Nafiye YILMAZ
Yıllar nasıl da geçip gidiyor. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK’Ü kurduğumuz günü hatırlıyorum.
Nisan 2003’ü!
Yol alabileceğimize, dağılmadan, birbirimize düşmeden ilerleyebileceğimize, dernek merkezi kuracağımıza, soydaş gençlerin derneğimiz etrafında toplanacağına, derneği seveceğine ve çalışmalarımıza omuz verip davaya dört elle sarılacakları aklımın ucundan bile geçmiyordu.
Kurucu Başkanımız Prof.Dr.Hayati DURMMAZ dan sonra yönetime Genel Başkanlığımızı devam eden Rafet Ulutürk’ün üstlenmesi etkinliklerimize atılım kazandırdı. “Büyük Göçü” anma geceleri, doğum günleri, anketler, sempozyum, konferans, kongreler, birbiriyle koşalaşan seçimlerde politik yön, adaya, kimlik ve kişilik belirleme adımları 13 yıldan beri yerinde saymadığımızı kanıtladı.
Birçok bakıma dernekler arasında hep ilk adımı atan olduk. Hem Bulgaristan’da hem de Türkiye’deki soydaşlarımız arasında uluslar arası anket düzenleyerek taktik ve stratejik durum değerlemesine gitmek, doğru işleri yapacak doğru insanları seçmek ve görevlendirmek, daha iyi olanın yolunu açmak için düzenlediğimiz yüzlerce toplu çalışma, gruplarla görüşme, belediye etkinliklerine etkin katılma, miting ve tören kendiliğinden olmadı. Bulgaristan’da son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 136 yıl sonra ilk kez bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı başarabildik.
Nice çileden ve nice çilekeş yollardan sonra, Hak ve Özgürlükler hareketini kuran etkin eylemciler alayından olsak da, parti yönetimini ruhlarını varınca her şeyini satmış hain kadroların, gizli polis ajanlarının ele geçirdiğini fark edince, Bulgaristan Müslümanlığının 100 yıllık adalet ve eşit haklı vatandaş olma mücadelesini bir çırpıda satıldığını. Davamıza ihanet edildiğini saptayınca yediden yetmişe herkesi uyanmaya çağıran gür ses bizimdi. Sözlü ve yazılı propagandamızı, günlük elektronik yayınlarımızı, süreli propagandamızı bu amaca yönelttik.
Bulgaristan Türklerinin Sesi gazetesi, Bultürk BGSAM Stratejik Araştırma Merkezi, www.bghaber. org güncel yayınımız, raporlar, onlarca kitap, çeviri eser, elkitabı vs. hep bu amaca hizmet etti.
Soydaşlarımız bizi çok kısa bir sürede buldu, tanıdı, sendi ve tanıttı. Bugün artık bizimle olmak isteyenlerin sayısı günden güne artıyor. Saflarımız sıklaşıyor, derneğimiz güçleniyor, örgütsel yapımız federatif bünyeleşmeye hazır duruma geldi.
Üç beş haksever soydaş kardeşin bir araya geldiği günden bugüne alınan yolun büyük meyvelerini artık toplama zamanı da geldi.
İlk kez olmak üzere Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği 7 Haziran 2015’te yapılacak genel seçimlere 1989 göçüyle gelen soydaşlarımızdan av. Vildan UMUT’ u aday adayı olarak yükseltti. TBMM’ne kendi öz temsilcimizi, bizden birini göndermekle hem Türkiye’de hem de ikili dostluk ve işbirliği ilişkilerinde köprü ve motor olmak istediğimiz Bulgaristan Türkiye ilişkilerinde yepyeni bir sayfa açacağımıza kesinlikle inanıyorum. Bu atılım Büyük Göçten beri toplanan değerli birikimimizin en değerli eseri olacaktır. Göçmen kızlarımızdan biri olan hem Bulgaristan’da hem de Türkiye’de öğrenim alan, birkaç dil bilen, sosyal adaleti sağlayan hukuksal birikimi büyük olan aday adayımız Sayın Av. Vildan UMUT’un etkinlikleri ve artık soydaş topluluklarında bir fikir odağı oluşturan ve son sayısının tirajı 20 bini bulan gazetemiz rolü yeni boyutlara ulaşacaktır.
BULTÜRK yayınları, 1978’den beri Türkiye’ye sürünen muhacir ve göç sellerinin yapmadıklarını yaptı. Vatan ve Ana Vatan olarak temel yargı değerlerimize anlam verdi. Ana Vatan olduğu gibi Vatan’ın da kutsallığını, paha biçilmez bir edinim olduğunu, hiç bir başka nimetle, para ve pulla değiştirilemez olan olduğunu kanıtladı. Her birimizin hem Vatan’da hem de Ana Vatanda yaşa hakkının yasal ve kutsal olduğuna herkesi inandırabildi.
Türkiye’de dernek ve federasyonlarda örgütlenmiş olmakla birlikte Bulgaristan’ın politik mihverinde yer alan Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) nin oluşturulmasında, yaşatılmasında, mücadelelerinde olduğu gibi geleceğinde de söz hakkımız, eleştirme ve uyarma hakkımız olduğunu güm ışığına çıkardı ve halka indirdi. HÖH-DPS partisi liderlerinin halktan kopmasını, “saraylara” kapanmasını, yerli ve yabancı iri zenginlere, kökleri ofşor bankalarda olan dolandırıcı ve dalavereci oligarşi uzantılarıyla sarmaş dolaş olmasını, 25 yıldan beri Bulgaristan Türk, Pomak, Roman Müslüman azınlığının anadil, özgün kültürel haklar, din, okul, kalem defter, güvenceli iş ve üretim, garantili emeklilik ve gönençli geçim gibi haklarını savunma yolunu bulamamasını eleştiri ateşine tutmakta haklıydı. Bu yönde ana dil eğitimine, yaşlı yurttaşlara sosyal yardımların arttırılmasına, sağlık ve eğitim hizmetlerinin karma bölgelerden, Türk ve Pomak köylerinden orta büyüklükteki yerleşim merkezlerimizden çekilmesi yolunun kesilmesini istedi. Sosyalizm yıllarında kurulan ekonomik alt yapının, üretim araçlarının bilinçli olarak yok edilmek üzere hurdaya çıkarılması, kooperatifçi tarıma düşmanca saldırılması, tarımsal alet, edevat, makine traktör, biçerdöver parkı ile tarıma bağlı işleme sanayimizin yok edilmesi ve milyonlarca emekçinin ekmek teknesinin kırılması ve milyonlarca aile için yaşamın ateşten gömlek olması ve 3 milyon vatandaşın ekmek parası için Batı ülkelerine göç etmesinde HÖH-DPS partisi yönetiminin basiretsiz, plansız, kör aynı zamanda talancı, bencil ve dalkavuk yönetimleri desteklemesini de ne kabul edebiliriz ne de desteğimizi alabilir. Yıkım, çöküş ve yok oluş ülkemizde sefalet, yoksulluk ve standart dışı geçim güçlükleri doğurdu. Yok oluş yolunca hızlı kayma, ne yazık ki, bugün de devam ediyor. Aldığımız haberlere göre, Avrupa Birliği ülkeleri nüfusu içinde en yoksul, en az maaş ve emeklilik alan, sosyal sigortası, hiçbir güvencesi olmayan yaşamaya çalışanlar bizim orada kalan kardeşlerimiz, akrabalarımız, soydaşlarımızdır. 2020’de artık son tütün fidanının dikileceğine, son diplerin kazılacağını, son yaprakların toplanacağına ve son denklerin sıkılacağına ve 600 yıldan beri ekmek paramız olan işleri bundan böyle yapmamızın yasaklanacağına imzalar atılmış ve üstüne buzlu viskiler içilmiştir. HÖH-DPS partisinin emekçi halkımızı Bulgaristan Müslümanlığını itti yol, yol değildir.
SONRADAN PİŞMANLIK PARA ETMEYECEKTİR!
Gel gelelim HÖH-DPS lider ekibinin boyası şakımaya başladı. Yasa dışı, rüşvet, dolandırıcılık, dalavere, hakları haksızlıkla değiştirme, adalete kuyu kazma, adam kollama vs. işlerde parmağı olduğu, 1984-1989 yılları arasında isimlerimizi değiştirip bizi Bulgar yapan güçlerle yakın işbirliğini sürdürdüğü, Bulgar toplumunun totalitarizmden demokrasiye geçişini engellediği, halkın daha iyi yaşamasını sağlayacak adil bir topluma geçilmesi yollarını kestiği ortaya çıktı. Oylarımızla iktidar olan partinin burnu dibinde bankalar boşaltıldı, emekli sandığına göz dikildi, yalnız bir yılda adaletsizliğe dayanamayıp 572 doktorumuz ülkeyi terk etti, okumaya giden gençler dış ülkelerden geri dönmüyor.
Geçen hafta muhalefette olan HÖH-DPS milletvekilleri oylarıyla onaylanan yeni 16 milyar leva dış borç alınması yasası, eğer biz bu parayı ödeyemez isek 28 yıl sonra yani 2043’te faiziyle birlikte 256 milyar olması ve hepimize birden pes bayrağı çektirmesi tehlikesi her gün büyüyor. HÖH-DPS gerçekleri halka anlatmamak için hiçbir yayın çıkarmıyor, radyo açmıyor, TV programı hazırlamıyor, gazetesi yok be gerçekleri halka indirmeye yanaşmıyor. Mesela geçen hafta HÖH-DPS dışı Bulgaristan Türk aydınları halkla kucaklaşma görüşmeleri düzenledi, gerçekleri herkesin anlayabileceği bir dille anlatmaya ve uyuyanların gözünü açmaya çalıştı. İnanamazsınız, bu toplantılara HÖH-Milletvekilleri de geldiler ve sıradan dinleyiciymiş gibi oturup dinlediler. Bunlar ne zaman kadar işlerine bakmayacak ve muhbirlik yapmaya devam edecek.
İnanınız: Yakındır, yalan topu patlayacak, saçılacak ve bir daha asla toplanmayacaktır. İnsanımız yok olma hendeğinin yanından geri çekilmek, kaymak ve yok olmak istemiyor.
Bir baskı ve terör rejimi olan totalitarizmden adalet vaat eden demokrasiye geçiş sürünerek de olsa, en düşük viteste bir evrimleşme bile olsa yol almaya başladı. Değişim ve dönüşüm, yenilenme ve daha iyi bir yaşama açılma alayı son 25 yılın birikimiyle artık kalkıyor. Bültük ülkede hem soydaş ve hem de vatandaş günlünde ateş olup yanacaktır.
Bütün yenilenmeler insanların birleşmesinden güç alarak doruklara çıkmıştır.
Şahsen benim için, Bulgaristan Türklerinin Sesi gazetesinin 20 bin nüsha çıkması ne büyük bir haber, değeri son derece büyük bir müjdedir. 12 yıl önce sıfırdan başladığımızı düşündükçe bugün 20 bin derken uçmamak elde mi? Bir defa yerden kalkar uçmaya başlarsak çok yakında, daha 7 Haziran 2015’te kendi adayımızı Türkiye BMM’ne gönderirken 100 adet olacağını beklemede büyük bir mutluluk değil de nedir?
Gazeteyi Bulgaristan’da da bekliyoruz. Biz bölünmez bir bütünüz. Sizin bildiklerini biz de öğrenmek istiyoruz. Kendi gazetemizi ana dilimizde kendi evimizde çocuklarımıza okumak istiyoruz.