Raziye ÇAKIR
Tarih: 24 Mayıs 2017
Konu: Bulgaristan Türkleri asimile edilerek eritilmeye ve yok edilmeye devam ediliyor.
Bulgaristan’da yaşayan Türklerin yürek açıcı olmayan ve totaliter yıllar siyasetinin devamı olan asimile edilerek eritme ve yok etme siyaseti bütün hızıyla hem de devlet politikası olarak devam ediliyor. Konu uluslar arası insan hakları örgütlerinin gündeminde önemli yer almaya başladı. Bulgaristan BGNEC ajansının yayınladığı son haberlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, yerli ve yabancı basın ajanslarına gönderdiği yazılı mesajında konuya ilişkin şöyle diyor:
“Bulgaristan’da yaşayan Türkler, ülke nüfusu içinde çok ciddi bir oran olaştırsalar da, devlet kurumlarında görev alamıyorlar. Bulgaristan Türkleri asimilasyona tabii tutuluyor. Uygulamam eritme siyaseti bir devlet politikasıdır.”
“Resmi verilere göre, şu an Bulgaristan’da 585 bin Türk yaşadığı bildirilse de, hepsinin nüfus sayımına katılamadığı ve nüfus kütüklerinde tescili yapılmadığı için sayıları az gösterilmeye çalışılsa bile, Bulgaristan Türklerinin gerçek sayısının 1 milyondan fazla olduğuna işaret eden” Mustafa Yeneroğulu şöyle devam ediyor:
“Soydaşlarımız ayırım siyasetine maruz kalıyor. Ana dillerini unutuyorlar. Camileri sık sık saldırılara hedef oluyor. Türk dili seçmeli dil olarak okutulurken, anadil dersleri son ders olarak görülüyor ve her zaman problemli geçiyor. Türk çocukların ana dilinin küçümsendiği ve yok edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Ayna zamanda. Bulgar devleri radyo ve televizyondan gerekli olduğu derecede Türk diklinde yayın yapılmasına izin vermezken, Bulgaristan Türkleri için özel yayın yapacak bir özel radyo kurulmasına izin vermeyip engel yaratıyor. Camilere ve imamlara yapılan saldırılan başka birçok vahim ve önemli sorun olmaya devam ediyor. Ülke nüfusu içinde çok önemli bir yer tutmalarına karşın Bulgaristan Türkleri Bulgar devlet ve kamu makamlarında görev alamıyor, şimdiye kadar görevde olanlar da sökülüp atılıyor.”
İnsan Hakları Örgütü Başkanı Yener oğlu şu hususlara da önemle değiniyor:
“Bulgaristan hükümetine aşırı sağ partilerin yerleşmesi Türkler ve diğer Müslümanlar için yeni olağanüstü ciddi sorunlar yaratacaktır. Irkçılar tarafından yönetilen Bulgaristan Avrupa normları ve kıstaslarından çok ciddi bir şekilde uzaklaşıyor. Ne yazık ki, soydaşlarımızın adlarının zorla değiştirilmesi esnasında açılan derin yaraları Bulgaristan Türkleri 28 yıl sonra hala tedavi edemediler. Türkiye devleti kendilerine yardım etmek için elinden geleni yaptı. Şimdi soydaşlarımızın anısından bu feci ve acı gerçekleri çıkarıp hiçbir zaman unutulmasın diye, yeni neslin beynine aşılamak bizim ödevimiz oldu. Böylece, Bulgar devletinin izlediği planlı programlı asimile etme siyasetinin bir sonucu olan, Bulgaristan Türk topluluğunun yakın geçmişte ve daha önceki dönemlerde yaşadığı trajik olayları ve onların verdiği sonuçları daha yakından değerlendirmiş olacağız.”
Türkiye parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, 1989 Mayıs’ında Bulgaristan Türklerinin eritip asimile etme ve kimliklerini yok etme politikasına karşı ayaklanmasına da değindikten sonra, göç dalgasının iki devlet arasındaki sınır kapısını açtığını belirterek şöyle konuştu:
“O zaman binlerce aile parçalandı. 350 bin kişi yüzyıllarca barındıkları topraklardan koparıldı ve göçe zorlandı. O zaman hükmeden faşist iktidar, Müslüman Türklerin kudretinden korktu ve insan haklarını en alçak bir biçimde ayakaltına alarak, Türk etnik azınlığı azaltarak zayıf düşürme ve eriterek yok etme siyasetini seçti ve uyguladı. O ağır yıllarda anadil Türkçenin okunması ve konuşulmasına, düğünlerde ve cenaze törenlerinde İslam dini uygulama geleneklerine yasak kondu. Sünnet yasaklandı. Türklerin kendi adet ve törelerine uygun yaşaması yasaklandı. O ağır koşullarda mücadele eden soydaşlarımız, tek seçenek olarak kalan, Türkiye yolunu seçtiler.”