Aydın FİDAN
Bulgaristan Türklerinin yıllardır süregelen mücadelesi, Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) ile özdeşleşmiş durumda. DPS, kurulduğu günden beri Türk toplumunun haklarını savunmak, siyasi temsiliyetini korumak ve topluma güvence sağlamak için var olmuştur. Ancak bugün geldiğimiz noktada, DPS’nin bu büyük davası, Ahmet Doğan ve çevresindeki çıkar gruplarının kendi kişisel hırslarına ve menfaatlerine kurban ediliyor.
Ahmet Doğan, Bulgaristan’daki Türk halkı için bir zamanlar umut ışığıydı. Ancak yıllar geçtikçe, bu ışık kendi etrafındaki karanlığı daha da büyüttü. Doğan ve onun etrafındaki “derebeyler” olarak adlandırabileceğimiz grup, partiyi ve halkı kendi kişisel çıkarlarına hizmet eden bir araç haline getirdi. Bir dava partisi olarak doğmuş olan DPS, zamanla bir kişi ve onun etrafındaki menfaat çevresinin hakimiyetine girdi.
DPS, bir halk hareketi olarak doğdu; Türk halkının sesi, umudu ve siyasi gücüydü. Ancak bugün, bu halk hareketi bir kişinin ve ona bağlı derebeylerin çıkarları uğruna harcanıyor. Ahmet Doğan’ın kendi siyasi geleceğini ve kişisel menfaatlerini koruma çabası, partinin ve halkın geleceğinin önüne geçmiş durumda. Bu çıkar grubu, halkın davasını kendi kısa vadeli kazançlarına feda etmekten çekinmiyor.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Ahmet Doğan ve çevresindeki küçük bir elit grup, yıllar boyunca halkı yanılttı, halkla ilgilenmedi. Büyük vaatler verdiler, fakat bu vaatler hiçbir zaman yerine getirilmedi. Derebeyler, her seçimde halktan oy topladı, ama bu oylardan doğan gücü halkın yararına değil, kendi güçlerini pekiştirmek için kullandı.
Türk halkı, 34 yıl boyunca bu partiye güvenip destek verdi, fakat karşılığında aldığı sadece boş vaatler ve kişisel çıkarların korunduğu bir düzen oldu.
Ahmet Doğan ve onun çevresindeki çıkar grubu, halkın gerçek ihtiyaçlarını göz ardı etti.
DPS, Bulgaristan’daki Türklerin davası olmaktan çıkıp, bireysel çıkarlar ve güç mücadelelerinin sahnesine dönüştü. Bugün partinin başında kimin olduğunun önemi kalmadı, çünkü parti artık Ahmet Doğan’ın ve onun menfaat çevresinin kontrolünde.
Ancak bu durum sonsuza kadar süremez.
Halk, kendi davasına sahip çıkmak zorunda. Derebeylerin ve çıkar gruplarının oyunlarına daha fazla alet olmamalı. DPS’nin gerçek sahipleri olan Türk halkı, partiyi yeniden kendi çıkarlarına hizmet eden bir yapı haline getirmek zorunda. Aksi takdirde, Ahmet Doğan ve derebeylerin çıkarları, bu büyük davanın sonunu getirebilir.
DPS yıllardır şahsi menfaatler için kullanılmakta. Ancak, halk uyanmalı ve kendi davasına yeniden sahip çıkmalıdır. Derebeylerin ve bireysel çıkarların ötesinde, DPS’nin asıl misyonu halkın haklarını ve özgürlüklerini savunmak olmalıdır. Bu dava, hiçbir bireyin kişisel çıkarlarına kurban edilemez, edilmeyecektir. Bu halk bu seçimlerde ayağı kalkacaktır.