Rafet ULUTÜRK
Ahmet Doğan, Bulgaristan Türklerinin siyasi tarihinde önemli bir figür olarak tanındı. Ancak, siyaseti bırakmaya hazırlandığı bu dönemde yaptığı açıklamalar, onun liderlik dönemindeki çaresizliğin ve başarısızlığın bir itirafı olarak karşımıza çıkıyor. Yıllarca toplumu temsil eden bir liderin ardında bıraktığı izler, umutların yerini hayal kırıklıklarına bıraktığı bir dönem olarak hatırlanacak.
Doğan’ın yıllar sonra gelen açıklamalarına bakıldığında, adeta bir çaresizlik manifestosu görmek mümkün. Kendisine istihbarat tarafından bir görev verildiğini ve bu görevi yerine getirmek zorunda olduğunu, siyasi kariyerinin büyük bir bölümünde dış güçlerin etkisi altında kaldığını açıkça itiraf ediyor. Bu, liderliğinin hiçbir zaman bağımsız olmadığını ve toplumun iradesini yansıtmadığını gösteriyor. Toplumun kimliğini koruması beklenen bir liderin, böylesine bir açıklama yapması, güvenin zedelendiğinin açık bir göstergesidir.
34 Yıllık Çaresizliğin İtirafları
Ahmet Doğan, Bulgaristan Türkleri için acı dolu bir sürecin mimarı olduğunu itiraf ederken, 34 yıllık bir dönemi de gözler önüne seriyor. Kimlik değiştirme politikalarının arkasında yatan isimlerden biri olduğunu halk unutmadı, aslında toplumun yaşadığı acının kaynağını da açıkça ortaya koyuyor. Bu dönemde Türklerin isimlerinin değiştirilmesi, kültürel kimliklerinin yok sayılması ve asimilasyon politikalarına maruz kalması, toplumsal hafızada derin yaralar açtı. Doğan’ın, bu politikanın ardındaki isimlerden biri olduğunu da artık beyan, onun liderlik dönemindeki çaresizliğinin ve teslimiyetinin bir itirafı olarak değerlendirilmeli.
Ayrıca, Doğan’ın cezaevine girmesinin bile bir stratejik hamle olduğunu da ortaya çıkmaktadır, halkın duygularını manipüle etme çabasının bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Siyaset sahnesinde kalmak için yapılan bu tür hamleler, toplumun gerçek sorunlarına çözüm üretmekten çok uzak ve kişisel çıkar odaklıydı. Ahmet Doğan, gerçek bir lider gibi toplumun çıkarlarını gözetmek yerine, sürekli bir mücadele içinde ve çıkar hesapları yaparak hareket etti.
Liderliğin Ardındaki Gerçek: Dış Güçlerin Etkisi
Doğan’ın partinin kuruluş sürecinde hazır bir tüzüğün eline verildiğini ve isimlerin listelendiğini, ancak bu isimleri dahi bulamadıklarını herkes gördü, DPS’nin gerçek anlamda bir halk hareketi olmadığını, aksine dışarıdan yönetildiğini gözler önüne seriyor. Halkın iradesiyle şekillenmeyen bir siyasi hareket, halkın gerçek sorunlarına nasıl çözüm üretebilir?
Ahmet Doğan, yıllar boyu bu sürecin arkasında durmuş ve halkın haklarının korunması için değil, bu hakların gerçekleştirilmemesi için set olmuştur. Özellikle Türkçe eğitim hakkı ve vakıf mülklerinin iadesi konusunda kendisinin bir engel olarak durduğunu, 34 yıllık çaresizliğin ve toplum adına başarısızlıkla geçen bir dönemin kanıtıdır.
Saraydan Çıkış: Bir Dönemin Sonu
Doğan, liderliği süresince kendisine hediye edilen bir sarayda oturduğunu ve bunun şimdi geri alındığını belirtiyor. Siyasi gücün zirvesindeyken elde edilen bu tür ayrıcalıklar, liderliğin toplum yararına değil, kişisel konfor ve çıkar ilişkileri üzerine kurulduğunu gösteriyor. Toplumun gerçek sorunlarına çözüm üretmeyen, halkın desteğiyle değil, dış güçlerin etkisiyle hareket eden bir liderliğin sonunun böyle gelmesi kaçınılmazdı.
Ahmet Doğan’ın Çaresizliği: Geçmişin Hesaplaşması
Bugün Ahmet Doğan, geçmişte yaptığı birçok hata için özür dilemeden siyaseti bırakma niyetinde. Ancak bu, onun siyaseti bırakmasının toplum nezdindeki etkisini değiştirmeyecek. Bulgaristan Türklerinin yıllarca yaşadığı sorunlar, isim değiştirme politikalarından kimlik mücadelesine kadar birçok alanda derin yaralar açtı. Bu yaraların sorumlusu olarak Doğan, belki de hiç olmadığı kadar çaresiz ve yalnız hissediyor.
Ahmet Doğan’ın siyasetten çekilmesi, bir dönemin kapanışı olarak değerlendirilebilir.
Ancak bu kapanış, geçmişin acılarının unutulacağı anlamına gelmiyor. Toplum, Doğan’dan açık ve net bir şekilde geçmişin hesabını vermesini, yaptığı yanlışların sorumluluğunu almasını ve samimi bir özür dilemesini bekliyor. 34 yıl boyunca bir engel olarak duran, toplumun iradesine ve haklarına set çeken bir liderin ardından, Bulgaristan Türkleri belki de yeni bir umut ışığı arayışına girecek. Bu süreçte, geçmişin yaralarını sararak geleceğe daha güçlü adımlarla ilerlemenin yollarını bulmak gerekiyor.
Bu seçim Ahmet Doğanın son seçimi ve siyasetinin sonu olacaktır.