Dr.Halide ÜMİTFER
Hayatımıza yeni yön veren 1989 Mayıs Ayaklanmasını anarken önce gönül hoşluğuyla şunu paylaşmak istiyorum.
Yakın tarihimizin çok büyük bir olayı olan bu Ayaklanmanın anısını üslenme cesareti gösterebilecek tek bir Bulgaristan Cumhuriyeti hükümeti çıkmadı o yıllardan bu yana.
Sayın Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in Prestoe köyüne gidip de YEREL ANMA TÖRENİNE KATILMASI, 25 yıl önce Ayaklanmanın ilk gününde o köyde verdiğimiz 3 şehidimizin anıtına çelenk ve çiçek koyması, hepimizi şereflendirmiştir. İstanbul’da bulunmama rağmen, haberi okuduktan sonra gözlerim gururla yaşlandı, kendisine teşekküerlerimi arz etmek isterim.
Bu saptamamı yaparken, 1989 MAYIS AYAKLANMAMIZIN TAMAN HAKLI ve TAMAEN YASAL olduğu dikkate alındığında, verdiğimiz toplan 40 şehidimizin isimlerinin BULGARİSTAN ULUSAL PANTİYONUNA ALTIN HARFLERLE YAZILMASINI canı gönülden arzu ettiğimi gururla ifade ediyorum.
Bu Ayaklanmamızın özünde 100 yıllık lanetin, 100 yıllık çilenin, 100 yıllık zulmün ağırlı vardı. Müsadenizle, duygularımı ve fikrimi başka bir değişle ifade edeyim: 1989 Mayıs Ayaklanması şehitlerini toprağa vermemiz, onların can feda etmesi, onların ölümü ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN İLK IŞIĞIDIR.
ONLAR ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN BAŞLANGICIDIR.
Bu büyük olay bugün Bulgaristan Türklerini, Pomak ve Çingene kökenli kardeşlerimizi temsil etmekle böbürlenen ve kendilerini büyük köşklerin aşılmaz duvarları ardına kapayan, otomatik silahlı korumalarla haşır neşir olmu tuzu kuru takımının özleminden değil, hallinden bile fersah fersah öteklerde olan bir olaydır. “Lider” geçinenler için kahramanlarımızın ateşli silahlarla ölüdürülmesi basit bir olay olarak algılandı, çünkü onlar için ölüm ebedi bir uykudur. Bizim içinse şehitlerimizin anısı ebedi ilham kaynağı olduğu gibi HAK VE ÖZGÜRLÜK DAVAMIZ da sonsuza dek devam edecektir.
Anma törenleri, anıtlara konan çiçekler, demetler ve çelenkler, saygı duruşumuz dün olduğu gibi Türk topluluğunun ulusal bilincini oluşturmaktadır ve oluşturacaktır. Bizim ulusal bilincimizin temellerinde, suyunda ve özünde ise Türk kimliğimiz bulunur. Türk kimliğimizin her gün yeniden yoğrulması ve geliştirilerek biçimlendirilmesi ise ailede olduğu kadar, vergilerimizi verdiğimiz devletin okullarında ana dilimizde, sağlanan eğitim ve öğretimle sağlanmalıdır. HÖH /DPS partisi bırakın çocuklarımıza ve gençlerimize 100 yıllık kabusu yaşamış ve özgürlüğün tüm çilesini sırtlarında taşımış olan yaşlılarımıza, ana-babalar düzeyine bile uygun bir dille, gönül okşayan bir yaklaşımla inemiyor, inemedi.
Unutmayalım: İnsan zekasının en yüce buluşlarından biri Tanrının varlığıdır. Ve Tanrıyla birlikte, vuhsatla ruhumuzun ölümsüzlüğüdür. Yani davamızın, Ayaklanma ve mücadelemizin yenilmezliği ve sonrasızlığıdır.
Ayaklanmaların ateşinde ÖZGÜRLÜK inancı, umudu ve ilhamı vardır. Biz Türkler için, biz Müslümanlar için HÜRRİYET hoşgörü ile bütün inançların bir arada yaşamasını emreder. Ayaklanma da iyiliklerin galebe çalması için iyi yürekli ve inançlı insanların umutlarının örgütlenmesidir. Umutlar ise özde eşitliği yaşatır. Bu yüzden biz Mayıs 1989 Ayaklanmamıza yasaldı, haklıydı, muzafferdi, yüceydi ve ebedi idi, diyoruz. Bütün insanların dünyaya eşit ve mutlu yaşamak için geldiğini unutmayalım. Bundan dolayı AYAKLANMACILAR KARŞI ATEŞLENEN SİLAHLARI LANETLİYORUZ.
ÜZERİMİZE TANKLARI SÜRENLERİ LANETLİYORUZ.
1989 AYAKLANMAMIZI İSTİSMAR EDİP HİÇ BİR HİZMETTE BULUNMADAN HALKIMIZIN BUGÜN DE EZİLMESİNE GÖZ YUMANLARI LANETLİYORUZ VE LANETLEYECEĞİZ.
Kimse sonradan kahraman, sonradan ayaklanmacı, sonradan devrimci olamaz! Kahramanlar ayaklanma ateşinde yanan ölümsüzlerdir.
Anılarımızla yaşamaya devam edeceğiz.