Oya CANBAZOĞLU
Siyasi Çıkarların Gölgesinde Kaybolan Haklar
Ahmet Doğan’ın Bulgaristan Türkleri üzerindeki siyasi etkisi, yıllar boyunca derin izler bıraktı. 1989’daki büyük göçün ardından kurulan DPS (Hak ve Özgürlükler Hareketi), Türklerin haklarını savunma amacı taşıyordu. Ancak Doğan’ın liderliğinde bu hareket, kısa süre içinde kişisel çıkarların ve siyasi oyunların aracı haline geldi. Doğan, Türk toplumunun oy potansiyelini, hükümetler kurup yıkma pazarlıklarında kullandı, ancak halkın gerçek sorunlarını çözmek adına hiçbir somut adım atmadı. Halkın dil, kültür ve eğitim hakları yıllar içinde erozyona uğrarken, Doğan siyasi konumunu korumak için bu konuları gerektiği gibi ele almadı. Yıllar boyunca, insanları umudu olmayan vaatlerle avuttu ve böylece halkı kendisine bağımlı hale getirdi.
Umudu Suistimal Etmek: Bir Siyaset Stratejisi
Mevlana’nın öğütlediği gibi, insan kim olduğunu anlamak isterse, kimleri sevdiğine baksın. Ahmet Doğan’ın sevgisi ise ne yazık ki, Türk halkının refahından ziyade kendi siyasi geleceğine odaklanmıştır. Halkın desteğini almak için sözü geçen meselelerde hep bir adım geri durdu, toplumsal sorunları siyasi pazarlıkların bir parçası olarak kullandı. Bu durum, halkın umutlarını ve beklentilerini istismar etmekten başka bir şey değildi. Ancak Doğan’ın fark etmediği ya da göz ardı ettiği bir gerçek var; umut, insanın en büyük dayanağıdır ve bir gün bu dayanaktan mahrum bırakılanlar, hesap gününü dört gözle bekler.
İlahi Adaletin Hassas Terazisi
İlahi adalet, insanoğlunun en büyük tesellisi ve en keskin korkusudur. Çünkü adalet terazisi hiçbir zaman şaşmaz, er ya da geç herkesi tartar. Ahmet Doğan yıllar boyunca siyasi güç oyunlarıyla öne çıkmış olabilir, ancak yaptıklarının hesabını vermeden bu dünyadan ayrılması mümkün değildir. İlahi adaletin tecellisi, belki de en çok bu gibi durumlar için geçerlidir; zulme uğrayanlar ve haksızlığa karşı sabırla bekleyenler, sonunda hak ettikleri huzura kavuşur. Bu yüzden halkın umutlarını yıkan, onları bir araç olarak görenlerin, bir gün yaptıklarıyla yüzleşmeleri kaçınılmazdır. İlahi adalet ne eksik tartar ne de fazla; herkesin yaptığının karşılığını en doğru şekilde verir.
Sabır: Zor Ama Mükafatlı Bir İmtihan
Sabır, ağır bir imtihandır. Haksızlık karşısında sabırlı olmak, dayanmak ve beklemek zordur; ama mükafatı da büyüktür. Halk, yıllar boyunca bu zorlu sınavı verdi. Kimi zaman umutlar tükendi, kimi zaman beklentiler boşa çıktı. Ancak unutulmamalıdır ki, bu dünyada hiçbir haksızlık karşılıksız kalmaz. İlahi adalet, sabırla bekleyenlerin yanındadır ve zamanı geldiğinde tecelli eder. Ahmet Doğan, halkın bu sabrını hafife aldı ve onların gücünü küçümsedi. Ancak halkın sessiz bekleyişi, aslında bir birikimdi.
Zulüm Devam Etmez: Hesaplaşmanın Kaçınılmazlığı
Zamanı geldiğinde herkes, yaptıklarının hesabını vermek zorunda kalır. Ahmet Doğan ve onun gibiler, ilahi adaletin değişmez gerçeğiyle yüzleşecektir. Yıllarca halkın haklarını görmezden gelerek, onları sömürerek inşa ettiği düzen, bir gün yerle bir olacak. Çünkü ilahi adalet gecikse de mutlaka gelir; bu, hayatın değişmez yasasıdır. Herkes, başkasına yaşattığını kendisi yaşayacaktır. Bu dünyada zulüm devam etmez; her şeyin bir sonu olduğu gibi, haksızlıkların da bir sonu vardır. İlahi adalet, bu düzenin değişmeyeceğini zannedenler için bir korkulu rüya, adalet bekleyenler için ise bir umuttur.
Doğan’ın Yüzleşmesi: Kaçınılmaz Son
Ahmet Doğan, kurduğu siyasi düzenle halkı kendi çıkarlarına hizmet ettirdi. Ama bu düzen, sonsuza kadar devam edemez. Halkın sesini duymazdan gelmek, onları sahte vaatlerle avutmak, Doğan’ın stratejisiydi. Ancak bu strateji artık geçerliliğini yitiriyor. Halk uyandı, geçmişin yanlışlarını görüyor ve artık hakkını talep ediyor. İlahi adaletin terazisi hassastır, bu dünyada kimse yaptıklarından kaçamaz.
Doğan ve onun gibiler, halkın sesini ne kadar bastırmaya çalışırsa çalışsın, gerçekler bir gün ortaya çıkacaktır. Yapılan hiçbir yanlış, karşılıksız kalmaz; adalet tecelli ettiğinde, herkes hak ettiğini bulur. Ahmet Doğan da bu hesaplaşmadan kaçamayacaktır. Zamanı geldiğinde, halkın yıllardır beklediği adaletin tecellisi görülecektir. İlahi adaletin huzur verici olduğu kadar korkutucu olduğunu unutmamak gerekir; çünkü adalet, en nihayetinde yerini bulur.