İbrahim SOYTÜRK
Her 10 Kasım’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve minnetle anıyoruz. Ancak bu anmaların, özünde bir muhasebe anlamına da geldiğini düşünüyorum. Çünkü Atatürk’ü anmanın, sadece şeklen ona saygı göstermekle değil, onun hayatını, ideallerini, mücadelelerini ve geleceğe dair öngörülerini doğru şekilde kavramakla mümkün olduğuna inanıyorum.
Bugün geldiğimiz noktada, Atatürk’ün kişiliği ve vizyonunun, yalnızca ülkemiz için değil, dünya çapında pek çok devlet adamına yol gösterecek bir hazine olduğunu görmemiz gerekiyor. Ancak maalesef, hem ülkemizde hem de uluslararası arenada, Atatürk hakkında yeterli bilgi ve araştırmaya sahip olmayan kişilerin yanlış yargılara vardığını üzülerek gözlemliyoruz. Bu yanlış algı ve değerlendirmeler, hem Atatürk’ün mirasına saygısızlık hem de tarihe haksızlık anlamına geliyor.
Yıllar içinde, Atatürk’ün adı üzerinden çeşitli kesimlerin siyaset yaptığını ve bazı grupların birkaç sloganla halkı etkileyip gerçekleri çarpıttığını gözlemliyorum. Bir yanda dinle ilgili her söylemi reddeden, “irtica” kavramını Atatürkçülük adına kullanarak, dinle ilgili her şeye karşı çıkan bir tutum var. Bu kesim, Atatürk’ü kendi çizgilerinde görmek isteyip, onun dinle olan sağlıklı ilişkisinden uzaklaşıyor. Oysa Atatürk, TBMM gizli tutanaklarında da belirttiği üzere İslam dünyasının bağımsızlığını ve uyanışını arzulayan, dinin doğru anlaşılması için çaba gösteren bir liderdi. Onun samimi Müslüman kimliğini ve İslam dünyasına olan ilgisini göz ardı ederek, onu yalnızca bir Batı hayranı olarak göstermek, en büyük haksızlıklardan biridir.
Öte yandan, Batı değerlerini taklit etme noktasında neredeyse körü körüne hareket eden, Batı’nın her uygulamasını olduğu gibi kabul eden bir yaklaşım da yanlış bir Atatürkçülük algısının parçası haline gelmiştir. Atatürk, Batı’yı hedef olarak değil, medeni bir seviyeyi aşmak için bir örnek olarak göstermiştir. Onun hedefi, bağımsız ve güçlü bir medeniyetin yükselmesiydi. Ancak bugün bazı çevreler, Atatürk’ü kendi toplumundan kopuk bir figür olarak göstermekte, bu yanlış algıdan dolayı da ona yabancılaşmaktadır. Bu durum, özellikle gençlerimizin onu yanlış tanımasına, tanımak istememesine neden oluyor.
Geçmişte herkesin büyük çoğunluğun yanlış algılara karşı sessiz kaldığını itiraf etmeliyiz. Atatürk’ü sadece ideolojik bir simge olarak görüp, gençlerimize komünizm ve kapitalizm gibi dış tehditlere karşı eğitim verirken, milli önderimizi yeterince sağlıklı bir şekilde tanıtilamamıştır.
Atatürk’ü doğru okumadan, onun düşünce yapısını ve ideallerini gençlerimize doğru aktarılamamıştır. Bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu kaos ve çatışma ortamına bakınca, Atatürk’ün uzak görüşlülüğünü ve geleceği nasıl tahmin ettiğini daha iyi anlıyoruz.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini sağlam bir şekilde Cumhuriyet üzerine inşa ederken, laik ve üniter devlet yapısının önemini kavramış bir liderdi. Bu yapı sayesinde Türkiye, karşı karşıya kaldığı tüm zorluklara ve hatalı yönetimlere rağmen, bir dünya devleti olarak varlığını koruyabilmektedir.
Toplum önderleri olarak bizlere düşen en önemli görev, çarpıtılmış sloganlarla değil, Atatürk’ün çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren kazandığı milli karakteri, sağlam devlet adamlığı ve idealist çizgisini doğru bir şekilde inceleyip, gençlerimize aktarmaktır. Atatürk’ü okuyan, araştıran ve anlayan gençler, dünyadaki her türlü zorlukla onurla mücadele edecek ve başarılı olacaktır. Atatürk’ü doğru anlayan devlet adamları, ülkemizi emperyalist güçlerin pençesine terk etmeyecek, dış mihraklara karşı dik duracaklardır.
Bugün maalesef Atatürk çizgisinden uzaklaşan bazı yönetimlerin ülkemizi tehlikeli maceralara sürüklediğini, kendi çıkarlarını milletin çıkarlarının önünde tuttuğunu görmekteyiz. Bizlerin bu tür politikalara karşı verdiği mücadelenin temel dayanağı, Atatürk’ün manda ve himayeye karşı olan tam bağımsızlık düşüncesidir.
Atatürk’ü ölüm yıldönümünde rahmetle anarken bir kez daha ifade etmek istiyorum: Ne kadar zorluk yaşarsak yaşayalım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir bütün olarak varlığını sürdürmesi ve milletimizin her türlü emperyalist saldırıya karşı direnç göstermesi, bizim en büyük görevimizdir.
Bu topraklarda yaşamanın onurunu ve bağımsızlığını gelecek nesillere aktarmak için Atatürk’ü okuyalım, anlayalım ve yaşatalım.