Ridvan TÜMENOĞLU
Türkiye’de son yıllarda en sık tanık olunan tartışma konusu ne yazık ki Mustafa Kemal Atatürk.
Öyle ki;
Bu tartışmalar, Gazi’nin yaptıkları/yapamadıkları ya da yanlışları/doğruları üzerinden değil, tarafların ideolojik-politik simgeleri üzerinden sürüyor.
İnsanlar inandıkları ideolojiye bağlılıklarını göstermek için ya Mustafa Kemal’e sığınıyor ya da O’nu hedef alıyor…
Kısa süre önce bir dost ziyaretinde yine bir Atatürk polemiği içerisinde bulduk kendimizi…
Sevdiğim, saygı duyduğum bende her zaman hatırı olan arkadaşımızın, “Yıldız Sarayı’nı kim soydu? Oradan gerdanlık çalan kimdi?” sorusuyla başladık…
Ki ben bu konuyu ilk kez duyuyorum…
Bir süre bu minvalde süren sohbetimizin bir noktasında dostum, “Ya kardeşim bu Atatürk’ü çok abartıyorsunuz. Ne olacaktı sanki Mustafa Kemal olmasaydı? Bizim isimlerimiz farklı mı olacaktı? Biz dilimiz, dinimiz farklı mı olacaktı? Bak, biz dedemizin mezar taşlarını hala okuyamıyoruz” şeklinde bir çıkış yaptı…
Eğer Atatürk olmasaydı Anadolu’da bu sorulara ne yanıt verilirdi bilemiyoruz ancak Atatürk’ün olmadığı yerlerde bu sorulara ne tür yanıtlar veriliyor gayet iyi biliyoruz.
Sohbet ettiğimiz arkadaşımız Çorum doğumlu, ben ise Bulgaristan…
***
Ben sordum, “Abi, senin adın ne?”
……
“Kim koymuş senin adını?”
“Babam…”
Devam ettim:
“Abi benim adım Rıdvan. Ben doğduğumda, benim de adımı babam koymuş ve kimliğime Rıdvan Sebahattin Süleyman diye yazılmış.
Ama ben üç yaşında iken Bulgar polisleri köyümüze gelmiş, sizin adınız Müslüman adı bunu Slav ismi ile değiştireceksiniz, demiş.
Benim adım olmuş Radi, Babamın adı olmuş Sabi…”
***
“Abi, sünnetini hatırlıyor musun veya oğlunun sünnetini?”
“Tabi ki hatırlıyorum benim sünnet düğünüm olmadı ama oğluma elimizden geldiğince iyi bir sünnet düğünü yaptık…”
“Abi ben sünnet olduğumda 2,5 yaşındaydım. Dağda bayırda gizlice sünnet oldum. Ağlamayayım, ses çıkarmayayım da kimse duymasın diye sünnetçi beni elindeki kama ile korkutuyordu. Biz aralık ayında 30 santimetre karın üstünde ormanda gizlice sünnet olduk…”
“Abi, kurban kesiyor musun?”
“Evet…”
“Nerede kesiyorsun?”
“Evin bahçesinde…”
“Abi biz kurbanlarımızı ormanda, derede keserdik. Kimse görmeden kurbanı gizli gizli eve götürürdük…”
***
“Abi annenden, atandan öğrendiğin dili herkes evinde sokakta konuşabiliyor mu?”
“Tabi ki konuşuyor, ne var bunda?”
“Abi biz anaokuluna giderken bizi bir bilgi yarışmasına götürmüşlerdi. Duvarda hayvan resimleri var ve bize bunların Bulgarca isimlerini soruyorlar. Sıra bana geldi. Soruyorlar;
– Bu ne?
– Magare
– Bu?
– Lisitsa
– Ya bu?
– Zaek
– Peki bu?
-…
Bir türlü aklıma gelmiyor veya bilmiyorum 5-6 yaşında çocuğum gayri ihtiyari ‘Karga’ dedim…
O an öğretmen Apostolova bir bana baktı bir de yanındaki başka bir görevliye. Benim için o yarışma orada bitti.
Sonraki 10 resmi sormadılar. Anaokulunda çalışan annemin yanına götürdüler. Anneme yüksek sesle, bağıra bağıra anlamadığım veya şu an unuttuğum bir sürü şey söylediler.
Onlar konuştukça annemin yüzünün kızardığını ve korktuğunu hatırlıyorum…”
“Yine ilk okulda, “5×5” sorusuna, двайсет и пет, yerine yirmi beş diye cevap verdiği için ailesi tehdit edilen, para cezası ödeyen arkadaşlarımız var bizim…
***
“Rıdvan hepsini geçtik. Ben dedemin mezar taşını okuyamıyorum.”
“Neden abi?”
“Alfabe değiştiği için…”
“Abi ben Arap harflerini okuyabiliyorum ama ben de dedelerimin mezar taşını okuyamıyorum.
“Neden?”
“Çünkü Bulgaristan Devleti 1984’ten sonra Müslüman mezarlıklarında Arapça yazan kabir taşlarındaki yazıları silmek için, ya taşları kırmış ya da taşların üstündeki yazıları sıva ile kapatmış…”
“Ama bunlar farklı bunun sebebi komünizm?”
“Peki abi, Yunanistan-Batı Trakya? Yıllarca dünyanın en büyük açık hava hapishanesi. Kendi seçtikleri müftüyü hala devlet tanımıyor ama Sümela’da papazlar ayin yapabiliyor…
“Kardeşim size tarihi yanlış öğretmişler…”
“???”
Benim üniversitede Tarih bölümünden mezun olup, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi alanında yüksek lisans yapmış olmam dışında bir sorun yok…
***
Velhasıl, Atatürk olmasaydı Anadolu’da insanların dili, dini adı değişir miydi, bilemiyoruz.
Ama bizim Balkanlar’da, Batı Trakya’da, Bir Atatürk’ümüz olmadığı için adımız da değişti, dinimiz de dilimiz de yasaklandı.
İnsanlarımız sürgün edildi, öldürüldü, camilerimiz kapatıldı…
Biz Atatürk’ün ve bir Türk Devleti’nin olmadığında neler yaşadığımızı biliyor ve unutmuyoruz…
İnşallah Allah, size böyle bir tecrübe yaşatmaz!