Raziye ÇAKIR
Hayatın her döneminde, her nefeste ve her zorlukta, insan ruhunun derinliklerinde yankılanan bir hakikattir: “Biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.” Bu ayet, insan varlığının en temel gerçeğini özetler. Biz, bir yaratılış hikayesinin parçasıyız ve bu hikayenin son durağı, bizi yaratanın huzurudur. Bu ifade, yalnızca bir teselli değil, aynı zamanda bir yön gösterici, bir hatırlatıcıdır.
Aidiyetin Derin Anlamı
İnsan, bu dünyada birçok şeye bağlanır. Mal, mülk, insanlar, başarılar… Ancak gerçek aidiyet, yalnızca Allah’a aittir. Bedenimiz, ruhumuz, hayatımız; her şey, O’nun lütfuyla bize emanet edilmiştir. Bu emanetin farkında olan bir insan, dünyadaki geçiciliği kabul eder ve asıl yurdun Allah’ın huzurunda olduğunu bilir.
Aidiyet duygusu, insana yalnızca bir teslimiyet değil, aynı zamanda bir özgürlük kazandırır. Hayatın gelip geçici şeylerine takılıp kalmaz, ne kayıplarda derin bir hüzne boğulur ne de kazançlarda kibirle şımartır. Çünkü bilir ki her şeyin sahibi Allah’tır ve her şey nihayetinde O’na dönecektir.
Dönüşün Kaçınılmazlığı
Hayat bir yolculuktur. İnsan bu yolculukta nice duraklara uğrar; çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık… Her durak, bize yolun sonunda bir dönüşün olduğunu hatırlatır. Ölüm, çoğu zaman korkutucu bir gerçek gibi görülse de, aslında bir son değil; bir başlangıçtır. Dünya hayatı, sadece ebedi alemin bir tarlasıdır. Bu yüzden, dönüşün bilincinde olan kişi, her adımını daha anlamlı atar.
Allah’a döneceğimiz gerçeği, sorumluluğumuzu artırır. Bu dönüşte hesap vereceğimizin farkında olmak, bizi daha iyi bir insan olmaya sevk eder. Zulümden uzak dururuz, adaleti gözetiriz, iyilik yaparız. Çünkü dönüş kapısında, yalnızca amel defterimizle karşılaşacağımızı biliriz.
Zorluklarda Teselli
Hayatta herkes kayıplar yaşar: Bir sevdiğini, bir imkanını ya da bir hayalini. Ancak bu kayıplar, Allah’a aidiyet bilinciyle anlam kazanır. Çünkü insan, sahip olduğu her şeyin aslında kendisine emanet edildiğini anladığında, kaybettiği şeyler için derin bir hüzne kapılmaz.
“Biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” ifadesi, özellikle musibet anlarında bir teselli kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu ayet, sabredenler için bir rehber olarak sunulmuştur. İnsan, başına gelen her şeyin Allah’tan bir hikmet taşıdığını kabul eder. Bu kabulleniş, kayıpların ağırlığını hafifletir ve kalplere huzur verir.
Hayatın Geçiciliği ve Ebedi Hakikat
Bu dünyada her şey geçicidir. İnsanlar, ilişkiler, zenginlikler… Bize kalıcı gibi görünen her şey, aslında bir gün sona erecektir. Ancak Allah’a dönüş, insanın ebediyete adım atacağı gerçeğini hatırlatır. Geçici olana sıkı sıkıya bağlanmak, bir serap peşinde koşmak gibidir. Gerçek huzur ve mutluluk, Allah’a olan aidiyetin farkındalığında saklıdır.
Daha İyi Bir Dünya İçin
Eğer herkes, bu ayetin mesajını tam anlamıyla içselleştirseydi, dünya çok daha güzel bir yer olurdu. İnsanlar, sahip olduklarıyla övünmek yerine, onları paylaşmanın bir lütuf olduğunu anlardı. Kibir ve açgözlülük yerine tevazu ve kanaat hüküm sürerdi. Çünkü gerçek sahipliğin Allah’a ait olduğu bilinci, insanları daha adaletli ve daha merhametli kılar.
Sonuç: Bir Hatırlatma
Bu hayat bir yolculuk, bu dünya ise sadece bir durak. “Biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” ayeti, bu yolculuğun rehberi, pusulasıdır. İnsanı yalnızlıktan kurtarır, kalbine huzur verir, adımlarını sağlamlaştırır. Her kayıpta, her zorlukta, her sevinçte bu hakikati hatırlamalıyız. Çünkü aidiyetimizi ve dönüşümüzü unuttuğumuzda, hayatta asıl yönümüzü kaybederiz.
Öyleyse, hayatı bu bilinçle yaşayalım. Sorumluluklarımızı yerine getirip, iyilikle anılalım. Çünkü sonunda hepimiz, ait olduğumuz yere döneceğiz; Allah’ın huzuruna. Ve orada, gerçek anlamda kim olduğumuzu göreceğiz.