levent1 Levent RASİMOV

Konu:  Bulgar basınından seçmeler. (18 Mart 2016 “Trud” gazetesi, s. 13. ANALİZ)                                 

Kime: LÜTFİ MESTAN

GELECEĞİN POLİTİK LİBERAL PARTİSİNİN KURUCUSU

Dostum,

Uzun süreli dostluğumuza ve senin akıllı ve entelektüel biri bulduğuna işaretle bu hitabı kullanıyorum.

Birlikte nasıl yola çıktığımızı hatırlıyor musun? Sen Momçilgrat’tan (Mestanlı) henüz gelmiştin. Tanımadığın bir ortam olan meclise girmiştin ve ben sana kuralları, yazılmamış yasaları ve söz alıp konuşma ilkelerini anlayabilmende yardım ettim. Senin belirli niteliklerin, zekân var ve çabucak öğreniyordun. Kendini ortama hızla uyduruyordun. Bunlar senin önemli artılarındı. Gerçeği söylemek gerekirse, senaryocu başka biriydi, sen rol görendin Bir hatip olarak göze çarpman böyle başlamıştı. Hatırlatmamın hoşuna gitmeyeceğini bilsem de, senaryoyu yazan, şu mektubu yazandı yani bendim. İnce eleyip sık dokumaya gerek yok. Desteğim olmasaydı, hatta benim baskım olmasaydı sen ilerleyemezdin. Kafana işlediğim liberal ideleri, bunların siyasette uygulanmasının ve mecliste kullanılmasının ilkelerini bir yere kadar kavrayabildin.

Ne yazık ki, sen parlamentodaki işlerinin çok fazla olmasından mı, yoksa başka nedenlerle mi, liberalizmin felsefi temellerini atanları Tomas Hobs, Con Luck, Baruh Spinoza, fon Mizes, Fridrich Heieck, Karl Popır ve Ralf Darendorf’un geliştirdiği gibi okuyup öğrenmeye vakit ayırmadın. İşte bu ortamda, senin algılayabildiğin liberalizm, dışsal, etiket liberalizmi olarak kaldı. İçerik olarak ise isteneni alamadın. Fakat mecliste, bu eserleri okuyup özümsemiş olan bir kişinin kopyası olarak, sen vazifeni alkış alarak yerine getiriyordun.  Üstelik sen kendi üzerinde biraz çalışıp başarılı bir orijin (aslı) olmak için gerekli çabayı gösterip, kopya olmaktan kurtulamadın. Birçok defa sana, dostum oku ve öğren dedim, ama sen buna yanaşmadın.

Dostum,

Sen cephe liberalizminin devlet popülizminden (halk yardakçılığından)  başka bir şey olmadığını öğrenemedin, kurulmuş olan bir liberal partide birinci olmayı başaramayınca kendine bir liberal parti kurmaya karar verdin. Ben bunu senin konuşmalarında okudum. Şimdi seninle 1947’de kabul edilen Oksford Manifestosu’na alınan temel liberal ilkeleri bir defa daha anımsamamız gerekecek.

  • Kişisel özgürlükler, fikir ve din özgürlüğü;
  • İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü;
  • Birlik kurma özgürlüğü;
  • Hiçbir önkoşula bakılmaksızın eğitim, öğrenim özgürlüğü;
  • Mülk sahibi olma özgürlüğü, iş görme hakkı;
  • Baylar ve Bayanlar için hak eşitliği;

50 yıl sonra 1997’de Liberal Enternasyonal, yine Oksford’da bu Manifestoya ilavelerde bulunarak, liberal parti etkinliklerinin önemli yönlerini belirleyen, 21. YÜZYIL LİBERAL MANİFESTOSU kabul edildi.

  • Rüşvetle, büyük anonim şirketlerin, kartel ve tekellerin hükümetlere baskısına karşı ve insan sermayesinin iyileştirilmesi uğrunda savaşımla demokrasinin genişletilmesi;
  • Çatışma ve tartışmalı konularda uluslar arası işbirliğinin genişletilmesi;
  •  Demokrasinin yetkinleştirilmesi;
  • Politik kaynakların merkezden dağıtılması;
  • İnsan haklarının savunulması;
  • Nesiller arasında yeni bir sözleşmeye gidilmesi.

Bu ilkeler liberalizmi tüm öteki siyasi fikirlerden ayırır. Sen bize “Sorumluluk, Özgürlük ve Tolerans Hareketi” DOST – politik partisini kuruluş Bildirisi gibi bir şey açıkladın ki, bunların yukarıda sıralanan ilkelerle hiçbir ilintisi yoktur. İşte senin siyasi ilkelerin:

  • Demokratik sivil toplum sınırları içinde özgürlük, eşitlik ve hoşgörü;
  • Demokratik hukuk devletinde yasaların üstünlüğü;
  • Erkler arasında bağımsızlık, paylaşım ve karşılıklı kontrol;
  • Etnik ve dini azınlıklara mensubiyete bakılmaksızın, bütün ve bölünmez Bulgaristan vatandaşlarının eşitliği;
  • Avrupa-Atlantik bölgesinde huzur ve güvenlik sağlanması için diyalog ve işbirliği;

Şu senin sıraladıklarından kaçı liberal ilkelerle örtüşüyor? Birazcık ikisi yanından geçmiş.  11 ilkenin yalnız ikisi yanından geçmiş. Sana göre, bu parti liberal parti olabilir mi, baksana insan haklarını koruma ve dernek kurma hakkı bile yok aralarında! Bunlarsa her liberal partinin köşe taşlarıdır. Biz seninle bunları okumuştuk, DOST taslağında bu ilkelerin olmamasından sorumlu olanın sen olduğuna inanmak istiyorum. Okuduğun metnin başkası tarafından yazılmış olduğuna inanıyorum. (Ben senin yazı üslubunu tanıyan biriyim ve bu sen değilsin.)  Arkanda duranların, Bayan Mariyana Georgieva’nın sahte entelektüel yetersizliğinin ya da İmam Hafızov’un din tarafından sakatlanmış siyasi düşünme tarzının yani ikisinden birinin olduğunu düşünüyorum. Onlardan biri değilse ben de utanırım. Bir öğretmenin öğrencilerinden utanması, çok kötü bir duygu! Sonunda küçük bir not daha düşmek istiyorum. Liberal partiler genelde sola ve sağa açık ve işbirliği yapan partilerdir. Fakat bu önüne gelenle, iktidar pahasına kaynaşmak anlamına gelmez, Oksford ilkelerini gerçekleştirme atılımı olmalıdır. Bundan sonra yalnız sağda bir koalisyon yapılabilir gibi, açık bir teklife, konuşmanda getirdiğin sınırlama, en nazik ifadeyle, liberal bir açılım değildir. Ve sen bir yedek parça olan Radan Kınev’in aşırı sağcı Güçlü Bulgaristan Partisi ile ilk görüşmelerine “yararcı” bir şekilde başlamaya işaret vermiş oldun. Bu bir şaşkınlık alametidir. Bir liberal partinin sağ bir parti olarak ilan edilmesi ise, “akıllı bir budalalık” olmaktan başka bir şey de değildir.

Dostum, hem sen, hem de ben, liberal bir parti kurma şansın olmadığını çok iyi biliyoruz. O dolayındakilerle ve şu senin şahsi imkânlarınla, yedek bir partiden faklı bir şey çıkmasını düşünmek bile yanlış olur. Bulgar siyasi sisteminde 401. yedek parti olur. Yalnız birinci seçimden sonra yaşanacak hayal kırıklığını yaşamaya değer mi? Politik reklâm işlerinin babası olan Jak Segela’nın kitabı geldi şu an aklıma. Bulgarcaya çevirisi yapılmadığı için, okumuş olamazsın, fakat bu eserin başlığının tercümesi şöyledir:  “Annem benim bir kerhanede piyano çaldığımı düşünüyor, lütfen ona benim bir reklâmcı olduğumu asla söylemeyin.” Şimdi sen yine birinci sıradan bir politikacı olmaktansa, piyanona (öğretmenliğine) dönsen daha iyi olmaz mı acaba diyorum. Ne de olsa mesleğine dönmen hiçin içindeki hiçten çok daha iyidir.  Senin Samuel Levin.

Reklamlar