Çeviri: BGSAM
Tarih: 20 Mayıs 2017
Konu: Ahmet Doğan’ın Mayıs 1989 ayaklanmasında hiçbir rolü yoktur. Biz o zaman
onun adını bile işitmemiştik.
Bosiya
Mayıs 1989 ayaklanması gerçeğinde Ahmet Doğan yalanı tamamen ortaya çıkıyor.
İnsan hakları savaşçılarından Nikolay Kolev Bosiya anlatıyor:
1989 Mayıs ayaklanmasını Bağımsız İnsan Hakları Savunma Örgütü ile Dayanışma (Podkrepa) örgütlediler. Ben 1989 Mayıs Ayaklanmasına katılanlardan biri olduğumdan dolayı anlatacaklarım çoktur. Ben daha önceki demeçlerinde, isimleri zor kullanılarak değiştirilen Bulgaristan vatandaşlarının 1989 Mayısında düzenledikleri protesto eylemlerinde Ahmet Doğan’ın bir gram katkısı olmamıştır.
Biraz tarih:
1989 Ocağının sonunda, d-r Trençev’le birlikte, Petır Manolov’la görüşmek üzere, Filibe’ye (Plovdiv) gitmiştik. O zaman, sekreteri İliya Minev olan, Bağımsız İnsan Haklarını Savunma teşkilatının (NDZPÇ) sekreteri oydu. Biz görüşürken bir ara, Marsilya’dan (Fransa) Petar Boyaciev telefon etti. Telefonda tanıştık ve yeni bir sivil toplum örgütü kurmaya karar verdik. Bir anda sendikadan söz edildi. Ona, 1980’den beri böyle bir fikir taşıdığımı, fakat imkân bulup gerçekleştiremediğimi açıkladım. O zaman orada en kısa bir zamanda böyle bir sendika kurmaya karar verdik. Manolov’la sendikayı 8 Şubat günü ilan etmeye karar verdik. Ne var ki, 8 Şubatta Petar ve genç bir aileden başka gelen olmadı ve biz de sendika kurma işini başka bir tarihe erteledik. Bu işi, Stara Zagora kentinde, d-r Trençev’in ana-babasının evinde toplanarak, 11 Şubat günü bitirdik. Trençev uzanıp uyuduğunda ben babasıyla uzun bir sohbete daldım. Bir Tüzük ve kurucu toplantı tutanağını kaleme aldım. Ertesi sabah d-r Trençev’in annesi belgeleri tescil için mahkemeye gönderdi. Ben sendikal yapılanmayı gerçekleştirmek amacıyla Bulgaristan’ı dolaşmaya başladım.
Petar Manolov ile devamlı irtibat halindeydim. Bu arada biz, etnik Türk kökenli Bulgaristan vatandaşları arasında İnsan Haklarını Savunma örgütü nüveleri oluşturma kararı da verdik. Hareketimizin etkin üyelerinden birinin evinde Haskovo’da bir toplantı yaptık. İbrahim Runtov da davetliydi. İliya Mitev de hazır bulundu. Mitev, Türk kadına açılmamıza ve çalışmamıza karşı çıktı. Bu nedenle, ondan habersiz çalıştık. İ. Runtov’va İnsan Haklarını Savunma Örgütü adına yetki verdim, aynı zamanda sendikayı da temsil edecekti.
Dikta iktidarı benim aktif çalışmalarımdan hoşnutsuzdu ve bir sabah evim basıldı. Bölge Mahkemesinde yargılandım ve yargıç Temenuşka Bogdanova beni bir buçuk yıl Bobovdol kasabasına sürgün etti. Avukat tutamadım, bir üst mahkemeye başvurmaya hakkım da yoktu. Karar kesindi. Duruşma 3 dakika sürdü. Sonra milisler beni Bobovdol’a götürdüler.
Oraya varır varmaz, duruşmaya avukatım da davet edilerek yeniden yargılanmam ve hakkımda verilen mahkeme kararını daha yüksek bir yargı mencine sunma isteklerimle süresiz açlık grevine başladım. Bu olay 17 Mart günü oldu. Açlık grevim duyulunca birkaç kişi beni desteklemek amacıyla açlık grevi ilan ettiler. Tepkilerim duyulunca 20 Nisan 1989’da beni Stara Zagora şehrine götürdüler, mahkemeye çıkardılar ve hakkımdaki karar bozuldu. Aklandım. Türkler de aralarında olmak üzere, pek çok kişi beni aradı ve hal hatır sordular. Ben, bu olaydan edindiğim tecrübeyle, açlık greviyle sonuç alınabileceği sonucuna vardım.
Böylece Mayıs ayının ilk günlerinde Deliorman’da birkaç kişi açlık grevi ilan ettiler. Türk isimlerini geri istediklerini ilan ettiler. Bu arada ben Bulgaristan Komünist Partisi Merkez (BKP MK) Komitesi’ne bir mektup gönderdim ve Türklerin, Pomakların ve Çingenelerin gerçek isimlerinin geri verilmesi için kendileriyle diyalog başlatılmasını önerdim. Ben bu görüşmelerde İnsan Hakları Örgütü ile “Dayanışma” (Podkrepa) sendikasının arabulucu ve garantör olmasını önerdiğim için, BKP MK ve hükümet sıkışmıştı. Mektubum Batı radyolarında okundu ve Avrupa kamuoyunda destek buldu. Bu arada Deliorman’da açlık grevi yapanlar arttı ve protesto gösterilerine çıkma kararı aldılar. Şahsen ben kendilerinden acele etmemelerini rica etmiş olsam da, olaylar kontrolden çıktı.
26 Mayıs 1989’da bana bir kadın sesi telefon etti ve acil görüşme istedi. Anneme başıma olay gelebilir ihtarında bulundum ve evden çıktım. Evimden birkaç yüz metre ötede 4 polis arabası etrafımı kuşattı, yakalandım, arabaya itildim ve Sorgulama Baş Müdürlüğü (GSU) aracıyla Sofya’da “Razvigor 1” sorgulama merkezine götürüldüm. Öyleden sonra Trençev’i, İbrahim Runtov’u ve Anton Zapryanov’u da getirdiler. Birkaç gün sonra Papaz Hristofor Sıbev ile Todor Gagalov da getirildi. Hareket yöneticisiz bırakıldı ve şiddetli saldırılar başladı.
Ahmet Doğan’ın bu işlerle yakından uzaktan bağlantısı olmamıştır. Başka Türk eylemci ve militanlar vardı. Ne var ki, onlardan hiç biri Doğan’ın adamı değildi.
Mayıs 1989 Ayaklanmamızla ilgili Bulgar basınında çıkan yazıları sunmaya devam edeceğiz.
Bu yazıda direnen Türklerin 28 gizli direniş örgütünden söz edilmemesi de dikkat çekicidir.
Belki de Bulgarlar Türklerin Ayaklanmasını da baştanbaşa bir örgütledik demek isteyecekler.
Çekilerimize ortak olma konusunda fikirlerini henüz gizli tutuyorlar.