Gönlümden geçene bakılırsa, ben bu Pazar sizlere, Brezilya dünya şampiyonası ve sosyoloji konusunu işleyecektim. Konu öğrenimime yakın olduğundan ilginizi çekebilirdi. Yazımın başlığı da “Futbol asla yalnızca futbol değildir” olacaktı. Futbol sosyolojisiyle ilgilenenlerin dillerinden düşürmediği bir söz vardır. Belli takımların varoluşları ve taraftar kitleleriyle ulusal ezilmişlik arasındaki bağlantı aranır. İktidarlar futbolu kullanır. Bulgaristan’da futbol sersellilerinin ırkçı amaçlarda kullanılması gibi futbol takımı taraftarlarının 2014’te sosyal hareketlerdeki etkileri; cami taşlama, mahkeme basma, azınlık isteklerlini bastırma işine, din düşmanlığına alet edilmeleri ve futbol arasındaki ilişki vs. işlemeyi düşünmüştüm. Neyse başka zaman kısmetse…
BG Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin son aylarda yoğun olarak işlediği konular ve hele 20-21 Haziran günleri İÜ’nde BULTÜRK derneğinin Büyük Göçü anma – Bulgaristan forumu beni çok etkiledi. Konuşmacıları dinlerken çeyrek asrın politik ve ahlaki olayları beynimde 3 fıkra şeklinde sivrildi. Şimdi size onları anlatmak ve siyasi konulara farklı bir açıdan bakmanıza katkıda bulunmak istiyorum.
Fıkralarım:
1)BAŞAŞAĞI;
2) KAPLUMBAĞLAR PİKNİKTE VE
3) BU HUY, HUY DEĞİL!
Önce fıkraların sosyal görevini hatırlatmak istiyorum.
İyi fıkralar yerinde ve zamanında anlatılanlardır. Sıkı yasaklı dönemlerde doğarlar. Fıkralar yasadışı olup bitene, haksızlıklara, oyalamalara, yalanlara v.s. mizahi bir tepkidir. Alay etmedir. Bir biçim karşı çıkmadır. Şiir de güçlü bir vurucu bir tepkidir. Hikâye de öyledir. Fakat fıkra hedefini hicivle mars eder. Bir fıkra günlük kelimelerle düşünce ve duygularımızı okuyucu ve dinleyicilerimize ulaştırabiliyorsa, Gerisi faso- fisodur….
BAŞAŞAĞI
Bu dünyada saygın kişilerden biri hayata gözlerini yumduğunda AHRET KAPISINDAN girdikten sonra, karşısına dikilen melekler:
- SEÇİNİZ EFENDİM! Burası CENNET, şurası da CEHENNEM! “Önce neresini görmek istersiniz?
- İlk önce Cenneti görebilir miyim?
- Buyurun Efendim….CENNET MEKANINIZ OLSUN!, diyen Melekler CENNETİ gezdirip göstermişler: Balı su akan çeşmeler, tere yağ dolu tekneler, Bahar açmış doğa, dallarda bülbüller, uçuşan kuşlar, çalışan karıncalar, yeşil çimen halılar, veviz kestane gölgelerine serilmiş genç kızlar ve tek şişle çeyiz ören anneler, gözleme kızartan neneler tam bir harmoni içinde yaşıyormuş…
- Şimdi de CEHENNEMİ görelim efendim diyen Melekleryeni gelen saygını CENNET kapısından çıkarıp CEHENNEMİ göstermeye götürdüklerinde, herkes boğazına kadar batak içinde, fakat aralarında alabildiğine Brezilya dünya birinciliğini, seçimleri, politikayı Boyko’yu, Stanışev’i, Doğan’ı, Mestan’ı yüksek sesle ve el kol hareketleriyle tartışarak, indirip bindiriyor, boştan doluya aktarıp, ufalıyormuş. CEHENNEM’ deki bu heyecan dolu ortam adamın hoşuna gitmiş ve “BURAYI SEÇTİM!” – yeryüzünden alışkanlıkla olacak, ardından bir de “SON KARARIM!” demiş.
- Melekler, “KARAR SİZİN, KABULÜMÜZDÜR! deyip çekilirken içeri şeytan girmiş ve yüksek sesle: “BEŞ DAKİKA MOLA BİTTİ, HADİ HERKES BAŞAŞAĞI!” emretmiş ve çamurun üzerinde ayak parmakları belirmiş.
Bu fıkra, bende kâh iktidar olma gururuyla bunalım bataklığında tartışan kâh taht koltuğundan tepe takla düşüp bataklığa gömülen Bulgaristan politikasını çağrıştırdı. Hele Hak ve Özgürlükçülerin 4 defa hükümet olup 5 defa batması dikkat çekici oldu. Hem de mola süresi devamlı kısalıyor, bu defa 1 yıl dayanamadılar ve yine BAŞAŞAĞI döndüler. İş Allah son defadır.
KAPLUMBAĞLAR PİKNİKTE
Bir gün kaplumbağalar PİKNİK yapmaya karar vermişler. Gerekli tüm hazırlıklar görüp yiyecek çıkılarını kamburlarına yükleyerek yola çıkmışlar. 10 sene yürüdükten sonra PİKNİK için seçtikleri en yüksek dağın en doruk tepesine çıkmışlar. Biraz soluklandıktan sonra da bohçaları açıp yemekleri sermişler ve bir de ne görsünler; kaşık, çatal, bıçak ve tuzu unutmuşlar. Bu kadar niyetlendikten, bu kadar heveslendikten ve 10 yıl da yürüdükten sonra bu zevk kaşıksız, çatalsız, bıçaksız ve tuzsuz yaşanmaz kararı almışlar.
Karar oya sunulmuş, oylamadan “kaşık, çatal, bıçak ve tuzsuz OLMAZ!” çıkınca da genç bir kaplumbağayı eksikleri hemen getirmesi için yuvalarına geri göndermişler.
Genç kaplumbağa kısa sürede dönmeyi vaat ederek, beklemelerini rica edip, bir şafak vakti yola çıkmış. Gidiş o gidiş, 5 sene beklemişler, dönmemiş, 10 sene beklemişler gelmemiş ve tam 15. yıl başlarken KAPLUMBAĞALAR ŞURASI toplanmış ve “çok bekledik, besbelli gecikecek, hadi başlayalım!” kararına oybirliği ile varmışlar.
Açlıktan içleri geçen kaplumbağalar kararı tam uygulamak üzere kollarını sıvayıp ellerini sofraya uzatırken, arkadaki çalılıklardan boynunu uzatan genç kaplumbağa: “Hani bekleyecektiniz! Yalan söylediniz!” demiş.
Bu fıkra da bana Bulgaristan’da TOTALİTARİZMDEN DEMOKRASİYE GEÇİŞ DÖNEMİNİ anımsattı. 25 yıl oldu hiçbir şey olmadı. Bekle kuzum bekle. Bekle de Ahmetler’in, Lütfüler’in keyfi olsun ve torbaları doldursunlar. Vaatlerin ve anlatılanların hepsi boş iş, halkı oyalıyorlar…
Ve üçüncü fıkramız:
BU HUY, HUY DEĞİL!
Köylünün bin, şehre odun götürmüş… Satıp köye dönerken, eşeğin semerini semerciye bırakmış; aldıklarını da bir heybeye doldurup yola düzülmüş…Çıplak eşek üstünde, sallana sallana giderken bir yandan da masraflarının hesabını aklından geçiriyormuş.. Bezzaza su kadar, çerçiye su kadar, ak ekmeğe su kadar… Elinde kalan paraya bakıyor, hesabi bir turlu tutmuyormuş… Bu sırada kay yolu, bir ince sudan geçiyormuş; yorgun eşek eğilip su içmeğe kalkınca, köylü çıplak boynundan kayıp serilmiş suya… Düşmesiyle “fırt” deyip eşeğe doğru dönmesi bir olmuş. Sağ elinin şahadet parmağını eşeğe sallayarak:
“Bana bak demiş, görüyorsun, ben düştüm, kurtuldum!.. Ama bu huy, sana huy değil!…
Biz düştük kurtulduk arkadaş!.. Ama ………için e bu huy, huy değil!..”
Lütfen bu güzel fıkranın yorumunu da siz okurlarım yapınız.
Tüyo veriyorum:
Eşek – Hak ve Özgürlükler Partisidir.
Oduncu – aynı partinin “Liderleri”dir.
Çay – hayatın kendisidir.
Neriman ERALP