Rafet ULUTÜRK
Cevdet Çakırov’un Btv’deki konuşması, Bulgaristan’da siyasi sahnenin derin bölünmüşlüğünü ve yıllardır süregelen sorunların hâlâ çözülemediğini gösteriyor. Çakırov’un, DPS (Hak ve Özgürlükler Hareketi) başkanlığı iddiası ve bu iddiaları desteklemek için dile getirdiği sözler, hem siyasetin iç yüzündeki karmaşayı hem de partiler arası çekişmelerin hangi boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor.
Siyasi Kaos ve İddialar
Çakırov, konuşmasında DPS başkanlığını sahipleniyor ve partinin binası ve mühürlerinin ellerinde olduğunu söylerken diğer tarftan da, partiyi kendilerinden çaldıklarını iddia ediyor.
Bu tür söylemler, bir yandan partinin içinde bulunduğu iç mücadeleyi yansıtırken, diğer yandan da halkın güvenini zedeleyen açıklamalar olarak dikkat çekiyor. Bir siyasi parti, mühürle veya tabelayla yönetilmez; halkın güveniyle, destekle ve demokratik süreçlerle yönetilir. Cevdet Çakırov, bu gerçeği göz ardı etmiş gibi görünüyor.
Cevdet Çakırov, milletvekili olma arzusuyla hareket eden bir tutum sergiliyor, ancak bu durum, halkın beklentilerini ve partinin çıkarlarını göz ardı ettiği izlenimini yaratıyor. Görünüşe göre, dokunulmazlık elde etmek için milletvekilliği peşindeler. Eğer milletvekili olamazlarsa, başka bir partiye geçmeleri söz konusu. Ancak asıl sorulması gereken şu: Neden kendi partinde kalarak mücadele etmedin? Neden bu mücadeleyi sürdürmek yerine kaçmayı tercih ettiniz? Siyasette etkin olmak için ille de milletvekili mi olmak gerekiyor? Partinin idealleri ve halkın beklentileri, sadece bir makam elde etmekle sınırlı olmamalı.
Seçimlerin İptali ve Merkez Seçim Kurulu Üzerine
Çakırov’un seçimleri iptal ettireceğini söylemesi ve bunun Merkez Seçim Kurulu tarafından alındığını iddia etmesi, hukuki süreçlerin nasıl işlediğini anlamadığını veya bu konuda halkı yanıltmaya çalıştığını gösteriyor. Seçimlerin iptali, ciddi hukuki dayanaklar gerektiren bir süreçtir ve böyle bir karar, kişisel talep üzerine değil, bağımsız kurumlar tarafından alınan objektif kararlarla yürütülür. Çakırov’un bu açıklamaları, durumu manipüle etmeye çalıştığı izlenimi uyandırıyor. Görünen o ki, başarısız olacaklarını anladıkları için çıkış yolunu seçimlerin iptalinde arıyorlar. Ancak, 34 yıldır yaptıklarınızın karşılığını alacaksınız, rahat olun. Ne ektiyseniz, onu biçeceksiniz. Halk için ne kadar faydalı olduğunuzu seçim akşamı hep birlikte göreceğiz.
Devletin Rolü ve Çakırov’un Haykırışları
Çakırov, konuşmasında sürekli olarak “devlet nerede?” diye sorarak, devletin işleyişi hakkında derin bir güvensizlik ifade ediyor. Ancak burada gözden kaçan bir gerçek var: Bulgaristan’da devletin işleyişi, yasalar ve demokratik kurallar çerçevesinde ilerler. Kişisel çıkarların veya gücün devlete karşı bir silah gibi kullanılması, demokratik süreçleri zayıflatır. Çakırov, yıllardır süregelen sorunların arkasında kimlerin olduğunu sorgularken, kendisinin ve partisinin de bu süreçlerin bir parçası olduğunu unutmamalıdır.
Ahmet Doğan ve Özür Meselesi
Çakırov, Ahmet Doğan’ın halktan özür dilediğini ve kendisinin de özür dilediğini belirtiyor. Ancak bu özürlerin ne anlama geldiği ve halkın güvenini yeniden kazanıp kazanamayacağı tartışmalı. Sadece özür dilemek, yıllarca süregelen hataların ve yanlış yönetimlerin üzerini örtmeye yetmez. Özür dilemek bir başlangıç olabilir, ancak sorunların çözümü için somut adımlar atılması gerekir. Çakırov’un özür dilemesi, sorumluluktan kaçmak yerine hesap vermek anlamına gelmelidir.
34 Yılın Hesabı ve Geleceğe Bakış
Çakırov, konuşmasında 34 yıldır yaşananları ve halkın çektiği sıkıntıları da dile getiriyor. Ancak burada asıl sorulması gereken soru şu: 34 yıl boyunca, partisi ve kendisi ne yaptı? Halkın sesi yıllardır duyulmadıysa, şimdi neden duyulmaya başlandı? Bulgaristan’da demokrasiye hizmet etmek, sadece bir kişinin veya bir partinin görevi değildir. 34 yıl boyunca halkın çektiği sıkıntıları göz ardı eden siyasetçiler, bugün demokratik süreçleri koruyacaklarını iddia ediyorlarsa, önce geçmişteki sorumluluklarını kabul etmeli ve bu sorumluluklarla yüzleşmelidirler.
Demokrasi ve Halkın Güveni
Bulgaristan’da demokrasiyi korumak, partilerin iç çekişmeleriyle değil, halkın iradesine saygı göstermekle mümkündür. Çakırov’un, “demokrasiyi biz koruyacağız” demesi, 34 yıl boyunca halkın çektiği sıkıntıları unutturarak kendini temize çıkarma çabası gibi görünüyor. Ancak halk artık bu tür söylemlere itibar etmiyor; somut adımlar, gerçek reformlar ve halkın çıkarlarını gözeten politikalar görmek istiyor.
Sonuç
Cevdet Çakırov’un konuşması, Bulgaristan’daki siyasi karmaşayı ve partiler arasındaki derin bölünmüşlüğü gözler önüne seriyor. Halk, artık siyasi manipülasyonlardan, iç çekişmelerden ve boş vaatlerden bıkmış durumda. Demokrasi, halkın iradesine saygı gösteren, şeffaf, adil ve halkın çıkarlarını gözeten bir yönetim anlayışını gerektirir. 34 yıl boyunca bu anlayışı yerine getiremeyenler, şimdi halkın güvenini kazanmak için daha fazlasını yapmak zorundadır. Bulgaristan, demokratik geleceğini ancak halkın iradesine saygı gösteren bir yönetimle güvence altına alabilir.
Cevdet Çakırov, senin partin DPS, 34 yıl boyunca kaç aileyi böldü, kaç kişiyi ülke dışına sürdü ve kaç kardeşi birbirine düşürdü? Bu süre boyunca istediğinizi yaptınız, istemediğinizi yok ettiniz. Ancak şimdi sıra size geldi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yaptıklarınız tek tek gün yüzüne çıkacak ve ilahi adalet peşinizi bırakmayacak. Hoş geldiniz, kendi yarattığınız cehenneme…