başladı?

Türk Dünyası ve Atatürk’ün Ortak Mirası

Atatürk, yalnızca Türkiye’nin değil, Türk dünyasının da ortak lideridir. 86 yıl sonra, Türk Cumhuriyetleri, Atatürk’ün mirasına sahip çıkmak adına hem geçmişlerini hem de geleceğe dair umutlarını yeniden gözden geçiriyorlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus var: Atatürk’ün liderlik ettiği dönemin koşulları ile bugünün dünya politikaları birbirinden oldukça farklı. 1923’teki Türk Cumhuriyeti, devrimci bir ruhla, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinin verdiği dinamiklerle şekillenmişken; günümüzde, globalleşmiş bir dünyada, Türk Cumhuriyetleri’nin ve Türkiye’nin kendi yolunu çizmesi daha karmaşık bir hal alıyor.

Türk dünyasında Atatürk’ün izinden gitmek, yalnızca ona olan minneti dile getirmekle sınırlı olmamalıdır. Atatürk’ün birleştirici ve ileriye dönük vizyonu, bugün Türk halklarının birbirleriyle daha yakın işbirlikleri kurmalarına ilham verebilir. Ancak bu, aynı zamanda Türk milletinin ve devletlerinin kendi iç meselelerine çözüm üretme kapasitesini de sorgulamayı gerektiriyor. Bağımsızlık, özgürlük ve demokratikleşme idealleri, sadece bir simge olmaktan çıkarılmalı ve somut politik adımlarla desteklenmelidir.

Cumhuriyet’in Değerleri ve Modern Zorluklar

Bugün, Atatürk’ün Cumhuriyet ile kazandırdığı en büyük miraslardan biri, halkın devletle olan ilişkisini yeniden tanımlamış olmasıdır. Cumhuriyet, halkın egemenliği esas alarak, devletin halk için var olduğu bir anlayışın temellerini atmıştır. Ancak modern Türkiye’de, demokratik değerlerin ve temel hakların ne denli korunabildiği, özgürlüklerin nasıl işlediği sorgulanmaktadır. Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” sözünü anarken, halkın bu egemenliği ne kadar hissedebildiği ve devletin halka ne kadar saygı gösterdiği üzerine derin bir düşünme gerekliliği vardır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan eğitim reformu, Atatürk’ün en önemli projelerindendi. Ancak bugün, eğitim sistemindeki eşitsizlikler, kalitesizlik ve liyakat sorunu, Atatürk’ün savunduğu “akıl ve bilim” temelli eğitim anlayışına ne kadar sadık kaldığımızı sorgulatıyor. Atatürk’ün hedeflediği “çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma” idealinin bugünkü realiteyle ne kadar örtüştüğünü, toplumun her kesimi için ne kadar geçerli olduğunu görmek, sadece geçmişe bakarak değil, mevcut durumu değerlendirerek daha sağlıklı olacaktır.

Atatürk’ün Gençlere Mesajı: Bir Sorumluluk Anlayışı

Atatürk, gençlere Cumhuriyet’i emanet ederken onlardan sadece geçmişi öğrenmelerini değil, geleceği inşa etmelerini de istemişti. 86. yıldönümünde, Atatürk’ün gençler için söyledikleri, bugün daha anlamlı hale geliyor. Modern Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik, sosyal ve kültürel zorluklar, yeni nesillerin ne kadar bilinçli bir şekilde bu sorumluluğu üstlendiğini test ediyor. Eğitimli, özgür ve eleştirel düşünebilen bir gençlik, Cumhuriyet’in gerçek sahipleri olmalıdır. Ancak bu sorumluluğu yerine getirebilmek, devletin gençlerin önünü açmasıyla mümkün olacaktır. Yani, Atatürk’ün mirası sadece anmakla kalmamalı, ona uygun bir geleceği kurmak adına politikaların da yeniden şekillendirilmesi gerekmektedir.

Sonuç: Anma ve Hesaplaşma Zamanı

Atatürk’ün 86. ölüm yıldönümünde, sadece bir saygı duruşu yapıp geçmek yeterli değil. Bu anma günü, geçmişin değerlendirildiği, ancak bugünün de hesaplaşılmaya çalışıldığı bir fırsat olmalı. Atatürk’ün bizlere bıraktığı Cumhuriyet, sadece bir tarihsel başarı değil, aynı zamanda sürekli bir sorgulama, sürekli bir yenilik ve gelişim çağrısıdır. Türk halkı olarak Atatürk’ün mirasına sahip çıkarken, onun idealize ettiği toplumun bugünkü gerçeklerle ne kadar örtüştüğünü sorgulamak, yarının daha güçlü, daha çağdaş ve daha özgür Türkiye’si için bir sorumluluktur.

Atatürk’ün 86. yılında, yalnızca hatırlamak değil, onun fikirlerinin ışığında, toplumun her kesimi için adalet, eşitlik ve özgürlüğü sağlamak adına yeniden yapılanma zamanıdır.

Reklamlar