Tarih: 10 Temmuz 2018

Yazan: Nedim Akın

Konu: Değişimвеи artık başladı.

Temmuz Sofya’da hareketli yaşanıyor. Aydınlar kafayı kaldırdı. Zihinler kaynıyor. Şimdiye kadar söylenemeyen gerçekler yeni çıkan kitaplara başlık oluyor. Zengin bebelerin sütbeyaz çarşaflı hastanelerde doğduğu gibi, yeni fikirler de sokak aralarında, gizli kapalı karanlık köşelerde değil, artık en lüks otellerin en görkemli salonlarında dile gelip parlıyor.

Bulgar gazeteci İvo İncev, Rusya ve Osmanlı İmparatorlukları arasında 3 Mart 1878’de İstanbul / Yeşil Köy’de (San Stefano) geçici barış anlaşması imzalanması tarihinin MİLLİ BAYRAM olarak kutlanmasına karşı kitap yazdı. Olayın Bulgaristan’la hiçbir alakası olmadığını belgesel bir incelemeyle ortaya koydu.  3 Mart’ın BULGAR MİLLİ BAYRAMI olarak kutlanmasının yasaklanmasını istedi. Bu istek Sofya’nın en lüks otellerinden biri olan “Marinela” uluslararası konferans salonunda 1000 (bin) aydın tarafından desteklendi. 9 Temmuz 2018 günü başlayan kampanyada il merkezlerinde kitabı tanıtım görüşmeleriyle devam edecek. İmza töreni başladı.

Not: Yazar İvo İncev. Büyük Yalan “San Stefano”. Rus-Türk Savaşında Esir Düştük. Ciela. 473 Sayfa.

140 yıldan beri gizlenen gerçekler gün ışığına çıkıyor. 3 Mart 2018’de İstanbul Başkonsolosluğuna gidip biralı domuz köftelerini birer ikişer gömerken, esaret altına düşmemizi kutlayan soydaşlarımız düşünsünler. Kendilerini uyaran “BGhaber.org” yayınımıza İstanbul mahkemelerinde dava açan geri kafalılar düşünsünler. Olayların 140 yıl gerisinde kalan ve gerçekleri göremeyen veya görmek istemeyenlerin beynine akıtmak amacıyla Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi BGSAM, İvo İncev ile İstanbul’da ve Bursa’da sempozyum düzenleyecek ve BULTÜRK yayınlarına dava açanları lanetleyecektir. Yazar İvo İncev “Bghaber.org” duruşmalarına uzman kişi olarak davet edilecektir.

Gerçeği bütünüyle görebilmeye 5 yıl yeter mi?

***

Analiz yazımızın birinci bölümünde, daha 1934 ‘te (Hitler’in iktidarı ele geçirdiği yıl)  Nazilerin Balkanlar konusunu mercek altına alındığını gördük.

Özellikle son birkaç ayda Batı Balkanlarla ilgili aktifleşen Bulgaristan’ı anlatabilmemiz için önce Almanların karakterindeki iz gütme ısrarı ve ikinci olarak da, Almanya’nın yeni istekleri konusuna iki ayrı vurgu yapmamız gerekiyor. Son dönemde Almanya’yı göremeyen Bulgaristan’ı anlamakta zorlanabilir. Başbakan Borisov kendisini Alman tuzaklarına tamamen kaptırmış gibi.

Önce 1949 -1963 yılları arasında işgal altındaki Batı Almanya Başbakan ve Dış İşleri Bakanı Konrad Adenauer’i görelim. O,  bugün Angela Merkel’in yönettiği Hıristiyan Demokrat Birliği’nin (HDB) partisinin kurucu başkanıdır. 1949’da Alman Meclisi (Bundestag) Başkanı sıfatıyla Federal Almanya Anayasasını yazan kişidir. Hükümet yönetiminde iken, ABD, İngiltere ve Fransa ile antlaşmalar imzalayarak Batı Almanya’nın bağımsız ve egemen bir devlet olma yolunu açmıştır. Fransa lideri General Charlles de Goulle ile imzaladığı anlaşmalarla bugünkü Avrupa Birliği (AB) temellerini atan da odur. Washington ziyaretlerinin birinde, “Almanya’da erkek ve okul kalmadı, siz yeni Almanya’yı kiminle ve nasıl kuracaksınız?” sorusuna şu cevabı vermiştir: “Bu iş, Alman Bayanların görevidir. Üstesinden geleceklerine inanıyorum.

ABD ziyaretinden hemen sonra Moskova’ya gidip Sovyetler Birliği’ndeki Alman savaş esirlerinin evlerine dönmelerini sağlayan odur. Savaşta 25 milyon Alman telef olmuşken,  Almanya nüfusu bugün 80 milyondur. Alman’da toparlanıp yeniden diriliş daha önce de yaşanmış bir olaydır.

30 Yıl Savaşı’na (1618 – 1648)  24 milyon nüfusla katılan Almanlar, kırılmışlar ve 4 milyon kalmışlardı, ama tek vücut olmayı başardılar.

Konrad Adenauer’in başlattığı yeniden büyük devlet olma davasını şansölye Helmud Kohl tamamladı.

1990’da Berlin Duvarı’nın yıkıldı. Almanya birleşti. Sovyetler Birliği dağıldı. Başbakan An. Merkel, “brekzit” ile Almanya’yı ve Avrupa Birliği’ni İngilizlerin pençesinden kurtardı. Şimdi sıra Birleşik Amerika’dan boşanmaya geldi. Eski dengeler bozulurken yenilerinin kurulması gerekecektir. Henüz açıklanmamış olsa da 21. Yüzyıl Almanya’sının istekleri artık filiz salıyor ve renk gösteriyor. Yakın Doğu’dan pay isterken Barzani Kürtlerini ve PKK’yı kışkırtan Merkel Almanya’sına dur diyen ilk büyük güç Türkiye ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu.

2018 olayları, AK Sofya toplantıları, Bulgaristan eliyle ocağa konan Batı Balkanlar kazanı, Almanya’nın etki alanını genişleterek Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri üzerinde tamamen egemen olmak istediğini ortaya koydu. İkinci Dünya Savaşında Çar III. Boris Bulgaristan’ı bu işe kendini kaptırmıştı. Şimdi bu amacına ulaşabilmek için NATO ve Avrupa Birliği’ni (AB) araç olarak kullanmak isteniyor.

Ne var ki, Birleşik Amerika kendi kurduğu bir askeri örgüt olan NATO’yu kullandırmaz ve hatta dağıtabilir. Arzu eden ülkelere kendi  üst kurar ve para karşılığı güvenliklerini garantileyebilir.

Bu açıdan analiz edildiğinde Bulgaristan (özellikle Başbakan Boyko Borisov) son 6 ayda Batı Balkanları (6 devlet) NATO’ya ve ardından AB’ye davet etmekle Birleşik Amerika için mi, yoksa Almanya için mi çalıştı, bu soru yanıt bekliyor.  Avrupa Konseyi Sofya dönem başkanlığı bu amaçla kullanıldı mı? Çünkü Kosova’da zaten büyük bir Amerikan askeri üssü var. Arnavutluk’un Adriyatik Denizi kıyısında büyük bir Amerikan uçak gemisi ve deniz altı üssü kurma hazırlıkları sürüyor. Bulgaristan, Kalyakra’da ve daha üç yerde değişik amaçla tesis edilmiş ABD askeri üsleri varken, Romanya’da da ABD üssü var. Bulgaristan’daki üslere karşılık ABD ülke güvenliğinin % 15’ini garantiliyor. Borisov hükümeti, Türkiye-Bulgaristan sınırındaki tel duvara elektrik vermek için Pentagon’dan para istese, vermez. “Biz NATO üyeleri arasındaki ilişkilere karışmayız” yanıtı verir.

Oluşan yeni ortamda Bulgaristan, Hin Tanrıları gibi,  ellerini açtı dört taraftan birden dileniyor. Kendisini Türkiye’den korumak için parayı AB’den istiyor. “Sığınmacı”, “Shengen dış sınırı”, “AB ortak güvenliği” gibi kozlar oynuyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri katran kazanında kaynayan Batı Balkanlar’ın varını yoğunu ipe sermesine gerekçe olarak, halatları çürümüş Varna ve Burgaz limanları ile Arnavutluk’un Duras limanını Üsküp’ten geçen bir bölünmüş anayol ve hızlı demir yolu ile birbirine bağlamayı hayal ediyor. Fakat 6 aylık Bulgar Başkanlığı döneminde, Sofya’ya toplanıp toplu fotoğraf çektiren liderlerden hiç biri “bu projeler iş yapar, parasını ben vereyim” demedi.

Çin’in Balkan ve Doğu Avrupa sahnesinde belirmesi.

Amerikan ve Brüksel Bankaları tasarlanan bu konularda susarken, 18 yıllık bir aradan sonra, 6 Temmuz 2018 sabahı Çin Devlet Başkanı Li Keqiang, beraberinde 700 kişilik bir maliyeci ve iş adamı heyetiyle Sofya Hava Limanı’na indi. Bulgar başkentinde 16 Doğu Avrupa ve Balkan ülkesi yöneticisinin “16 + 1” toplantısına katıldı.  Sona eren AK dönem toplantısı kararları üstüne bilgi aldı.

Kuşkusuz son yıllarda Çin’i ilgilendiren en önemli konu “İpek Yolu” uygarlığı projesidir. Bu yolun demiryolu üzerinden Şanhay’dan Kapıkule’ye kadar uzanışı artık noktalanmışken,  380 km’lik Bulgaristan kesimi masaya yatırılacağına, Bulgar Devlet Demiryolları iflas bayrağı kaldırdı. Başbakan Boyko Borisov Burgaz-Duras kara ve demir yolu için dünyadan yatırım istedi. “İpek Yolu” na Batı Trakya’nın Dedeağaç (Aleksondropolis) veya Roterdam limanı üzerinden bağlanmak istediklerini gizlemedi. Çin devlet başkanı Bulgaristan’ın altyapı projelerine 2.2. milyar Euro verebileceklerini açıkladı.

 

Türkiye’nin Balkanlara yayılması engellenmek mi isteniyor?

Kendiliğinden anlaşıldığına göre, yeni durumda “İpek Yolu” nun “Kapı Kule” – “Dragoman” kesimine uzanan el yok. AB, Türkiye’nin Balkanlara girip kültürünü ve ekonomik bağlarını diriltmesinden korkuyor. Yolları ve istikameti değiştirme oyununa başlıyor.

Yine son dönemde Sofya 3. Hava Limanı projesi 35 yıl işletme hakkı için açık arttırmaya çıktı. Birinci ve ikinci yere 2 Türk Havacılık firması kalınca, Sofya basınında “Bulgar ulusal çıkarları için tehlike” çanları çalan yorumlar belirdi. İstenen Trakya’da tamamlanan ve 2 yıl sonra dünyanın en büyük Uçak alanı olacak terminalin çalışmalarına köstek olmak istiyorlar. Demiryolu için de aynı sözler söylenebilir. Burada Bulgaristan’ın Almanya değirmenine su taşıdığını görüyoruz.

İşte bu gelişmelerin tümünün ardında, Varna’da Bulgar Başbakanı Borisov aracılığında gerçekleşen Sayın Erdoğan, Tusk, Oland üçlü zirvesine rağmen, AB’nin gece gündüz Türkiye’nin Balkanlarda nüfusunu arttırmasına engel yaratmaya çalıştığı sırıtıyor.

Bu konuda şunu da ilave edebiliriz. Bulgaristan’a yapılacak stratejik önem taşıyan Çin yatırımları için Brüksel’den özel izin alınması gerekiyor ki, verilip verilmeyeceğini önceden kestirmek mümkün değildir. Balkan ülkelerinin hepsini etkileyecek Çin önerilerinden birisinde bölgede 10 milyon ton ham tütün üretilmesi öngörülüyor.

Bir tarım emekçisinin 1 yılda ortalama 1 ton tütün üretebildiği dikkate alınlığında, bu projeyle 10 milyon insana, aileleriyle birlikte 30-40 milyon kişiye iş sağlanması ve ekmek sunulması istenirken, insansız kalan, göçlerden boşalan bölgelere Çinli tütün üreticisi aileler getirilmesi de gündem oldu. Çin heyeti Bulgaristan’ın karma bölgelerinden bazı göçmen köylerini gidip yerinde ziyaret etti. 2018 için Bulgaristan’ın 30 bin ton AB tütün kotası var. 1978 yılında ülkede tütün üretiminde zirve yapmış ve 286 576 ton basma ve bırkley tütün üretilmişti. Gelişmeleri izliyoruz… 5 yıla kadar Bulgaristan nüfusu Çinlileşirse şaşmam…

Rusya’nın olaylara bakışı.

Bir yandan Almanya, AB, Çin ve başka irili ufaklı güçler Bulgaristan’ı ve Balkanları ekonomik, mali ve askeri olarak istila edip 21. Yıl boyunca esir almaya çalışırken, 19. Asırda bölgeye silah gücüyle giren ve 20. Asrın ikinci yarısında halkımızı alabildiğine sömüren Sovyetler Birliği, 21. Yüzyılda taktik değiştirdi. 1990-1994 yılları arasında Bulgaristan’da Sovyet lisansıyla üretim yapan sanayi işletmelerinin hemen hemen hepsini kapandı. Bulgar mallarına tanınan ayrıcalıklar kaldırıldı. Kültürel bağların seviyesi düştü. Rusya Federasyonu Başkanı B. Yelsin’in (1991-1999) Bulgar makamlarından bir tek istekte bulundu. “Ülkenizdeki Rus tarih ve kültür anıtlarını koruyunuz!” Bu istek 2 ay önce Moskova’da Vl. Putin’le görüşen Bulgaristan Cumhurbaşkanı R. Radev’e hatırlatıldı.

2002-2012 yılları arasında Bulgaristan Cumhurbaşkanı olan sosyalist lider Georgi Parvanov, Putin’den 3 önemli proje koparınca “Bulgaristan’ı kurtardık” demişti. İktidar katlarını Moskova’nın özel önerisi ve ABD -Almanya asansörü ile çıkan Başbakan B. Borisov 2014 yılında Moskova ile ilişkileri sıfıra yakın bir noktada dondurdu.

Bu projelerin birincisiyle Bulgar limanı ile Batı Trakya Dedeağaç limanı arasına ham petrol boru hattı çekilecekti.

İkincisiyle “Belene” AES kurulacak ve Balkanlara elektrik enerjisi satılacaktı.

Üçüncüsü ise, Rus doğal gazını kuzey Bulgaristan üzerinden “Güney Akımla” Avrupa’ya taşıyacaktı. Brüksel üçüne de izin vermedi. Yol kesti.

Böylece Rusya’nın Bulgaristan üzerindeki etkisinin azaldı. Moskova’nın Batı Balkanlara yayılması yolu kapanmak istendi.

Borisov tam 1 ay önce Moskova’daydı.  Ona bu defa, “Elini kolunu kaptırmışsın. Brüksel’den izin alabiliyorsan gel! Alamıyorsan can sıkma!” dendi.

Bu bakıma Başbakan Borisov’un Brüksel ile Balkanlar, Brüksel ile Ankara, Brüksel ile Pekin, Brüksel ile Moskova arasında arabuluculuk yapıyorum havalarının anlamı “postacılıktan” ileri gidememiştir. Hayalde gerilen elektrik tellerin hiç birinden elektrik akmıyor. Ancak kırlangıçlar tünemiş, oyuna başlamak üzere yağmur kokusu bekliyorlar.

***

İki bölümden oluşan yazımda sizlere, Brüksel lambası fitilinin bittiğini, gazı da kalmadığını ve Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeler başlarının çaresine nasıl bakacaklarını düşünürken, Bulgaristan gibi kenar ülkelerin bir yere yama olmaya çalışırken bir şeycikler elde edemediklerini anlatmaya çalıştım. Yama üstüne yama olmadığı gibi, bir yama iki yere de olmaz…

Bu durumda, 21. Yüzyılda devletlerarası ilişkilerinde Amerikan ve AB uygulamalarının stop edip kaldırılması zamanı geliyor. Moskova’da yıllardan beri “nasıl Avrupalaşabiliriz?” hesapları yapanlar da artık sahneye çıkacaktır. Almanya ve Fransa ile ayrı ayrı görüşmeler başlayacak ve yeni sayfalar açılacaktır. Bu işlerde NATO bize engel olmasın endişesi de git gide kalkıyor. Çünkü Putinle ilk resmi görüşmesini Helsinki’de yapmaya hazırlanan Trump, NATO için şöyle dedi:  “Bir şey çok eski, çok pahalı ve çok gereksiz ise, şimdi ne işe yarayacağını bilemeyiz!” Bu siyasetlerde Türkiye’yi Asya’da bırakma hayalleri de var.

NATO ve AB’nin dağılınca daha canlı, daha yağlı ballı başka bir örgütlenme içine düşmeyi hayal eden, günümüz Bulgaristan siyasi sınıfı, (politik elit) kendisine mezar kazmaya başladı mı? Bu sınıf, AB parasıyla yaşadı. Halkımızı sömürdü. Hayat hakkını doldurdu.  Son açıklamalara göre, ülkemiz 100 aile tarafından yönetiliyor. 2007’den beri AB’den gelen paralardan 15 milyar Euro’nun üstüne oturan ve bu paraları dış bankalara çıkaran sistemi yöneten onlardır. 3. Kez Başbakan olan  Borisov zamanında çalışmayan ama çalışır gibi gösterilen, boş boş oturdukları için maaş alan  428 bin kişi var. 20. Yüzyılın kokuşmuş çöplüğünde faşistler iktidar koltuklarına davet edildiler. Bulgaristan’da faşistlere ve GERB partisine oy veren ve hiçbir işe yaramayan hizmetten başka bir şey üretmeyen siyasi sınıfın haylazlığıyla övünmesine son verilmelidir.  Bu çukurun mutlaka doldurulup kapanması ve toplumun arınarak yeniden örgütlenmesi gerekiyor. Bu plan, AB’nin kendini lav etmesiyle gerçekleşecektir, çünkü Bulgaristan yeni kurulacak birliklere davet edilmeyecektir.

  • – 2023 yılına kadar Bulgaristan’da şimdiki “siyasi elitin

İçin matem çanları çalacaktır.

Bu cenaze törenlerinde Ahmet Doğan’ı ve tayfasını da “şerefle” ezansız, namazsız, mevlit siz bir “bir işe yaramayanlar” mezarlığına defnederiz İş Allah. Nazi planlarınca yaşayanların zamanı nihayet dolacaktır. Tahminlere göre, Bulgar paralı eliti en sıkı bir biçimde İtalyan mafyasıyla bağlıdır ve en az yarısı hayatının son dönemi için Florida’yı daha şimdiden seçmiştir.

Yeni bir devlet kurulabilmesi için yeni partiler, STK’lar ve en başta yeni polis gücü gerekli olacaktır. Çünkü kokuşmuş olanın sökülüp atılması halk ayaklanmalarıyla olacaktır. Yenilikler rüzgarı artık esiyor.  Sofya’da meclis ve Bakanlar Kurulu önünde, Kültür Sarayı çevresinde son 6 ayda 79 protesto gösterisi, toplantı, miting, direniş patlaması yaşandı. AK toplantılarını 3 500 polis korurken, Çin Başkanı’nı 10 bin polis korudu. Korku dağları sardı. Uykuları kaçtı kaçıyor. Polise 100 milyon leva verildi. İstikrar ve huzur sağlanamadı.

Yeni yetişen genç Avrupalı kuşak kendi gelecek planlarını henüz çizemedi. Atalarımızın ve babalarımızın otomobilleriyle (hayalleriyle)  yolculuk ediyoruz. Hurafelerden, zamanı dolmuş düşünce kalıplarından kurtulma zamanıdır. Belki bu 3 Martın milli Bayram olmaktan kaldırılmasıyla başlayacak. Göçmen ve sığınmacı istilasından, terörizmden, yerel savaşlara değinmeden anlattım. Artık her şey aynı ekmeğin tuzu oldu.

Totalitarizm kalıntısı Bulgar hayallerini raf ömrü 5 yıl. Doluyor! Doldu dolacak…

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

 

Reklamlar