Neriman ERALP
Biz, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarını “eriterek asimile etme” politikasının 2 aşamalı olduğu ortaya çıktı. Bu iki aşamanın baş mimarı Ahmet (Dönek). Açıklanan gayet gizli belgelerde bu “eriterek yok etme” işinin Türkler bölümünün daha 1980 yıllarının başında ve özellikle de o zamanın T.C. baş cuntacısı olan General Kenan Evren’in bir Cumhurbaşkanı sıfatıyla Bulgaristan Türkleri konusunu diktatör Todor Jivkov ile görüşmesinden hemen sonra tasarlanıp kaleme alındığı art gün ışığındadır.
T. Jivkov:
– “Çok ürüyorlar, ne yapacağımızı bilemiyoruz!” dediğinde .
K. Evren:
– “Eti senin, kemiği benim!” demişti.
İşte o zaman, bu cevabı geliştiren T. Jivkov ve Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) ve devlet konseyi yönetimi iki aşamalı “eritme ve asimile etme planı” hazırlanmasını istemiştir.
Bu planı yazıya döken Ahmet (Dönek) hemen ardından, gizli polisin “kışkırtma” ve “komplo” düzenleme planına uyarak, Varna köylerinden “Drındar”da birkaç kişi toplayıp Bulgaristan Türklerinin Kurtuluş Partisi kurma gibi bir saçma girişimde bulunup, kendi kendini ele verdi. Hemen ardında göstermelik duruşmalar yapıldı. O, arkadaşlarını toplatıp içeri tıktırdı. Hakkında mahkeme kararı olmasa da, kendisi de Sofya, Stara Zagora ve Pazarcık ceza evlerinin “konforlu hücrelerine” girdi. Hapiste olduğunu ve hücrede yattığını kanıtlamak içinde “havalandırma saatlerinde öteki mahkûmların arasında göründü. Göz boyamak için girdiği hapiste hep iki yerden maaş aldı. “DS” subayları ve Rus konsolosluğunda görevli KGB ajanlarıyla devlet dağ evlerinde viskili görüşmelerle gün geçirdi. Bu konuda çok işlendi. Çok yazıldı. Dosyalar okundu. Ciltlerle kitaplar çıktı, ama olayın fıkraları anlatılmadı.
İki aşamalı eritme ve asimile etme planının Bulgarlar arasında anlatılan fıkrası şöyledir:
İki Kurbağa
Ocağa 2 kazan koymuşlar. Önce birisinin altı yakılmış, hızlı ateşte su fokurdamaya başlayınca bir kurbağayı kazana atmış. Kaynak suda haşlanan hayvan birden dışarı fırlamış ve kaçmayı başarmış.
Fıkranın bu birinci bölümü ile ilgili açıklamada isim ve kimlik değiştirme esnasında şok geçiren Pomakların 1972 Kornitsa, Glavinitsa, Nevrekop Ayaklanması benzetmesi yapılıyor. Bulgaristan Türklerinin de Mayıs 1989 İsyanı çağırışım yapıyor. Ayaklanan Türkler haşlama kazanından fırlamayı başardı. Baskı ve terörden yılmayan, en ağır işkencelere dayanan ama pes etmeyen Pomaklarda 1989’da çemberi yarıp kurtuldu.
İkinci kazana kurbağa atıldığında su soğuktur. Kazan altına hafif ateş verilir. İkinci kurbağa yavaş yavaş ılıman olan suya alışır, su ısındıkça o hoşlaşır ve en sonunda uyuşur ve fokurdayan kazandan sıçrayıp kaçacak durumda olmadığından, kaynak suda iyice pişer ve eriyip kaybolur.
Bu ikinci kazan Bulgaristan Türklerini oyalayan ve uyutarak yok etmeye çalışan Hak ve Özgürlükler Partisi ve onun Türk, Türklük, Pomak ve İslam düşmanı “lider” takımıdır. Ortaya çıktığına göre, bu plan iki aşamalı olarak hazırlanmış, Türkler ve Pomaklar 1989’da birinci kazanı devirerek, sinsi planın birinci aşamasını bozguna uğrattılar.
Son 25 yılda HÖH/DPS oyununa getirilen Türkler, Türklük ve Pomak ve Müslüman Çingene kardeşlerimiz 19 Ocak 2013 tarihinde özgürlükçü, yüksek mimarlık öğrencisi delikanlı Oktay Yenimehmedov, halkımıza karşı hazırlanıp çeyrek asır uygulanan oyalayarak (yavaş yavaş kaynatarak) yok etme planının BAŞ MİMARI BÜYÜK AJAN A. (Dönek)in kafasına tabanca dayayıp onu kürsüden atarak, aslında halkımızı ikinci aşama içinde hemen uyanmaya, henüz genç olmadan kazandan fırlayıp hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaya davet etti.
AYI VE AÇ KALAN YAVRUPARI:
Ayı yavrularıyla birlikte ormanda dolaşırken, olgun meyve yüklü bir yaban armudu bulmuş. Dallarına tırmanıp silkerek gün emiş olanları yere düşürürken yavrular da yerde bulduklarını yemeye koyulmuş. İtişe kakışa çevik davranan yavrular düşene saldırdıklarından ağaçtan inen ana ayıya yerde armut bir şey kalmamış.
Bunu gören ana ayı ağaca bir daha çıkmış ve dalları bir daha silkeleyip hemen ağaçtan inmiş ama bulduğunu yutan yavrulardan yine bir şey kalmamış. Aç kalan ana ayı bir karar alıp yavrularını bir yere toplamış ve sırtlarına büyükçe birer taş yerleştirmiş. Her birini kımıldayamayacak bir duruma getirdiğine inandıktan sonra da ağaca bir daha kendisine silkmek için tırmanmış. İndiğinde hem gölgelenmiş, hem de yemiş de yemiş. Salyalarını yutan yavruları hakkında da yiyecekleri kadar yediler, yatıp büyüsünler, diye düşünmüş.
Bu fıkrada, ana ayı Hak ve Özgürlükler partisi (HÖHDPS); yavrular emekçi halkımız, çocuklarımız ve emeklilerimiz; yaban armudu devletimizdir. Ana ayı HÖH/DPS “lider” ekibi olarak Bulgar devletini ve AB fonlarını kimseye tattırmadan, halka bir zırnık bile kaptırmadan yalnız kendisi yedikçe semiriyor. Bir iki silkmede karın yapan ayı yavruları ise, TKZS’let (tarım kooperatifleri) yok edilirken, fabrikalar kapanırken bir iki defa doya doya yiyip içen emekçi halkımızı anımsatır. Halkımız açlık ve sefalet taşının altında ezilmeye ve midesi sırtına yapışmış beklemeye terk edilmiştir.
BİLET ALMADI:
Bir iddia merkezinin (toto-loto) önünde dilenen bir vatandaş, geleni geçeni öylesine rahatsız ediyormuş ki, bir gün geçenlerden birisi, “ aman Allah’ım bu defa başkasına çıkacağına, şu fakire çıksın da, ötekilerin yiyip içip çar çır edecekleri para, fakiri dertten kurtarsın, yüzü gülsün, diye dua etmiş.
Bu yalvarışa kulak veren yaratan “İyi ama o bilet almadı ki, nasıl çıksın?!” demiş.
Bizde de öyle parası olmayan halkımızın eli kolu bağlıdır. Paralar “sarayda”, sarayı köpekler bekliyor, paraların üstüne oturanlar ise çalışmadan kazananlardır. Nerde bilet salıp, fiş doldurup beklemek. “Lider” takımı zengin oluruz diye korkuyor. Kimsenin bir şey yapmasına imkân ve fırsat verilmiyor. İnsanımızın hür ve serbest oldukları tek gün SEÇİM GÜNÜDÜR. O gün “biz sizin için varız, her şeyi yapmaya hazırız!” “Biz halkımıza her hizmeti götürmeye hazırken, siz sakın elinizi soğuk sudan sıcak suya sokmayın!” diyenler, sonra önce söylediklerini, sonra da hepimizi, her şeyi unutuyor. Ortalıkta görünmüyorlar.
Halk adına bir fiş salan ya da bir kurban kesen yok. Seçim arifesinde ne yedik içtikse odur, ardı gelmez. İyi ki seçimler sık sık oluyor da, biz de bayram seyran havasına giriyoruz.
Kimsenin bilet almaya fırsatı ve parası var. Tabii “lider” takımı için fırsatlar başka. Örneğin Brezilya’da futbol maçlarının biletleri ortalama 650 Euro’dan satılmış, final maçı biletlerinin fiyatı ise, 2 bin Euro olacakmış. HÖH / DPS yönetiminden 5 kişi bilet almış, gittiler. Bileti olan bayram ediyor. Biz bilet alamadık. İnsanları devamlı yoksul ve fakir durumda tutmak, muhtaç bırakmak, sefil yaşatmak da teslim olarak erimeyi ve asimile olmayı kabul etmelerine açılan bir kapıdır.