Alptekin CEVHERLİ
+++++++
Millî Park polisleri, adamın birini, nesli tükenmekte olduğu için koruma altına alınan bir Boz Kartal’ı kesmiş, pişirip yerken görmüş ve derhal tutuklamışlar…
Mahkemede adamın avukatları müthiş bir savunma yapmışlar:
“Bu adam, ormanda yolunu kaybetmişti. Günlerdir aç olduğu için ya kartalı öldürecekti, ya kendisi ölecekti” diye söylemişler…
Yargıç, ikna olmuş ve bu savunmayı kabul edebileceğini söylemiş.
Ancak kararını açıklamadan önce, sanığa dönmüş:
“Son bir şey sormak istiyorum” demiş, “Ben de av meraklısıyım da.. Bu Boz Kartalın tadı nasıl bir şeydi, ben de merak ettim?”
Sanık cevap vermiş:
“Valla efendim!” demiş adam, “Tam olarak bir tanesinden ben de pek bir şey anlamadım. Ama, Kelaynak ile geçen sene nesli tükenen Mavi Gagalı Puhu Kuşu tadının arasında bir şeydi..!”
* * *
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, bazı şeylerin nesli hızla tükeniyor.
Nesli tükenen şeyler sadece çeşitli hayvan ve bitki türleri değil elbette…
İnsanî pek çok değerlerimiz de hızla tükeniyor… Hatta öyle ki, aslında çok normal olan bir davranışla karşılaştığımızda “vay be adama bak, ne kadar dürüst veya beş kuruşa bile dokunmamış” gibi övgü cümleleriyle bahsediyoruz.
Namus tamlığı, şeref, onur, vatan sevgisi, hakiki iman gibi insanı insan yapan değerlerden bahsederken sanki antik çağlarda yaşamış insanlardan bahseder gibi davranıyoruz çoğumuz.
Bir kısmımız da işi iyice pişkinliğe vurup toplumsal baskının zaten bir anlam ifade etmeği günümüzde, iyice ipini koparıp fütursuzca hayasızlıktan bahsedebiliyor…
Televizyonlarda özel hayat veya mahremiyet hakkında her türlü ayrıntılar toplumla paylaşılıp, gayri meşru yaşamlar normalleştirilmiş oluyor.
Toplum ‘görünüşte’ dindarlaşırken, aslında özden kopuk olarak protestan bir İslâm anlayışına doğru hızla kayıyor.
Kapitalist mantığın temelini oluşturan protestan ahlâkında “Çok para kazan, güzel yaşa, pazar günü kiliseye git ve bağış yap” anlayışı nasıl ki temel dürtüyü oluşturuyorsa, bunun İslâm versiyonu da farkında olmadan hızlı bir şekilde toplumumuza sirayet ediyor.
Vatandaşlarımız, özellikle gençlerimiz ‘insan tanıma’ konusundan ‘bihaber’ şekilde gözü kapalı olarak kendilerine eş ararken, temel değerler yargısı kurallarından ve insanî duyumlardan habersizce ‘lütfen kusura bakmayın’ sadece çiftleşmek amaçlı olarak eş arıyor.
Çünkü aile kavramı, daha doğrusu ‘aile olmanın amacı’ tamamıyla ortadan kalkmış durumda.
Her zaman bir kadınla bir erkek bir araya geldiğinde aile olmaz. Ailelerin de çeşitleri vardır.
Eşlerin bir birinden habersiz olduğu aile mi dersin, hiç bir kuralın veya düsturun belli olmadığı aile mi dersin, kimin ne zaman gelip, kimin ne zaman gittiği belli olmayan aile mi dersin, töresel olarak bazı değerlerin yaşadığı ama ne için yaşandığı bilinmeyen aileler mi, dersin… Hepsi var!
Ama aile ne için var, belli değil…
Yalan mı?
Nesli tükenen o kadar çok değerimiz var ki, hangisini sayalım?
Aile demek özetle, bireyin kendi eşini bularak tamam olması ve kuracağı yuvadan yetişecek olan neslin, öncü ve örnek birer insan olarak milletine sahip çıkmasıdır.
Çünkü toplum aileden başlar. Aile temelleri sağlam atılmış yuvalarda yetişen, şahsiyet sahibi çocuklardan oluşan milletler, ancak geleceği kurarlar.
Böylesi sultanî ailelerden oluşan milletler ancak asırlar sonrasına bile ışık saçacak bir medeniyetin timsali olabilirler…
AİLE MEFHUMU NE ÂLEMDE?
Reklamlar