Hamiyet ÇAKIR

Bir sabah sessizlik indi ovaya,
Gökyüzü gri, toprak soğuktu.
Adlarımız ellerimizden çalındı,
Sanki varlığımız hiç olmamış gibi.

Türkülerimiz suskun, dualarımız yarım,
Dilimiz bağlanmış, yüreğimiz kırık.
“Unut,” dediler, “sen artık yoksun,”
Ama nasıl unutur bir insan adını, özünü?

Anamızın verdiği isimle doğmuştuk,
Dedemizin öğrettiği dille büyümüştük.
Şimdi bize yabancı birer maske taktılar,
Ama yüreklerimize dokunamadılar.

Kimi direndi, kimi sustu korkudan,
Kimi göç yollarında kayboldu,
Ama hiç kimse vazgeçmedi,
Kimliğinden, dilinden, inancından.

Biz sustukça tarih haykırdı,
Taşlar bile dile geldi bir bir.
Toprağa akan gözyaşlarımızdan,
Kök saldı yeniden umut filizleri.

Ve bir gün anladılar,
Bu toprak Türk’ün nefesi olmadan yetim,
Bu dağlar, ovalar bizimle anlam bulur,
Bu ülke bizimle güçlü, bizimle tam.

Bulgaristan, Türk’ün sesi olmadan eksiktir,
Türk’süz bir gelecek inşa edilemez.
Çünkü bu topraklar bizi bağrında taşır,
Ve Türkler olmadan asla yönetilemez!

_____________________________

 1984’ün Karası

Dedemiz yatıyor şimdi, bir Slav ismiyle mezarında,
Adını silemediler kalbimizden ama taşına kazındı yabancı harfler.
Türküler sustu, dualar gizlendi,
Nüfus kâğıtlarında bile bizden alındı kimliğimiz.

Torunlarımız bilsin, dünya bize nasıl yabancı oldu,
Kendi toprağımızda ötekileştirildik, unutturulduk.
Ama unutmadık; ne adımızı, ne dilimizi,
1984’ün karasını tarihe kanla yazdılar, biz direndik!

Reklamlar