Kırcaali merkezli ALTAY Derneği, 2015 Ağustos ayında kurulmuş olup, aynı yılın Ekim ayında da Kırcaali mahkemesince tescil edilen yasal bir dernektir.
Son birkaç aydır derneğimizdeki şahsi çekişmeler, yerel basında “ALTAY Derneği dağılıyor” dedikodularına neden olsa da…
Açıkça belirtmek isteriz ki, ALTAY Derneğinde, şahsi çekişmeler dışında, şimdiye kadar hak arama ve mücadele etme konusunda, fikir ve görüş ayrılığı hiç olmamıştır.
İşte ALTAY Derneği’nin Bulgaristan tespitleri ve bir senedir yürüttüğümüz faaliyetler bunun ispatıdır:
Avrupa Birliğinin azınlık kimliklerinin korunmasıyla ilgili bir sürü kararına rağmen, bu birliğin üyesi olan Bulgaristan, azınlıklara karşı yürüttüğü kısıtlama politikalarıyla, azınlıklara özgürce kendi kimliklerini seçme hakkı vermediği gibi, asimilasyon politikalarına da çeşitli yöntemlerle devam etmektedir.
Dernek olarak araştırmalarımıza göre, diğer Balkan ülkeleriyle kıyasla kendi dili, dini ve kültürü açısından, Türk veya Müslüman azınlığının hakları, sözde Avrupa Birliği ülkesi Bulgaristan’da en çok kısıtlanmaktadır.
Diğer Balkan ülkelerinden farklı olarak, Bulgaristan’da azınlıkların kamu alanlarında kendi dillerini kanunen konuşma hakları olmadığı gibi, Türk Okullarının, Üniversitelerinin veya Türkçe televizyon, radyo ve gazeteleri de yoktur.
Bulgaristan’da yaşayan Türk Müslümanlara karşı hâlâ gizli bir sinsi asimilasyon politikası yürütülmektedir.
Bulgaristan devlet televizyonundan hafta içi beş gün sunulan onar dakikalık Türkçe haberler ve seçmeli Türkçe öğrenimi göstermeliktir ve sadece Avrupa fonlarına ulaşmak içindir. Televizyonda on dakikalık Türkçe haberler, saat 16:00’ da kimsenin televizyon seyretmediği bir saatte verilmektedir
Bulgaristan’da Türkçe seçmeli ders olmasına rağmen, okullarda seçmeli olan Türkçe Anadil sınıflarının oluşumunda çeşitli zorluklar çıkartılmaktadır. 1993 yılından beri Türkçe ders kitapları basılmamaktadır. ALTAY Derneği, bu konuyu sürekli gündemde tutmaktadır.
1993 yılından beri, Bulgaristan’da Türkçe ders kitapları basılmıyor. Sözde “seçmeli Türkçe öğrenim”, işte bu 1993 basımlı ders kitaplarıyla oluyor.
Güncel öğretim araç gereçlerinin olmaması ve diğer faktörler, Türkçe Anadil öğrenimi alan çocukların sayısını ciddi bir şekilde azaltmaktadır. Örneğin 90’lı senelerin başında 100 bin civarında çocuk Türkçe öğrenim görürken, şimdilerde bu sayı 6 binlere düşmüştür, o da sadece kırsal kesimde; Kırcaali, Şumnu, Razgrad, Eskicuma, Rusçuk, Silistre, Koşukavak, Mestanlı, Eğridere gibi, Türklerin yoğun olduğu bölgelerde tek bir Türk çocuğu, Türkçe öğrenim görmemektedir.
Bugün Kırcaali’ de gençlerimiz, okullarda Türkçe dilini öğrenmekten uzaklaştırıldıkları gibi, ayni zamanda bir tür özenerek veya özendirilerek, okul bandolarında Bulgar çetnik/haydut/ kıyafetleri giydirilip, şehir içinde, Hıristiyan tarikatlarla birlikte (Kudüs Tapınak Şövalyeleri) yürüyüşlere çıkartılıyor ve aynı Hıristiyan tarikatının ayinine katılıyor. ALTAY Derneği, bu konuyu Bulgaristan Çocuk Esirgeme Kurumuna şikayet ederek, soruşturma açılmasını sağlamış olup ve bu gibi uygulamalardan vazgeçilmesini sağlamıştır.
Kırcaali’deki haçlı Kudüs tapınak şövalyeleri ayininde Müslüman Türk çocukları da var
90’lı senelerde Bulgaristan’da camiler ibadet edenlerle dolup taşarken, -araştırmalarımıza göre- şimdilerde Cuma namazına giden erkeklerin oranı % 2 civarındadır.
Bu araştırmamızı, en “dindar” olarak bilinen Kırcaali’ de yapmış olup, örneğin 500 kişilik Kırcaali camisine, Cuma namazına gelen Müslüman erkeklerin sayısı 400 civarındadır. Bunların bir kısmı Türkiye’den misafir gelenlerden oluşmaktadır. Oysa Kırcaali’de 40 binden fazla Müslüman yaşamaktadır.
Belediyelere bağlı kreşlerde ve anaokullarında, Müslüman çocuklarına helal gıda seçme hakkı verilmediği gibi, bu çocuklara şimdiden damak alışkanlığı edindirilmek için domuz eti yediriliyor.
Derneğimizin bu konuda da girişimleri vardır. Başlattığımız imza kampanyasıyla, binlerce Müslüman, çocuklarına domuz eti yedirilmesine karşı çıkarak imza vermiştir. Dernek olarak yazdığımız şikayet üzerine, Bulgaristan Ombudsmanı, “ Helal gıda seçme hakkı, anayasal haktır” cevabını yazmıştır. Her ne kadar bu konuda bir sonuç alamasak da, bu konudaki mücadelemiz devam ediyor.
Geçen Aralık ayında, Kırcaali’de kimsesiz bir Müslüman haçla, papazla Hıristiyan mezarlıklarına gömülmüştür. Bizim savcılığa yaptığımız suç duyurusundan sonra, mezardaki haç sökülerek, yerine bir piramit konulmuştur.
Kırcaali’deki Müslüman çocuklarının da gittiği bir kreşin haftalık domuz etli menüsü
Türk Müslüman asıllı Belediye Başkanı ve Müftünün, daha önce Müslüman olan mürted bir papazla birlikte, Hıristiyan yortusu olan Aya Yorgi gününde “kurban” denilen haşlanmış et dağıtarak, Hıristiyanlığı ve mürtedliği özendiriyorlardı. Osmanlı- Rusya savaşından sonra, Ayastefanos antlaşmasının imzalandığı gün olan, 3 Mart günü, yani yüz binlerce sivil Türk ve Müslüman’ın sürülmesine, öldürülmesine neden olan antlaşmanın yıldönümünde Kırcaali Belediye Başkanı, Müftüsü ve mürted papazı, bunu kutlamak için bir yerlere oturup kahve içiyorlardı. Bizim eleştirimizden sonra, bu gibi “etkinliğe” Kırcaali Müftüsü katılmamaya başladı.
Camilerdeki Musalla taşları siyasi kürsü olarak kullanılıyor ve camilerde siyaset yapılıyordu. Yine bizim eleştirimizden ve eylemlerimizden sonra, camilerde siyaset yapılmamaya başlandı.
Bir kendini bilmez, HÖH/D(p)S Kırcaali belediye başkanı Hasan Aziz ve mürted papaz 3 Mart gününü kutluyor…
Balkan Savaşında Kırcaali’nin Bulgar askerlerince işgal edildiği gün olan 21 Ekim, binlerce sivil Müslüman’ın katledildiği gün olmasına rağmen, aynı gün, 1998 yılında(Dönem, HÖH’den Belediye Başkanı seçilen Rasim Musa dönemidir) Hak ve Özgürlükler Hareketi(HÖH/DPS) yönetimindeki Kırcaali Belediye Meclisi tarafından “Kırcaali günü” ilan edilmiştir. Bu günün her yıl yapılan kutlamalarına, Müslüman Türk asıllı milletvekilleri ve Kırcaali Müftüsü de katılıyordu. Bizim eleştirimizden sonra, kendini bilen bazı Türk asıllı milletvekilleri ve Kırcaali Müftüsü, bu kutlamalara katılmamaya başladılar.
1984- 1989 yıllarında Türklere karşı yürütülen asimilasyon politikalarında, 17 aylık bir bebek dahil olmak üzere, onlarca Türk’ün öldürülmesinden ve binlercesini de işkence kamplarına sürülmesinden dolayı, Bulgaristan’ da, tek bir kişi yargılanıp cezalandırılmamıştır. ALTAY Derneği olarak, şehitlerimizi unutmuyoruz, unutturmuyoruz.
Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı hala ayrımcılık politikaları uygulanmaktadır. Daha doğrusu, Bulgaristan’da yaşayan Türkler sömürge halkı olarak görülmektedir
Türklerin %70-80 çoğunluk olduğu Kırcaali gibi bölgelerde dahi, resmi dairelerde çalışan Türklerin oranı yüzde 10‘u geçmemektedir. Örneğin Kırcaali valiliğinde çalışan 40-45 personelin sadece 4-5’i Türk asıllıdır. Yine örneğin Kırcaali bölgesinde yaşayan Türklerin %60’ı ekmeğini bölge dışından kazanmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, Bulgaristan’da yaşayan Türkler, ekonomik olarak çökertilip, Batı Avrupa’ya veya Türkiye’ye göçe zorlanmaktadır. Derneğimiz, bu konulara da sık sık değinmektedir.
Kırcaali merkezli ALTAY Derneğinin amacı, yukarıda belirtilen insan hakları ihlallerini,- yasalar çerçevesinde – her platformda gündemde getirip, gerek basın yoluyla, gerek kendi yayınlarıyla kamuoyu oluşturarak, bazı siyasetçilerin tavırlarını eleştirerek, dini ve kültür değerlerimize sahip çıkmaktır.
1878 yılında imzalanan Uluslararası Berlin, Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında 1909 yılında imzalanan İstanbul protokolü ve 1913 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan arasında 1925 yılında imzalanan Ankara Antlaşmasında ve diğer uluslararası ve ikili antlaşmalarda, Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların öğrenim hakkı, vakıf ve şahsi malvarlıkları garanti altına alınmasına rağmen, Bulgaristan, bu antlaşmalara riayet etmemektedir.
Ancak üzülerek belirtmek isteriz ki, bu antlaşmalara taraf olmasına rağmen, maalesef, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki resmi kurumlar da senelerdir bu konularla pek ilgilenmediler. Yine üzülerek belirtmek isteriz ki, Türkiye’deki resmi kurumlar, senelerdir Bulgaristan’daki eski rejimin gizli servisi DS tarafından kurulan bir parti olan Hak ve Özgürlükler Hareketi(HÖH/DPS) ile ve onun uzantılarınca kurulan “Sivil Toplum Örgütleriyle” işbirliği yaparak, Bulgaristan’daki Müslüman ve Türkleri, Hıristiyan- Slav kültürüyle bütünleştirilmesi gayretlerinde hayli yol alınmasına yardımcı oldular. Hatta gaflet içindeki bazı Ankara bürokratları ve diplomatları, daha da ileri giderek, her Bulgaristan yerel ve genel seçimlerinde birer HÖH/DPS militanı gibi çalışmakta bir sakınca görmemişlerdir…
ALTAY Derneği olarak, HÖH/DPS ve Fetullahçı Terör Örgütünün(FETÖ) senelerdir işbirliği yaptıklarından şüpheleniyoruz. Geçen Haziran ayının başında,- yasadışı hiçbir faaliyetimiz olmamasına rağmen- FETÖ yapılanmasının “Zaman Bulgaria” gazetesinin Kırcaali temsilcisi Geoergi Kulov, basın yoluyla derneğimize saldırmasını manidar buluyoruz(http://www.arda-tuna.com/2016/05/30/gazeteci-kulov-a-gore-dis-gucler-bulgaristanda-gerilim-yaratiyor/). Çünkü kendisi aynı zamanda HÖH/DPS tarafından seçilen Kırcaali Ombudsmanı Rasim Musa’nın da danışmanıdır.
“Zaman Bulgaria” gazetesi, her ne kadar bugünlerde kabuk değiştirerek “Haftaya Bakış” ismini alsa da, yaptığı yayınlarla, ileride de Bulgaristan kamuoyunu yanıltmaya devam edeceğinden eminiz.
Kırcaali merkezli ALTAY Derneği olarak, hiçbir iç veya dış kaynağın emrinde değiliz veya maddi yardım almamaktayız, faaliyetlerimizi birkaç yöneticinin kısıtlı maddi imkanlarıyla yürütmekteyiz(faaliyetlerimiz Facebook ALTAY Derneği- Kırcaali sayfasında verilmektedir).
Ancak bağımsız kalabilmek ve daha geniş çaplı faaliyetler yürütmemiz için, bu konulara duyarlı tüm kesimlerin maddi ve manevi desteğine ihtiyacımız vardır.
Şunu da açıkça belirtmek isteriz ki:
Gerek içten, gerek dıştan yapılan tüm kışkırtmalara, açıkça veya dolaylı yollardan bize karşı girişilen çeşitli engellemelere rağmen, ALTAY Derneği, içindeki zayıf halkaları da temizleyerek, hak mücadelesine devam edecektir…
ALTAY Derneği
Yönetim Kurulu