Murat ULUTÜRK

Bulgaristan Türkleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki egemenliğinden bu yana Balkanlar’daki en köklü Müslüman topluluklardan biridir. Ancak bu uzun tarihi geçmiş, özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru sistematik bir baskıya ve kimliklerinin yok edilme girişimine sahne oldu. 24 Aralık 1984, Bulgaristan Türklerinin tarihinde bir dönüm noktasıdır; çünkü bu tarih, “Bulgarlaştırma” adı altında yürütülen asimilasyon politikasının en acımasız aşamasının başlangıcıdır.

Kültürel Soykırımın Temelleri

Todor Jivkov’un liderliğindeki Bulgaristan Komünist Partisi, 1970’lerden itibaren Türk ve Müslüman topluluklara yönelik baskıcı politikalar geliştirmeye başlamıştı. Ancak 1984’te, bu politikalar devlet eliyle yürütülen kapsamlı bir asimilasyon kampanyasına dönüştü. Bu politikanın temel hedefi, Bulgaristan’daki Türk topluluğunu kültürel ve dini kimliğinden tamamen koparmaktı.

Bu süreçte Türkler, Bulgar toplumu içinde eritilmeye çalışıldı. Asimilasyon politikası “yeniden doğuş süreci” (Vızroditelen Protses) olarak adlandırılarak bir ilerleme gibi gösterilmeye çalışılsa da gerçekte bir kültürel yok etme projesiydi. Türkçe konuşmak, dini ibadet etmek ve gelenekleri yaşatmak yasaklandı. Devlet, Türk köylerine polis ve askerler göndererek Türk kökenli vatandaşların isimlerini zorla değiştirdi ve resmi belgelerde Türkçe isimlerin kullanılmasını yasakladı.

24 Aralık Olaylarının Kapsamı

1984’ün Aralık ayında, Bulgaristan’ın özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kırcaali, Şumnu, Razgrad ve Mestanlı bölgelerinde bu politika doruk noktasına ulaştı. Köylere yapılan ani baskınlarda Türk aileleri evlerinden çıkarıldı ve zorla “isim değiştirme” işlemleri yapıldı. İnsanlar bu uygulamaya direndiklerinde fiziksel şiddete maruz kaldı, hatta öldürüldü. Direniş gösteren köylüler için işkence, sürgün ve hapis cezası sıradan bir uygulama haline geldi.

Özellikle Mestanlı’da meydana gelen olaylar, bu dönemin şiddetini gözler önüne serer niteliktedir. Protesto gösterilerine katılan Türklerin üzerine güvenlik güçleri tarafından ateş açıldı ve bu olaylarda birçok kişi hayatını kaybetti. 24 Aralık günü ve sonrasında Bulgaristan Türkleri, kültürel kimliklerinin ellerinden alınışını sadece kağıt üzerinde değil, kanla ve acıyla yaşadılar.

Türk Toplumunun Tepkisi ve Direnişi

Türk toplumu bu baskılara karşı sessiz kalmadı. İnsanlar, Bulgaristan içinde çeşitli direniş hareketleri düzenledi ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştı. Ancak direniş hareketleri şiddetle bastırıldı. Devletin propaganda araçları, bu direnişleri “vatan hainliği” ve “Bulgar ulusal birliğine tehdit” olarak gösterdi.

Bazı aileler kimliklerini koruyabilmek için sessiz direniş yollarına başvurdu. İbadetlerini gizli yaparak, çocuklarına evlerinde Türkçe öğreterek ve geleneklerini gözlerden uzak yaşamaya çalışarak kültürlerini devam ettirdiler.

Reklamlar