Hamiyet ÇAKIR

Öğretmenler Günü, yalnızca bir kutlama değil; öğretmenlerimizin emeğini, çabasını ve hayati rollerini yeniden düşünme fırsatıdır. Bugün, “bir harf öğretene kırk yıl köle olunur” anlayışını yeniden hatırlamak ve eğitimde değer verdiklerimizi gözden geçirmek için bir ayna tutuyor bize. Ancak bu aynaya bakarken, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime dair vizyonundan ilham alarak sorumluluğumuzun ne kadar büyük olduğunu da görmek zorundayız. Atatürk gibi liderlerin izinden gidecek öğretmenleri nasıl yetiştirdiğimizi sorgulamalıyız.

Eğitimde Yeni Dönem: Sadece Bilgi Yetmez

Atatürk’ün eğitimde yaptığı devrimler, yalnızca bir çağın ihtiyaçlarını karşılamak için değil, bir milletin geleceğini kökten değiştirmek içindi. Ancak bugünün dünyası, öğretmenlik mesleğini yeniden tanımlamayı gerektiriyor. Artık sadece bilgi aktaran değil, öğrencisine düşünen, üreten ve hayal kuran bireyler olmayı öğreten öğretmenlere ihtiyacımız var.

Atatürk, öğretmeni “milletin en fedakâr ve muhterem unsuru” olarak tanımlarken, bir öğretmenin yalnızca ders anlatan biri olmadığını, aynı zamanda bir yol gösterici olduğunu işaret ediyordu. Günümüzde bu yol göstericilik, dijital çağın gereklilikleriyle de harmanlanmalı. Yapay zekâ, küresel değişimler ve çevre krizleri gibi sorunlarla yüzleşen nesiller yetiştirecek öğretmenlerin donanımlı olması bir zorunluluktur.

Atatürk’ten Alınacak Dersler: Sorgulayan Nesiller

Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük başarısı, milletine sorgulama yeteneğini kazandırmak oldu. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü sadece bir ilke değil, bir yaşam felsefesi haline getirdi. Ancak bugün ne kadar sorgulayan bireyler yetiştirebiliyoruz? Eğitim sistemimiz, öğretmenlerimizin yaratıcılığını destekliyor mu, yoksa onları ezberci bir düzenin içine mi hapsediyor?

Öğretmenler, yalnızca müfredatı anlatmakla sınırlanırsa, öğrencilerden büyük başarılar beklemek hayal olur. Atatürk gibi düşünen, öğrencilerine bilimsel merakı, etik değerleri ve yaratıcılığı öğretecek öğretmenler yetiştirmek için, eğitim politikalarımızı gözden geçirmemiz şart. Eğitim, ideallere bağlı bir vizyon işidir ve bu vizyonu taşıyacak kişiler öğretmenlerdir.

Öğretmenlik: Geleceği İnşa Etme Sanatı

Atatürk, öğretmenlere verdiği değeri sadece sözlerle değil, davranışlarıyla da ortaya koymuştu. Millet Mektepleri’nde kara tahta başında ders veren bir lider olarak, “Başöğretmen” unvanını hak etmişti. Bugün bizler de öğretmenlerimizi aynı şekilde desteklemek ve onların değerini toplumda hak ettikleri yere taşımak zorundayız.

Öğretmenler, bireylerin hayatında fark yaratma potansiyeline sahip tek meslek grubudur. Bu mesleğin kıymetini anlamak, geleceğin yönünü belirlemek demektir. Atatürk gibi öğretmenler yetiştirmek, onların düşünen, üreten ve sorumluluk bilinciyle hareket eden bireyler olmalarını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçer.

Sonuç: Daha İyi Bir Gelecek İçin Öğretmenlerimizin Yanında Olalım

Bugün, öğretmenlerimize teşekkür etmenin yanı sıra, onların karşı karşıya olduğu zorlukları anlamalı ve çözüm üretmeliyiz. Atatürk’ün eğitime olan tutkusu, öğretmenlerin yetiştirilmesine ve desteklenmesine verdiği önemden geliyordu. Onun izinden giderek, daha güçlü, daha özgür ve daha bilinçli nesiller yetiştiren öğretmenleri desteklemek bizim sorumluluğumuz.

Öğretmenlerimiz sadece bugün değil, her gün hatırlanmalı ve hak ettikleri saygıyı görmelidir. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözüyle ifade ettiği gibi, geleceği inşa eden bu kıymetli ellere sahip çıkalım. Çünkü bir milletin yükselişi, öğretmenlerinin omuzlarındaki yüktedir.

Reklamlar