Oya CANBAZOĞLU
Ahmet Doğan’ın siyaseti bırakma sürecine girerken geçmişe dönük yaptığı açıklamalar, Bulgaristan Türkleri’nin geleceği ve siyasi liderlik anlayışı hakkında derin bir değerlendirme gerektiriyor.
Doğan’ın ifade ettiği gibi, otuzdört yıldır çeşitli projelerin ve adımların gerçekleşmesine engel olduğunu belirtmesi, siyasi kariyerinin dikkatle irdelenmesi gereken bir yönünü ortaya koyuyor.
İşte bu bağlamda ele alınması gereken ana sorunlar ve Doğan’ın geçmişteki eylemlerine dair bir bakış:
Ahmet Doğan’ın otuzdört Yıllık Siyasetindeki Problemler
1. İstihbarat Destekli Siyaset ve İlişkiler:
– Doğan, siyasi kariyerinin başından beri istihbarat desteğiyle hareket ettiğini belirtiyor. Bu durum, bağımsız bir lider olmaktan ziyade, yönlendirilen bir figür olarak sahneye çıktığını gösteriyor.
– otuzdört yıllık dönemde bu ilişkinin Bulgaristan Türkleri için ne tür etkiler yarattığı sorgulanmalı. Toplumun iradesiyle değil, dışarıdan yönlendirilmiş bir politik süreç, toplumsal güveni ciddi şekilde zedeledi.
2. İsim Değiştirme Sürecine Katkısı:
– Doğan, isim değiştirme kampanyasının arkasındaki fikirlerden birinin kendisi olduğunu ifade ediyor.
Bu politika, Türk toplumunun kimliğini yok saymaya yönelik büyük bir baskıydı ve derin yaralar açtı.
– Kimlik ve kültür mücadelesi veren toplumun lideri olarak, bu sürecin içinde yer alması ve aktif bir rol oynaması büyük bir hayal kırıklığı olarak değerlendiriliyor.
3. Cezaevi ve Manipülasyon İddiaları:
– Doğan, içerideki arkadaşlarıyla tanışmak için cezaevine girdiğini belirtiyor. Bu açıklama, dışarıdan bakıldığında bir dayanışma adımı gibi görünse de, aslında toplumun duygularını manipüle etme amaçlı bir hareket olarak yorumlanabilir.
– Gerçekten dayanışma amacı mı güdüldü, yoksa bu hamle bir stratejik hesap mıydı?
Bu durumun netleşmesi gerekiyor.
4. DPS’nin Kuruluş Süreci ve Hazır Tüzük:
– Partinin kuruluşunda, kendisine hazır bir tüzüğün verildiğini ve listede yer alan otuzüç kişinin bile bulunamadığını belirtiyor.
Bu, partinin gerçek anlamda bir halk hareketi olarak doğmadığını, aksine dış güçlerin yönlendirmesiyle kurulduğunu gösteriyor.
– Halkın doğal iradesiyle oluşmamış bir partinin yıllarca liderliğini yapmak, halkı yanıltmak anlamına geliyor ve bunun sorumluluğunu kabul etmesi gerekiyor.
5. Saray ve Çıkar İlişkileri:
– Ahmet Doğan, kendisine saray verildiğini, daha sonra ise bu sarayın geri alındığını ifade ediyor. Bu, siyasi liderliği süresince şeffaf olmayan ve çıkar ilişkilerinin olduğu bir tabloyu ortaya koyuyor.
– Kendi konforunu düşünen, halkın çıkarlarını ikinci plana atan bir lider imajı, otuzdört yıl boyunca inşa edilen güvenin yıkılmasına sebep oldu.
6. Türkçe Eğitim ve Vakıf Mülklerinin İadesi:
– Doğan, bunca yıl boyunca Türkçe derslerinin verilmesi ve vakıfların geri alınması gibi girişimlerin önünde bir engel olarak durduğunu açıkça belirtiyor.
Bu, toplumun kültürel ve eğitimsel haklarının korunması gerektiği durumlarda bile ilerleme kaydedilememesine neden oldu.
– Bir liderin, toplumunun hakları için mücadele etmesi beklenirken, bu hakların gerçekleşmesine engel olması büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Zaten görevinin de problem çıkartmak olduğunu gördük, yaşadık.
Sonuç ve Değerlendirme
Ahmet Doğan’ın siyaseti bırakma sürecine girdiği bu dönemde, Bulgaristan Türkleri’nin kimlik, kültür ve eğitim hakları konusundaki başarısızlıkları açıkça ele alınmalı. 34 yıllık süreçte, birçok projenin önünde durduğunu ve toplumsal ilerlemeyi engellediğini kendisi de kabul ediyor. Doğan, geçmişteki hatalarının ve yanlış yönlendirmelerin sorumluluğunu almalı ve Bulgaristan Türklerin’den samimi bir şekilde özür dilemelidir. Bu, sadece geçmişi anlamak ve hataları telafi etmek için değil, gelecekteki liderler için de bir ders ve örnek olacaktır.