Seyhan ÖZGÜR
Evet, biz size gün gelecek yalnız kalacaksınız, insanımız sizden yüz çevirecek, konuşacak, dertleşecek, aday gösterecek adam bulamayacaksınız, demiştik. O günler artık geldi.
İmanınız gevreten, tükürdüğümü yalatan eski komünist generallerin torunundan başka Brüksel’e seçecek milletvekili adayı bulamadınız, bulamıyorsunuz, bulamayacaksınız. Sayılı günlerinizin eli kulağındadır. Değil aday göstermeye, “Merhaba!” demeye adam bulacaksınız, Belki “Merhaba!” deyeceksiniz ama karşılık veren olmayacak.
Bu süreç 19 Ocak 2013’te başlamıştı. Kukla delegeler 9. HÖH Kurultayına toplanmış Başkan Ahmet Doğan’ın okuduğu bir rapor dinliyordu. Raporda HÖH sözü yoktu. Olması gerekir miydi, gerekmez miydi! Orası bilinmez. Önemli olan, HÖH parti kurultayının HÖH sözü geçmeden yapılması ve ilgililere bir işleri bu duruma getirdik diyebilmekti.
Onlar, o zaman kurultaya dün de HÖH Merkez Yürütme Kurulu’na toplanan aynı kişilerdi.
O zaman yorgundular, yoldan gelmişlerdi ve uyukluyorlardı. Dünkü toplantıya dinç geldiler. Sofya’ya bir gün önceden gelmişler, yemişler, içmişlerdi. Konuşulanları kafaları almıyordu. Anlamadıkları bu işe “hayır” deseler, iş bozulacak, onları avantadan yaşatan yağı bal kurnasına kurbağa duracak ve aç susuz kalacaklardı. İstenen neydi, Daniel Peevski’yi Brüksel’e işe gönderelim mi? Göndermeyelim mi? Gitsin ağabey! Gitsin, baksın işine, gezsin tozsun! Biz buadaki işlere bakarız, demek en kolaydı. Gitsin de, o bizden biz de ondan kurtulalım. Ama bakalım Brüksel isteyecek mi?
Ne büyük bir tiyatro oyunu değil mi? İnsanın anlamadığı, bilmediği işlerle uğraşması çok zor.Her defasında aynı oyun.
İmanımızı Gevreten General Kopoyunun Eline Kaldık.
Bu defa 1987’de “Belene” Ölüm Kampından çıkanlaradır sözüm. O yıllarda Mihaylovgrad (Montana) İç İşleri Bakanı Baş Amiri (Naçalnık) General Peevski idi. Şimdi şu Hak ve Özgürlükler (HÖH / DPS) partisi Pazarcık milletvekili olarak meclise gitmeden maaş alan ve şimdi Brüksel’e gitmek isteyen Danço’nun dedesidir. AB bizim için son umut kapısıdır. Biz demokrasi kalesi olarak biliriz Avrupa Birliği Parlamentosunu. Şimdi bizi orda temsil etmek isteyen, insanımıza etmediği eziyeti bırakmayan gizli servis “DC” generali Peevski’nin, kara cahil olduğumuzdan, milletvekili seçmiş bulunduğumuz torunudur.
Unuttunuz mu?!
Hatırlamıyor musunuz!?
Hangi köye, hangi kasabaya, ister dağ başına ister dere dibine gönderilmiş olsak, Türk mahkûmdan birkaç gün önce o yere bir gizli polis, “DC” den bir sivil subay gönderilirdi. Bulgar köylüleri toplar akşam karanlığında ve toplantısı yapar ve onlara uzun uzun bizi anlatırdı. “Böyle böyle sizin köye “babasını kesmiş kanını içmiş” ya da “karısını kuyuya atmış” ya da “kız çocuklarını kütüğe yatırmış başlarını keserken, balta son an elinden alınmış,” ne yapacağı belli olmayan, son derece tehlikeli, tımarhaneye kapatmışlar, oradan kaçmış, canilerin canisi, kötülerin kötüsü, vahşilerin en vahşisi birini getirmek zorundayız. Sizin hepinize güveniyoruz. Devlete yardım edeceksiniz. Şu boş evde kalacak. Aman yanına sokulmayın! Elinde bıçak, satır, keser, tırpan gördüğünüzde yanından uzaklaşın. İstese de fazla ekmek vermeyin. Gelip gidene dikkat edin. Gözden kaçırmayın. En zor işleri ona yaptırın. Göz önünde olsun. Dikkat edin. Bir olay olursa hemen General Peevski’ ye haber edin….. Türklere zulmün en acısı çektiren, şu Ahmet Doğan ile Lütfü Mestan’ın sözünü kıramadığı, neredeyse evlatlık edecekleri Danço’nun General dedesiydi o zaman bu emirleri veren. Hayat bu. Danço bir işe yaramadı. Ahmet’e emir geldi ve 0 HÖH milletvekili oldu.
BU SÖZLERİN SİZİN İÇİN SÖYLENDİĞİNİ HAKKİKATTEN UNUTTUNUZ MU?
SÜRGÜN EDİLDİĞİNİZ KÖYLERDE BUZ GİBİ SOĞUK KARŞILANMIŞTINIZ, UNUTTUNUZ MU?
SİZİ BİR PARÇA EKMEĞE MUHTAÇ KILAN GENERALKLERİN TORUNLARINI
MİLLETVEKİLİ YAPMAKLA BRÜKSELE GÖNDERMEKLE DEMOKRASİMİZE KARŞI, ÖZ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE, ADALET ANLAYIŞIMIZA KARŞI NE KADAR BÜYÜK SUÇ İŞLEDİĞİNİZİN FARKINDA MISINIZ?
TANIMADIĞINIZ, BİLMEDİĞİNİZ KİŞİLERİ NASIL OLUR DA ADAY ÖSTEREBİLİYORSUNUZ?
BAŞINIZA GELENLERİ, ÇEKTİKLERİNİZİ HAKİKATTEN UNUTTUNUZ MU?
GÖRDÜĞÜNÜZ ZÜLMÜ, YAŞADIĞINIZ AYRILIĞI HAKKİKATTEN UNUTTUNUZ MU?
Nasıl olur da inanırsınız şu L. Mestan’a? Söylediklerine bakınız:
BİZ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERMİZİ ALAMAMIŞIZ. BİZDEN HİÇ KİMSE BULGARA, GERBE, ESKİ İÇ İŞLERİ BAKANI TSVETAN TSVETANOV’A PARMAK KALDIRIP SERT KONUŞAMAMIŞ, BU İŞİ MECLİS KÜRSÜSÜNDEN YALNIZ PEEVSKİ YAPMIŞ, ONUN İÇİN HAKLARIMIZI SAVUNMAK İÇİN ONU BRÜKSEL’E GÖNDERİYORMUŞUZ.
HÖH MİLLETVEKİLLERİ BRÜKSEL’E KAVGA ETMEYE Mİ GİDİYORLAR?
Bizim kavgayla, dalaşla ne işimiz olur! Bulgar’a burada kafa tutamadık. Şimdi AB’ye gidip bütün Avrupa’yı karşımıza mı alacağız. AB’ye gözdağı mı vereceğiz. Seçilip gönderilecek Türk genç mi kalmadı? Neden ekmeğin sıcağını, yağlı ballı ekmek arasını Bulgar kopoylar yesin? Adı Danço olan bu oburun yemek içmekten ve iş karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramadığını görmüyor musunuz?
Peevski’nin liste ikincisi olarak, seçilebilir bir yerden olmak üzere, AB Parlamentosu milletvekili adayı gösterildiği HÖH YK Toplantısında Kırcaali HÖH İl Başkanı Fahri Ömer’in söylediklerine kulak verin lütfen:
“HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZ VERİLMEDİ. Oralarda onlar için savaşacak”
Sayın İl Başkanı Ömer, kim kaybetmiş de, kim verecekti senin hak ve özgürlüklerini?
Kimin kime borcu var?
1990’da Perperek köyü tren istasyonunda karşıladığın Ahmet Doğan değil mıydi?
Unutma lütfen, o zaman halkımız, “Arda” boyu, Soğuk Pınar Barajı kenarı insanımız, hak ve özgürlüğü senden benden çok daha fazla seven Türklerimiz, analarımız, nenelerimiz, bacılarımız, ablalarımız, karanlık bir gecede Sofya Kırcaali ekspres trenini durdurmuştu. Ekspres tren Kırcaali’ye girememişti. İlk kez yolu kesilmişti bu kara trenin. Yol vermeyen Türklerdi. “Perperek köyü tren garında takıldı kaldı kara tren. Köylüler raylar üzerine yattı. Halkımızın iç duyusu güçlüdür. İnsanımız aranıza şeytan giriyor, yolu kesin, ekspresi durdurun, başınız dermansız derde girecek haberi almıştı. Bu vahiden güçlü bir haberdi. Telefondan değil ışıkla gelmiş, göklerden inmişti. İnsanımızın iç duyusu konuşuyordu.
Türkler gece treninin karanlık vagonundaki cadalozun gizli polis ajanı Ahmet Doğan olduğunu öğrenmişti.
Raylara yatıp ona Kırcali’ye yol vermemişlerdi. Unutun mu Fahri Ömer?????
Sen 24 yıldan beri HÖH Yerel Başkanlık koltuğundasın, koltuklar rahattır, insan uyuklar, uyuklarken unutur, unuttukça ihanet etmeye başlar ve bir gün gelir batak içinde kalır.
Sen çok iyi biliyorsun ki, Danço Peevski Brüksel’e gitmemelidir! Sen cambaz bir adamsın. Türkiye’deki yakınlarını bile gizli pazarlıklar yapa yapa iyi işlere yerleştirmeyi başardın. Kimileri dağıtıcı oldu, tencere kapağı satıyor, kimileri müdür oldu, diploma satıyor, başkaları ihale kazandı, hava satıyor.
Bunlara karşılık sen de adımcık adımcık ödün verdin, gerileye gerileye küçüldün. Çünkü Bulgar devletinden de isteklerin oldu. Şu günlerde geç şöyle bir Cebel içinden bakalım kaç kişi selam verecek! Hele şu Peevski olayından sonra! Lütfen şöyle bir geç! Ödlek değildir Cebelliler. Hatırlıyor musun babasının cenazesinde belediye başkanının kafasına tabut kapağı geçiren kardeşini. Dikkat et!!!
O zaman yıllardan 1990’dı. Ocak ayının soğuk günlerinden biriydi. Trenin yolu Perperek’te kesilmişti. Ve bütün Kırcaali sancağından bir sen gidip karşıladın sakallı papazı. Seni de aldatmıştı. Cebi para doluydu. Sabun görmemiş bir gömlek ve ütü görmemiş çarston bir pantolonla buldun onu ve keşke bulmaz olaydın. Başımıza bela ettin.
Unuttun mu yoksa? Beraber resimleriniz var. İstersen hatırlatayım sana telefon gelmişti, git karşıla, bırakma kolla, diye. Sen milistin. Hatırladın mı?
Sen tahsilsiz de olsan, biraz kurs görmüş adamsın ve bilirsin. BİR DEFA İHANET EDEN, BİR DEFA DÜŞMAN SÖZÜNE UYAYAN, YİNE UYAR. Dadanmış kudurmuştan beterdir atasözü bizimdir. Bir defa ihanet ihanetten sayılmaz ama 24 yıl devam ederse, affı da olmaz!!!
İkinci ihanetini hatırlatıyorum:
İkinci suçun birincisi kadar büyük olmasa da, gene de çok büyüktü ve çok kötülük açtı. Kırcaali sancağı seçmeni şimdi HÖH / DPS Genel Başkanı’nı milletvekili seçmemişti. Hatırladın mı?
Sen HÖH Kırcaali İl Başkanıydın. Sen seçilmiştin. Sana yine bir telefon geldi. “Milletvekilliğinden vazgeç,” dedi, o kalın ses.. Gitme Sofya’ya, dedi ve kapadı. Apışmış kalmıştın. Hatırladın mı? Seçilince çocuklarına övünmüştün. Ama olmadı. İnsanın komando eri olması, ipleri başkasının elinde olması, kötü, ben de bilirim.
Gitmedin, istenene uydun ve yerini Lütfü Mestan aldı. O gitti ve şimdi ikiniz sıkı fıkısınız.
Hatırladın mı, ona iyilik yaparken HALKIMIZA İKİNCİ DEFA İHANET ETTTİN, belki içinden değildi ama emre uydun. Emreden bizden biri değildi. Senin başındı. SANA OY VEREN SEÇMENE VERDİĞİN SÖZÜ TUTMADIN. Zavallılar baktı kaldı. Eski bir “CDC”ci ve “DC”li, Kırcaali köylerinde HÖH davasına karşı en fazla konuşan, senin yüzüne küfür bile eden ve senin hiç anlaşamadığın, hasımın olan kişiyi, özgürlük davamızla uzaktan yakından ilişkisi ve ilgisi olmayan birini, SEN! Sofya’ya mebus gönderdin.
Dün Sofya’da toplantıda yaptığın konuşma yediğin bütün bokların üzerine mum oldu. Peevski, mecliste konuşurken birine parmak kaldırdı diye onu Brüksel’e milletvekili olarak gitmesini desteklemen, seni sıfırladı. Sen artık bir hiçsin. Köye dönsen seni çoban bile yapmazlar. Çünkü büyük bir şerefsizlik ettin. Senin de artık ne koklanacak bir çiçek ne de yanına oturup bir çay içilecek, adam olmadığın hepten kanıtladı.
Şimdi ne konuşuluyor. Peevski öyle şeyler biliyormuş ki, devleti devirebilirmiş. Eeee! Gitsin bildiklerin, anlatsın Baş Savcıya. İç işleri Bakanı Tsvetanov’la 49 görüşme yapmışlar neden anlatmamış? Gitsin şimdi yeni Bakan Yovçev’e anlatsın…
Suçların en büyünü işleyenler D. Peevski ile onu himayesine almış olan A. Doğan’dır.
L. Mestan söz almış konuşuyor, ama kimsenin gözünün içine bakamıyor.
Önel Lütfü söz almış, yalnız Sofya değil, bütün Bulgaristan Bulgarları ayağa kalkabilir, diyor.
Haydutların Brüksel’e HÖH üzerinden sızdırılması Bulgaristan AB üyeliğinin sonu olabilir. Hainlerden ne zaman iyilik gelmiş ki, şimdi gelsin.
Her zaman üstüne bir soğuk su içmedik mi!
Şimdi de, ver, naştırpa orada, doldurun, içelim.