Ünal GAZİ
Konu: Alman “Deutsche Welle” radyosundan Bulgaristan seçimlerini konu eden ödünsüz bir yorumu.
Başbakan Boyko Borisov’un 6 Kasım 2016 seçimlerine ilişkin şaşkınlığını izlerken aklıma şöyle bir masal geldi.
Ölümsüz Hayat
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok iyilikleri yapmış ve çok akılı oluşuyla ün yapmış yaşlı bir hükümdar yaşıyormuş. Günlerden bir gün o hükmettiği toprakları gezip görmeye çıkmış. Köylerin birinden geçerken kamburu çıkmış iki büklük sopasına dayanarak yürümeye çalışan bir ihtiyara rastlamış,
- Hey dede ne işle uğraşırsın? Diye sormuş yanından geçerken hükümdar.
- Ceviz ağacı dikerim, cevabını vermiş yaşlı adam.
- Senin yaşın artık oldukça ilerlemiş, kamburun çıkmış, yetiştiklerini göremeyeceğin, gölgesinde serinleyemeyeceğin, meyvelerini tadamayacağın ağaçları dikmene ne gerek var, demiş hükümdar.
- Hükümdarın, diye başlamış cevabına aksakallı ihtiyar, bir bugün kendi diktiğimiz ağaçların değil, bizden çok önce yaşamış olan yakınlarımızın diktiği ağaçların meyvelerini topluyoruz. Onlarda da o zaman, benim gibi, ama bizden çok önce fidan dikmişler ve meyvelerini görememişler. Bu yüzden şimdi bizim neslimiz de, torunlarımızın ve onların evlatlarının meyvelerini toplayacağı ceviz ağaçları dikmek zorundayız, demiş.
Bulgaristan komünistlerinin kendi iktidarlarını ebedi yaşatmaya çalışmasını izleyelim:
Son günlerde radyom sürekli açıktır. Bulgar komünistleri yıllar öncesi komünist diktatörlük yıllarında yetiştirdikleri kadroların meyvelerini toplamaya devam ediyorlar. Hem de yeni durum öyle bir şey ki, Başbakan Borisov Kasım ayında yapılacak Cumhurbaşkanı seçimlerine aday olarak gösterdiği Bayan Tsetska Tsaçeva’ya “Ulusun Anası” dedi. Babası ise, yine komünist partisi tarafından, sporcu, itfaiyeci, korumacı vs. olarak yetiştirilen ve hiçbir iş yapmadan, 50 yıl ülkede yaşamamış olan sözde Çar II. Simyon tarafında Orgeneral ilan edilen Borisov kendisini için ise kendine “Ulusun Babasıyım” dedi.
Bir önceki (görev süresi devam eden) Cumhurbaşkanı Roısen Plevneliev aynı partinin Komsomol komünist gençlik teşkilatının elemanıydı.
Konuyu işleyen dünya basını eleştirel yorumlandı. “Deutsche Welle” konuyu şöyle işledi.
“ Ben ulusun babasıyım, işte size bir de ana! 26 yıl önce kapatılan, Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) kadrolarından biri, daha sonra GERB partisinin anti-komünizm sahnesinde rol almış, günümüzde ise reformcu kılığına girmiş. Bulgaristan’da komünist rejimin devrildiği 10 Ekom 1989’dan önce de Tsetska Tsaçeva Cumhurbaşkanı adayı gösterilebilirdi. Yüzde yüz nomaklatür (yani komünist partisinin yetiştirdiği en gözde kadrolarından biri olan bu Bayan) bize ne ima ediyor?
Bulgar toplumunun babaları çoktur. Artık bir de ana bulundu. Bu sözleri biraz yarım ağızla, biraz da şaka gibi söyleyen Başbakan Borisov, GERB partisinin cumhurbaşkanı adayı, meclis başkanı Taçeva’yı kamuoyuna böyle tanıttı.
Bundan yaklaşık bir ay önce diğer partiler ve girişim grupları kendi Cumhurbaşkanı adayını halka tanıtırken, devamlı susan GERB partisinin bu seçimleri kaybetmek istediğini düşünenler çoğalmıştı. İktidar partisi seçimleri kazanacağına o kadar çok inanıyor ki, bu inancı ona seçimi kaybettirebilir.
Sosyolojik araştırma sonuçlarına bakıldığında, adayın açıklanması biraz geciktirildi. Geciktirme, ilk dönemde sanki GERB’in otoritesine katkı sağlarken, son dönem saygınlığını aşındırmaya başladı. Bulgarların hemen hemen yarısı, daha Ts. Tsaçeva olsun denmezden önce, Borisov’un göstereceği adayın Bulgar devlet başkanı olacağına sanki inanmıştı.
Ruh hali bozulmuş bir toplum.
Cumhurbaşkanı adayı yükseltilmesi konusunda ihmalkâr davranan Başbakan Borisov, aday Tsaçeva’nın kamuoyuna tanıtılması esnasında da devam etti. 40 dakika konuşan ve daldan dala atlayan Başbakan, Cumhurbaşkanı seçimlerinin önemine hemen hemen değinmedi. Dünyada durum, Türk-Bulgar devlet sınırının korunması, Türkiye ile stratejik ortaklık kurulması, sığınmacıların ülkeye girmesinin önlenmesi, “sığınmacıların sınırda kurşunlayıp gömmek kötü, ülkeye girmeleri ise daha da kötü” gibi kıyaslamalar yaptı.
O Bulgar halkını sığınmacı tehlikesiyle korkutmak istedi. Bulgaristan “GERB partisinin istikrarlı iktidarı sayesinde huzurlu günler yaşıyor” derken, Biz hükümetten düşersek “sığınmacılar ülkeyi istila eder” gibi tehditler savurdu. Yani çok derin bir bunalım kapıdadır, dedi.
Borisov’un konuşmalarında ve Cumhurbaşkanı adayını tanıtırken takındığı tavırda parlayan içince kendini beğenmişlik ve bu işleri benden başkası asla yapamaz noktası ise, “Cumhurbaşkanları partilerini hiçbir zaman ve yerde reddetmemelidir” sözlerinde ifade buldu. O, Bayan Tsaçeva’yı GERB partisinin adayı olarak aday gösterdi. Burada bağımsız ve halkım cumhurbaşkanından söz edilemez. Bu düşüncesini örneklerken, G. Pırvanov, P. Stoyanov ve R.Plevneliev gibi üç son dönem Bulgar cumhurbaşkanının, onları seçen partili kitleden kopmadıkları gibi, aday Tsaçeva’dan da böyle bir adım beklenmemesi gerektiğini vurguladı. Söz alan ve kısa bir demeç veren Bayan Tsaçeva da parti çizgisinden sapmayacağına, hatta çıkmayacağına sanki yemin etti.
Tsaçeva şöyle konuştu:
“Ben bilânço çizgisi çekmesini ve sorumluluk taşımayı bilirim. Uzlaşma sağlayabilirim, uzlaşmazlıklardan çıkacak kıvılcımları söndürebilirim, karar da alabilirim. Ben taraflar arasında uçurum açmayacağım, gereken yerlere köprüler kuracağım.”
Ne var ki, Tsaçeva’nın şimdiye kadarki çalışmaları seçmende böyle bir izlenim bırakmadı.
GERB partisinin birinci hükümetinde Bayan Tsaçeva meclis başkanı seçildi. O dönem Bulgar Halk Meclisi tarihinin en derin güvensizlik yıllarını yaşadı. Başkan Tsaçeva, Bulgaristan Cumhuriyetini kendi isteğine göre biçimlendirmek isteyen Başbakan Borisov’un arzusuna uyarak Meclis İç Tüzüğünü defalarca tıraşladı. O yıllarda Tsaçev’a hakkında söylenmedik söz kalmamıştı.
Bulgaristan geleneklerine uyularak, Bayan Tsaçeva’nın eşi, Bay Tsaçev de, aldığı maaş iktidarda bulunanların gelirine eşit olan, Bulgar hava yollarında, çok kuytu ve sıcak bir göreve atanmıştı. Hatta ismi bir lobi skandalında patladı. Mecliste okunan ve onaylanan bir karar tasarısının metni, “Devlet Gazetesi” (resmi basın organı) sayfalarında tanınmayacak kadar değiştirilmiş bir halde çıkmıştı.
Bulgaristan Komünist Partisi’nin bu güvenilir kadrosu, GERB saflarında anti-komünist sahnede rol almış ve ikinci GERB iktidarı döneminde birden bire demokrat ve reformculukta öncü olmuştur. Tsaçeva, güya önce adalet reformu yapılmasına sıcak baktı, değişiklikleri kucaklayacakmış gibi havalara girdi, daha sonra BSP ve HÖH-DPS partilerinin işgüzarlığından başarıyla faydalanmayı başararak, meclise girmeyen bir adalet reformunun cenaze törenine gitti.
Her kurbağa göldeki yerini bilmeli ve Borisov’un planları
Bu seçimleri “torbada keklik” bilen iktidar partisi acaba bu seçimleri kaybetmek mi istiyor? Bu bir bilmece olarak seçim gününe kadar günden olabilir. Ts. Tsaçeva GERB partisinin tipik katı omurgasından bir kadrodur. Bu bakıma GERB artık hareketleri şeffaf bir parti oldu diyebiliriz. 10 Kasım 1989’dan önce Cumhurbaşkanı gösterilebilecek totaliter-komünist katı bir kadroyu 26 yıl sonra Cumhurbaşkanı adayı gösterebilecek kadar cesur hareket ediyor.
Çizilen genel tabloda aday Tsaçeva’nın çok taraflı birleştiriciliği siyaset sahnesinde yalnız bir çizgi olup uzunluğu da GERB’in ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma azmiyle örtüşür. En büyük siyasi parti olan ve iktidarda bulunan partinin küstahlığını modernizem ambalajına paketleme hevesinin de söndüğü dikkatten kaçmıyor. Kampanyayı açarken verdiği demeçte Borisov, “ben sizin babanızım, ananızı da buldum” oylarınızı almak için kapınıza gelmeyeceğim, siz işinizi bilirsiniz, demekle yetindi. Yine bu konuşmasında o, bir sonraki Cumhurbaşkanı seçimlerinde ben aday olacağım demeyi de unutmadı. Böylece o sıradaki siyasetçilerin kanatlarını kesti ve ufkunu kararttı.
Olaya daha derin baktığımızda, meclis başkanının Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi Başbakan Borisov’un aklından geçenleri gün ışığına çıkardı. Bu niyetler, Tsaçeva’nın yapılmayan adalet reformunun “başarıyla sonuçlandı” sözlerinden de anlaşılıyor.
Bulgaristan’da başlayan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, aslında bu ülkede komünist soyun ölümsüzlüğüne en kesin kanıttır. Şimdi komünist militan ve yönetici kadro yetiştiren akademiler olmasa bile, komünist töre gelenekleri yaşıyor, totaliter omurga gömülmek istemiyor, ülkenin kaderi ise kimin umurunda!?
Bu arada, ben bu yorumu almanca dilinden Türkçeleştirirken, bg. New. Haberleri bilgisayarımın ekranını tamamen kapladı. Bulgar parlamentosunda “istifa” ve masayı yumruklama şiddeti ve BSP ile GERB arasındaki kapışma öyle boyut aldı ki, meclis çalışmalarına ara verdi. Meclis salonunda ilk kez olmak üzere çok büyük boyutlu ve “GERB Bulgaristan’ı gömdü!” yazılı siyah bir bayrak açıldı.
Sosyalistler Başbakan Borisov’un komünist otobiyografisini yüksek sesle meclis içinde ve meclis dışında okudu. Başbakan Borisov’un dış ülkelerin ve çevrelerin menfaatlerine hizmet ettiği açıklandı. Borisov’un BKP üyeliği anlatılırken, ailesinden vazgeçtiği gibi, vatanından da vazgeçmek niyetinde olduğu halka duyuruldu. Bulgaristan’da azınlıkların hiçbir hakkı olmadığı belirtildi. Vatandaşlar arasında hak eşitliği olmadığına önemle vurgu yapıldı.