Durmuş MUTLU
Dünya, tarih boyunca birçok lider gördü; kimileri halkının kalbinde taht kurdu, kimileri ise ihanetin karanlık sayfalarına adını yazdırdı. Ama Ahmet Doğan gibi bir lider, halkı kandırmak konusunda adeta bir ustalık sergiledi. Söylediği her sözün gerçek olmadığı, her vaadinin altında kendi çıkarlarının yattığı gün gibi ortada.
“Hapis yattım,” dedi, ama bu da bir yalandı. Halkın acısını, mücadelelerini kendi hanesine yazmaya çalıştı. “Parti kurdum,” dedi, ama o parti halk için değil, kendisi içindi. Her söylemiyle güya bir lider gibi göründü, ama her adımında halkını biraz daha sırtından bıçakladı.
Saraylarım var, dedi; boş bir gösterişten öteye gitmedi. Türkleri koruyacağım, dedi; Türk halkının umutlarını birer birer yıkıp geçti. Bulgaristan’da hizmet edeceğim, dedi; ama kendi cebini doldurmak dışında bir amacının olmadığını, devletin kaynaklarını nasıl sömürdüğünü herkes gördü.
Ahmet Doğan’ın hayatına bakıldığında, bir tek gerçeğin parladığını fark ediyoruz: Kendi çıkarları uğruna çalışmaktan başka hiçbir şeyi göremeyen bir adam. Ne halka, ne devlete, ne de kendi köklerine sadık kalabildi. Söylediği her şeyin tersi çıktı, halkın güvenini tamamen kaybetti.
Bu adamın hayatını yakan olduğu ortada. Ama sadece kendi hayatını değil, onun peşinden giden birçok insanın da hayallerini, umutlarını yıktı. Liderlik, halk için mücadele etmektir, ama o, sadece kendisi için var oldu. Bu yüzden adı ihanetle, yalanlarla ve kayıplarla anılacak.
Bir liderin halkı için çalışmadığı, yalnızca kendine hizmet ettiği bir hikaye… Ve bu hikayede kazanan değil, kaybeden hep halk oldu. Ama unutulmamalıdır ki, halk her zaman uyanır ve ihanetin hesabını mutlaka sorar. Ahmet Doğan’ın adı, halkın vicdanında silinmeyecek bir kara leke olarak kalacak.