ertas-cakr Ertaş ÇAKIR

Konu: Çok tuhaf şeyler olmaya başladı.

Geçen hafta Sofya seçime gidilecek mi, meclis paydos edilecek mi, geçici hükumet başbakanı kim olacak gibi derin yufka, köpüklü köpüksüz dalgalarla çalkalanırken, terapist olarak çalıştığım Tekirdağ’da bilgisayarıma düşen bir haber beni şok etti.

Eğitim öğrenim gördüğüm Bulgaristan’ı çökerten ana çıbanbaşı olan “Multigrup” adlı hırsızlar kulübünün Yönetim Kurulu Başkanı;

Başbakan Lüben Berov (1992 -1994) hükumetinde Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri;

Bulgaristan Türklerini doğduklarına pişman eden Ahmet Doğan’ın çok yakın dostu ve

Halen Bulgar istihbaratına Türklere, Çingenelere ve Pomaklara karşı çalışacak köstebek eğiten “Yniversitet po Biblitekoznanie i İnformatsionni Tehnologii” – Sofya (Kütüphanecilik ve Bilgi Teknolojileri Enstitüsü” Rektörü Prof Stoyan Dençev’in EDİRNE ŞEREF SAKİNİ ilan edilmesi beni ŞOK etti. Önce şehirdeki kiliselerin birine yeni bir çan almıştır diye düşündüm. Bulgaristan’da çan yapan atölye olmadığı aklıma geldi. 1878’de Ruslar Tuna’yı geçerken beraberlerinde getirdikleri Tula silah fabrikasında dökülmüş çanları suya düşürmemek için bayağı zahmet çekmişlerdi, sonra camilerimizi gördüklerinde, biz bu Allah evlerinden büyük kilise inşa edemeyiz, minareleri yıkıp kubbelerine birer çan takalım ve olsun bitsin demişlerdi. Doğrusunu isterseniz Edirne Belediye Başkanına kimin telefon ettiğini de bugüne kadar öğrenemedim. Yoksa onun kökleri de mi bizim Trakya’dan onu da bilmiyorum. Yoksa bu adamdan bir beklediğimiz mi var?

 

Ben bunları düşünürken, “Balkan Haberleri Seti” nden yeni bir haber gelip ekrana kondu.

Bulgaristan’da hem Birinci Borisov hükümetinde (2009 – 2013) Kültür Bakanı olan, hem de İkinci GERB hükümetinde (2014 – 2016) ikinci defa Kültür Bakanı olan yerli Türklerden, heykeltıraş Vejdi Raşidov’un yukarıda adı geçen “köstebek yetiştirme enstitüsünde”  Profesör olan Dimitır İvanov’u, Bakanlığın en yüksek ödülü olan “Altın Binyıl” ödülüyle taltif etmesi ise beni iyice sarstı.

 

Köstebek yetiştirme merkezinde Profesör.

Olay şöyle ki, şimdi Profesör maskesi ardına gizlenen D. İvanov totaliter komünizm yıllarında Bulgar istihbaratının “Altıncı Şube”  adıyla bilinen ve Bulgar İç İşleri Bakanlığı – gizli servis “DS” ve Sovyetler Birliği Dış Casusluk Devlet Komitesi (KGB) arasındaki ilişkileri, koordinasyonu ve ortak çalışmaları yürüten ve yöneten istihbarat şubesinin Müdürlüğü’nü yapmıştır. 1970-72’de Pomak Müslümanlar ve 1984–1989 yılları arasında Bulgaristanlı Türklere total saldırıya geçen kolluk güçlerinin uyumlu hareketlerini kontrol eden odur. Ahmet Doğan’ın güvenilir bir baş köstebek olarak KGB’ye hediye edilmesi de onun aklına yatmıştır. 1990’dan sonra Bulgaristan Sosyalist Partisi’nin yayın organı “Duma” gazetesi D. İvanov’un parası ve emriyle basılıp dağıtılıyor. Altıncı Şubenin halka ettiği zulmü şahsında simgelediği işin lakabı “gestapodur”. Almancadan alınmış ve Nazi Almanya’sında suçsuz insanlara yapılan eziyetin tümünü birden ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Bugün artık Bulgaristan’da totalitarizm “kahramanlarının” ödüllendirildiğini de gördük. Bu madalyaların en iğrenç Bulgarların yakasına döneklik başbuğuna yükselmiş Türk aydınlara taktırılması da artık şaşmamak gerekir. İradesizliğe ulaşmak bir dibin dibidir. Sinek mi, sivrisinek mi, yoksa eşek sineği mi soktu?! Hep bir.

 

Biz bugün artık totalitarizm döneminde Bulgaristan Türkleri arasından ajan oltasına takılan 3 016 kişinin daha sonraki hayat yolunu bu Şubenin teşvikleri ve yönlendirmesiyle seçtiğine inanıyoruz. Çünkü ne değişen bir şey oldu ne de başka bir yol var! Daha 1990 Haziranında Bulgaristan Büyük Millet Meclisi sandalyelerine yayılan 24 milletvekili arasından altısının VI. Şube ajanı olduğunu yine bu profesörün eserlerinden öğrendik. Biliyoruz çünkü Dimitar İvanov “Altıncı Şube” adlı kitabında onların kimliklerini bacağı ipe bağlanmış ve çamaşır teline asılmış kurbağa gibi sergiledi. O gün bu gün bildiği işi yapmaya devam eden ve “Kütüphaneci Enstitüsünde” “köstebek” yetiştirmeye devam eden ve bu işte iyice ilerleyince demokrasi koşullarının en parlak profesörü olan Albay İvanov’un birden bire Vejdi Raşidov’un elinden Kültür Bakanlığı ödüllerinin ödünlü alması çok ilginç olmalı. Son günlerde havanın iyice soğuması, Sofya Kültür Bakanlığı sokağını kar kaplamış olması ve bazı yarım kalmış sıva boya işlerinden ötürü sokağın trafiğe kapanması, genelde her işinden sonra yuhalanan Bakan Raşidov’un bu defa ucuz atlatmasına vesile olmuş.

 

Belli ki, bu adam sütten çıkma ak kaşık değil.

Rumeli’nin sevilen ses sanatçısı Kadriye Lativova’nın oğlu olan ve anasının erken ölümünden sonra Bulgaristan Komünist Partisi’nin kanadı altında eğitim alan ve hayat yolu bulan Vejdi Raşıdov, 1985 yılının Ağustos ayının beşinde Sofya’da Vatan Cephesi Milli Konseyi binasında “Bulgarlaştırma Bildirisini Kabul Eden” –tüm evrakları imzalayan – 8 aydından biridir. Orada attığı imza onun hayatını değiştirmiş, bir yandan Bulgar olmayı kabul ederken, 1989’un sonunda “Ulusal Uzlaşma Komitesi”ne katılmış, ardından Ahmet Doğan ve “Multigrup” gözdesi olmuş, “Mutlak” ilan edilmiş, hiçbir şey yapmasa da onlarla birlikte gece çapulculuğuna katılmış ve hiçbir partiye üye olmadan sihirbaz şapkasından barış güvercini çıkar gibi, Kırcaali’den “bağımsız” milletvekili çıkınca kendini bakan koltuğunda bulmuştur. Bakanlıkla şereflendirilmesi Kırcaalide HÖH-DPS kalesini delen ilk Türk milletvekili oluşuna ödül olduğu gibi, Bulgaristan Türk Kültürüne kesin ve ezici bir darbe indirmesi için önü alınmaz bir teşvik de olmuştu. Annesinin ekmek teknesi olan Kırcali Tiyatrosu sahnesinden aktrislerin yarısını sokağa atan odur. Sakallı yüzü gerçekleri gizlese de, onun derin devlete sımsıkı bağlı olduğunu gösteren birçok olay oldu. Baş Müftülüğün mülkü olan ama geri alınamayan cami, okul, medrese, mescit, hamam, bezensen vb mirasımızın mülkümüze geçmesine engel olan Türk Bakan olarak tarihe kaydı geçecektir.  Komünizm ve totalitarizm simgelerini koruma vazifesinde de başarılıydı. Komünizm sembolleri müzesi açtı. Todor Jivkov’u mumyaladı ve yaşatıyor. Her gün keterinkten bir tem yemek göndermesi eksiktir.

Randevu isteyenleri kabul etmeyen, ya cebindeki yalan torbasından bir yalanla baştan savan Bakan Raşidov, son zamanda “Hangimiz sütten çıkma ak kaşığız” demeye başlamış.

 

Düşmanlık belleğini kazma kürekle gömmek zor.

Bundan 30 yıl önce ismi değiştirilince “bilek damarlarını kesen” ve artık sakalı saçı iyice ağırmış olmasına rağmen “hak ederek elde etmenin tadını severim” sözünün anlamını gerektiği gibi hala anlayamayan acaba Bakan Raşidov’un kime hizmet ettiğini düşünüyorum. Çünkü “Altıncı Şube” eski Müdürü Dimitır İvanov’a geçen hafta verdiği “Altın Binyıl” ödülü Bulgar Kültür Bakanlığı’nın en yüksek ödülüdür. Sizin anlayacağınız bu ödülü ancak en fazla kötülük eden hak edebilir. Başka türlü bir polis albayının kültürle ne işi olur.

 

Mart başında ona bu ödülün verilmesini yazılı bir teklifle öneren Bulgar Yüksek Mimarlar Birliği Başkanı Georgi Bakalov yüksek mimarlık ve polisiyelik arasında sıkı bağ kuramadığından teklif önce hasıraltı edilmişti.

 

Bulgaristan’da en büyük Türk düşmanlarından biri olduğunu gizlemeyen, ama Vejdi Raşidov’un “dostu” olduğunu sürekli yineleyen, 1475’te kurulan ve bugünkü Kazıbilim ve Tarih Müzesi Müdürü Bojidar Dimitrov; ardından “Kütüphaneci Enstitüsü” Rektörü Stoyan Delçev ve Rus Ortodoks Kilisesi’nin etkisi altında olduğu iyi bilinen Bulgar Bilimler Akademisi eski Başkanı Akademisyen Vodeniçarov öneriyi desteklenmişti. Bütün işleri ters görmek modern demokraside bir özel edinim olabilir mi? Fakat o zaman bu sökmemişti. Kamuoyu ayağa kalktı ve D. İvanov’a “Altın Binyıl” ödülü “olmaz” demişti.

 

Aydınlar arasında sert tepki uyandıran bu öneri 9 ay rafa kaldırılmıştı. İkinci Borisov hükümeti istifa edince beliren siyasi boşluk fırsat oldu ve halk meclisinde yeniden kızışan komünist-totaliter bellek, anı ve sembollerin toprak altına gömülmesi tartışmalarının özellikle aktüel olduğu şu günlerde, bekletilen sinsi plan yıldırım hızıyla gerçekleştirildi. Bakan Raşidov acele davrandı. Demokratik kamuoyu tepkisi uyanamadı. Olay, Rusya Orgenerali, eskiden Bulgaristan’da casus olarak görevli bulunan Gen Raşetnikov’un son Sofya ziyaretiyle direk bağlı gelişti.Rusya özel hizmetlerinden ötürü D. İvanov’un en yüksek ödülle ödüllendirilmesinde ısrar ettiğini gizlemedi. “Soya dönüş” kurbanlarına gelince, onlar da kimdi…

 

Cumhurbaşkanı seçimlerinden sonda (6 Kasım 2016) Bulgar siyasi yaşamında Rusçu kesimin ciddi atılıma geçtiği ve bastığı yere bakmadan, aklına estiği gibi hareket etmeye başladığı dikkatlerden kaçmıyor.  Son seçimlerde Ruslar siyasi yelpazeyi çok geniş açtı. Bu yelpazenin açısı Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP)’den başlayıp, Hak ve Özgürlükler Hareketini(DPS) kapsamına alarak tâ aşırı sol milliyetçilerin kalesi “Ataka” partisine kadar yayılırken etki alanına aşırı sağ milliyetçileri de topladı. Olabilir ya GERB’li bakanlardan bazıları da bu ağın içindedir. Esen rüzgârın Cumhurbaşkanı seçimleriyle birlikte yapılan halkoylamasının inisiyatifçisi olan TV program sunucusu Slavi Trifonov’a kadar birçok kişiyi etkilediği  gözden kaçmıyor.

 

Rüzgârın yönü her gün biraz daha değişiyor.

Artık hiç kimse erken seçimlerin yüzde yüz majoriter (çoğulcu) sisteme göre yapılmasında ısrar etmiyor. Sofya Yüksek İdari Mahkemesi, S. Trifonov ve halk oylaması girişim grubunun 2 500 000 (iki milyon beş yüz bin)  seçmenin ortak iradesinin meclisten geçmeden yasallaşıp uygulanması başvurusuna dosya açmadı. Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişim için Vatandaşları (GERB partisi kurmayları ile Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) enstitüleri ayrı ayrı yerlerde aynı konu üzerinde kafa yoruyorlar. Sorun, erken seçimlerin, seçim yasasında yeni bir değişiklik yaparak % 50  majoriter ve % 50 proporsiyonel usule göre yapılmasını, “su testisini suyolunda kırmadan” yasallaştırmakta gizlidir. Birbirine yüzde yüz rakip olan GERB ve BSP partilerinin bakışları bu defa tek noktada buluştu ve bu iş olacak gibi…

 

Hamur tekneden taşabilir

Olan oldu da söylemesi bizden. Memlekette Rusçu birikimin bu kadar kabarmasına olanak tanınmamalıydı. Önlem alınmaz, halk inadına hareket etmeye ve oy vermeye devam ederse, hamur tekneden taşabilir. GERB partisinin erken seçime gidip meclis çoğunluğunu ele geçirerek 2017’de tek başına yönetme planları belki de bu defa gerçekten tutmaya bilir. On defa seçim kazanmış olmak on birinci faferin torbada keklik olduğunu garantilemez. Çünkü yoksulluğu dibe vurmuş kitle huzursuzluğunu bastıramıyor. Avrupa Birliği (AB) fonlarının kesilmesi çalışanları tedirgin ediyor. Vatandaş ekmek parası için vatanı terk ettikçe, biz işsizlik sorununu çözüyoruz, diyenlere herkes gülüyor. Almanya hükümetinin 6 ay işsizlik kaydı olan ve ülkede yaşayan yabancıların sosyal yardım bekleme süresini yarım yıldan beş yıla çıkarması ve bu kararın 72 bin Bulgaristan vatandaşını da kapsaması çok ağır karşılandı. İstifa eden hükümetin son 2 yılda Batı bankalarından 16 milyar leva dış borç alması ve harcamalarla ilgili inandırıcı hesap verememesi, alt katmanlardaki endişeyi arttırıyor. Sol ve sağ halk yardakçıları (popülistler) bu gibi sorunları sömürürken saldırılarını şiddetlendiriyorlar.

 

Dostlukları hangi hesaplar bozar?

Orta sağda konumlanmış ve hükümette 5 bakanı olduğu için her konuda büzülmek zorunda olan Reformcu Blok, artık GERB partisi ile ortak dil bulmaya çalışmıyor. Bu cumhurbaşkanı seçiminde de böyle oldu. Partiler “her koyun kendi bacağından” dediler. Siyasi iktidara tırmanma gayretinde olan tutucu geleneksel sağ milliyetçilerin sözüm ona “Yurtsever Diriliş” cephesinin Moskova’dan destek aldığı ortaya çıkınca, onlar Reformcu Blok’u iyice hırpalama yolunu seçti. Öyle de, ne reformcular ne de “sağ tasarımlar” ardına gizlenen milliyetçiler Bulgaristan’ın çok ciddi bir siyasi, ekonomik ve mali bunalım içinde olduğunu gördükçe, yorganı kendi üstlerine daha da hırslı çekmekten neden vazgeçmiyorlar? Ülkeyi ulusal felakete sürümek bir marifet olabilir mi? Erken seçimden sonra sağ cephe güçleri yeniden bir araya gelmeyecekler mi? Seçim önü düşmanlıklarının seçim sonrası dostluğuna dönüşüvermesi o kadar kolay mı?

 

Çekirge bir sıçrar, iki…

Kültür Bakanı Vejdi Raşidov’un Rus gizli servisleriyle çalışmalara yıllarını veren Prof  Dimitır İvanov’a “Altın Binyıl” ödülü vermesi GERB kanadının gerilemeye devam ettiğine kanıt oldu. Gizli dostlukların şakıması her zaman yarar sağlamaz…

Raşidov’un kimin kuyusundan su çektiği ve kimin değirmenine su taşıdığı zamanla anlaşılır. Çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçüncüde düşer…Bizdeki casus ekolünün Rektörü Stoyan Delçev’in Edirne şeref sakini olmasını anlamakta ise hala iyice zorlanıyorum.

Reklamlar