Rafet Ulutürk
Tarih 29 Aralık 2020

Bulgaristan’da iç siyasete bakış

Zaman, gelenle giden Han’ı XIX. asrın başlarından ve ortalarından beri bu tarih Han’ının değerli misafirlerinden biri milletlerdi. Milletler, Avrupa’da belirdi, olgunlaştı, aralarında çok savaştılar ve artık tarihsel zamanları doldu. Yolcu yoluna.

Bu gelişme “aynı zaman ürünü olmayanların, birlikte var oluşu” gibi yeni bir teori yarattı. Harvard Üniversitesi zekâlarından Franscis Fukuyama, birkaç yıl önce Türk diline de kazandırılan “Tarihin Sonu” eserini bu konuya adadı. Milletlerin ömrü son durağa yaklaştı, dedi.

Tarihten git gide çıkan klasik insan topluluğudur.

Sanal ilişkilerin milliyete ve millete ihtiyacı yok. Devletlerarasında sınırlara da ihtiyaç yok. Bilgisayar başına oturan dünya ile baş başa kalıyor. “Covid-19” koşullarında devletler insanları yalnızlığa, kapanmaya, yalnız ortama itti. Yeni tip insanın tablet başında Üniversite bitirebileceğine inanmaya başladık. Geçmişimizi ve geleceğimizi soyutlayan beynimiz artık tek silahımız.

2020’de Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yapılan bir anketten, 27 milli devlet vatandaşlarından % 60’nın sosyal ilişki kurmak, nikâhla bağlanmak, bir millete veya devlete ait olmak istemediği, “kendimi nerede daha iyi hissediyorsam orada yaşamak istiyorum” gerçeği ortaya çıkardı. Çocuklarımız Batıda. Aile ilişkilerimiz telefon ve skayp ucunda… Bulgaristan Türkleri için de yenidünya bu… 3 milyonumuz dışarıdayız! 2020 boyunca düşündüğümüz temel konu bu oldu. Önceden belirlenmiş ve bizim kısmet dediğimiz bir özgürlük mü dağıttı bizi böyle? Cevapsız soru!

Bu hafta sonu eşimle birlikte TRT’de bir belgeseli izliyorduk. Baraj ortasında bir ada, adada bir yaşlı, diktiği 4 bin meyve ağacı arasında kulübesinde, tek başına, sanki mutlu yaşıyor.

Yeni “Robinson Crusoe” dedi eşim.

Daniel Defoe 300 yıl önce Avrupa insanına “hiçbir şeyden korkma, sen bütün güçlükleri yenebilirsin, dünya senin avcunda, fırsatlar tükenmez. Egemen olabilirsin!” diye haykırabilmek için yaratmıştı bu roman kahramanını. Eser, bir çocuk kitabından kat kat fazlaydı, fazladır, boynu bükük, gözü yerde olanlara “Kaldır başını! Kanatlan ve Uç!” çağrısıdır bu roman ve tutmuştur. Yüzyıllarca okunmuş ve bitirilememiştir.

İşte günümüzün de ihtiyacı var böyle bir ilham kaynağına!

Bulgaristan’da geçen yıl “Uyan ve Davran Bulgaristan!” ya da “Diril Bulgaristan!”, “Var mı böyle bir halk?” gibi politik partiler belirdi. Dünya dibin dibine inmiş, 300 yıl öncesini yaşıyor gibi.

Daniel Defoe’den tam 100 yıl sonra Fransa’da ekmek kavgası başlamıştır. Bu öyle bir kavgaymış ki, İrlanda’da da insanlar aç kalmışlar. Osmanlı padişahlarından III. Mustafa İrlanda’ya 3 gemi dolusu yiyecek göndermiş. Bu gün 2020’de İrlanda Milli Futbol takımının armasına unutulmaz Osmanlı fedakârlığına minnet ifadesi olarak ay ile yıldız takılmış. Bu gün hala bu ay yıldızı taşıyorlar.

1796 Büyük Fransız Devrimi farklı bir değişle ekmek kavgası ateşinden doğmuştur. Getirdiği özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri bizlerde hep yanlış anlaşılmıştır.

Özgürlük, burjuva sınıfına yani korkaklar sınıfına cesaret vermek için düşünülmüştür.

Fransız burjuvazisi Kral 16.Louis’e başkaldırmak bir yana, söz söylemeye korkuyormuş. Oysa Büyük Fransız Devrimi bir burjuva devrimidir. 1793’te 16. Louis’in başı giyotinde gövdesinden ayrılmıştır. Ardından Fransız burjuvazisi hareket ve fikir özgürlüğüne kavuşmuş ve toplumsal sözleşme masasına oturmuştur.

Dünyada her şey o kadar ters döndü ki. 2020 protesto gösterilerinde faşist partilerden VMRO – Başkanı Kr. Karakaçanov uyanan halkı yuvarlak masaya davet edecek kadar yüzsüzleşmiştir. Oysa bu partinin hemen kapatılması ve tarih sayfasından atılması gerekiyordu. Ne yazık ki, Avrupa Konseyi gibi faşistlere “faşist” diyenler sözünde dur(a)madılar. Bu kahverengi vebayı Bulgar siyasetinden sil(e)mediler.

2020 yazında Bulgaristan’da gece karanlığında yükselen protesto dalgası “Başbakan Borisov İstifa!” dedi. Borisov “halka ekmek ve eğlence ver, olay biter” atasözünü uyguladı. Maaşlara ve emekli maaşlarına zam yaptı, yatak odasına saçılmış birkaç deste Avro ve bir tabanca fotoğrafıyla milleti susturdu ve sağ sola dağıttı. Yani hiç bir şey değişmedi.

Sonuç: Sandıktan çıkanı sokaktan kovalamak zordur

Adalete gelince, Büyük Devrimde Fransa’da mayalanamadığı gibi, Bulgaristan’a hiç gelmedi. Mayasız ekmek icat ettiler, uslu durun kim ne kadar isterse yesin dediler, gene olmadı. Adaletsizlik makası açıldıkça açılmaya devam ediyor. Bir örnek vereyim. Bulgaristan’ın “Çelopeç” te 30 yıldan beri altın maden ocağı işleten bir Kanada şirketi 2020’ye kadar yalnız altın fiyatının yükselmesinden doğan fiyat farkından 30 milyar Avro kazanmış. 30 milyar Avro Bulgaristan 2020 devlet bütçesidir. Üstelik “Koşukavak (Krumovgrat)” Adatepe altın maden ocağını da işletiyor. Oradan 60 milyar Avro ek kazanç elde etmesi öngörülüyormuş. Bu gerçekler göz çıkarırken adaletten söz etmeye değer mi? Fransız devrimi 1796’da bu sorunu çöz(e)memiş.

Sadece bu sorunlar olsa; Politik suçlar sorununu da çöz(e)memiş Fransız Devrimi. Bastilya’yı basınca içerde 12 sarhoş bulmuşlar. Yüksek Mahkeme ayyaşların durumunu politik durum olarak kabul etmemiş ve dava düşmüş. Bizde Bulgaristan’da ise “isim değiştirme” zulmünden 30 yıldan beri dava açılamıyor. 2020’de Makedon azınlığın kimlik davaları da tutmadı. Strazburg AİHM kararları Bulgaristan’da tanınmıyor. Çok gürültü yapana bir kısım para verip susturuyorlar. AB “hukukun üstünlüğü” konusunda Sofya’yı uyardı. Sonuç sıfır çarp böl yine sıfır….

2020’de Hukuk Reformu isteyenler de bir şey elde edemedi. Öğrendik ki, T.Jivkov’un üniformalı korumalarından biri olan bugünkü Başsavcı İvan Geşev, ABD Büyükelçiliğinin onayıyla getirilmiş bu göreve. Dahası da var. 2016’da Cumhurbaşkanı seçimlerinde Todor Jivkov’un torunu Bayan Evgeniya Jivkova’ya Bulgaristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevi teklif edilmiş, ama nedense kabul etmemiş. Böyle bir ülkede adaletten söz edilebilir mi? VAAH DA NE VAAAH

Kardeşlik meselesine gelince orada da işler karışık.

Bir defa zengin adamın şerefli kardeşi ol(a)maz. İlişkilere para girince kardeşlik bozulur. Kardeşten komşu bile olmaz. Uzakta olsun kardeşim olsun! Dememişler mi?

İşte Bulgaristan’ın Makedonlarla durumu ortadadır.

Bulgarlar “onlar bizim kardeşimiz” diyor. “Dilimiz bir, tarihimiz bir, ayrı giden ancak yediğimiz içtiğimiz diyor” fakat Bulgar’ın “Bulgar’a” zulmü Avrupa’yı sarsıyor. 20. asrın kan gölleri henüz kurumamış.

Kuzey Makedonya Cumhuriyeti (KMC) politik muhalefetinin – VMRO – DPMNE – başkanı Miçkovski “The  New York Times” gazetesine yıl başı  demecinde şöyle dedi:

“Olaylardan 117 yıl sonra, tarihin katmanları arasına gömülmüş olan Bulgarlar, bize baba, kuzen ve kardeş olmak istiyorlar. Sosyal Demokrat Parti lideri Başbakan Zoran Zaev devletimizi gömmek istiyor. Fiyatı ise, Makedon kimliğimizden vazgeçmektir. Öyleyse, 2017’de Bulgaristan’la imzaladığımız anlaşmayı bozmak istiyoruz ve tüm temas ve görüşmeleri kesiyoruz.”

Bulgar diplomasisinin 142 yıllık doruk başarılarından biri KMC problemidir.  Bulgaristan Türklerinin anadil ve kimlik meselesine gelince, tarihin katmanları arasına dürdük düşüncesi yanlıştır, kültürümüz kabarıyor ve 2021 yılına umutla bakıyoruz.

Kimse kimsenin zorla anası babası veya kardeşi olamaz.

Bu gidiş derinleştikçe, devletlerin adalet güvencesi verme işlevi sönünce, insanlar 21. yüz yıl devletlerinin kum kulesi olduğuna inandılar. Milletlerin dünya düzeni çökerken, bu nedenledir ki, Avrupa da Gün batımı yaşıyor.

Bulgaristan ise son anayasayı da rafa kaldırmış.

Zaten yeni anayasa yapılacaksa 2021’de, önce Bulgar üniversitelerinde ders okutan Anayasa hukuku profesörlerinden hepsine “emeklisin” densin ve 20 yıl Avrupa ülkelerinde avukatlık ve yargıçlık yapmış uzmanlar davet edilsin. Bizimkilerin hepsi davulcu ve onlara keman yapınız desen, işi alır ve yine davul yapar, kuzu derisi yerine davula domuz derisini gerer.

Bulgarlar gibi, azınlıklarıyla ortak dil bulamamış, millet olamamış ama milliliği ile övünenlerin “devlet” yapıları Avrupa Birliğinde (AB) kaynaşamadı. 2020 Kuzey Makedonya Cumhuriyeti (KMC) örneği Bulgar elini de kimsenin tutmak istemediğini doğruladı. 26 AB ülkesi Başbakanının Bulgar siyasetine “olmaz böyle bir şey” demesi, sizi düşündürmüyor mu!? Bizi düşündürüyor…

Siyaset tarihine baktığımızda, kıyat-karta oyununda olduğu gibi, oyun kurulamayınca kartlar yeniden dağıtılır yani seçim yapılır.

28 Mart 2021’de Bulgaristan’da genel seçim var.

Bu seçimlerde sahnedeki oyuncuların bazılarının değiştireceğini, ya sorunları çözmeye yatkın zeki kişilerin ya da işten anlamayan ama söz dinleyen bir ekibin görev başına getirileceğini ve iktidarda kalma süresinin değişik şekilde ve yeni figürlerle uzatılacağını kavgasına devam edileceğine inanmaya başladım.

Bizde bir laf vardır. Davulcu ve zurnacı değişse de düğün bozulmaz. Böyle bir hava belirdi. Anlaşılan 10 yıldır iktidarda olan GERB (Boyko Borisov) hükümeti çok ganimet toplamış ve öyle bir iki ayda Başbakanlıktan çıkaramaz, diyorlar.

Bulgarların tarih belleği çok kısa ya da hiç yok diyebiliriz.

İsimlerimizi değiştirirken bizi eşek sudan gelene kadar dövdüklerini unutmuşlar. Atalarımızın “komşu seçilmez” sözünü bilmeleri gerek. Hayat artık bize Bulgarların milletsiz olabileceklerini gösterdi. Millet olmalarının imkânsız olduğunu öğretti. Her akşam rakı masası etrafına toplananların bir millet olmalarına açık yol yok. Yine hayat bize, komşu olmadan olunamayacağını da öğretiyor.

“İyi komşuluk”, “yardımlaşmak” 2021’de hayat hakkı tanımak gerek.

Avuç içi kadar bir yer olan Balkanlara 10 milli devlet sanki fazla gibi…

Osmanlı hepimizi tek elde toplamış ve 500 yıl savaş yaşanmamış, komşu kapıları açılmış. Balkanların en rahat ve en huzurlu günleri olarak tarihe yazılmış

Bulgaristan gibi iç ve dış siyasette aşırı milliyetçi tavırlı devletçiklerin AB siyaset kuralları temelini çatlatabileceğini 10-11 Aralık günlerinde Brüksel’deki Avrupa Konseyi (AK) Başbakanlar toplantısında izleyebildik. Şimdi Alman’ya ve Amerika Birleşik Devletleri işi eline aldı. Bulgaristan’ın ensesinde ikisi de! Makedonya meselesini “çözün” diye baskı yapıyorlar. İş Allah o gün yakındır da, “Türklerin işini de çözün, bu insanlar yurt dışında kaç sene yaşayacak?” sorusuyla gerçekler açılır.

2021’den başlayarak AB’nin federatif bir yapıya yönelmesi bekleniyor.

Tek dilli, tek kültürlü milli devlet modeli sökülmeye mahkûmdur. Türkiye’nin bu Federasyona alınacağına veya almak istediklerine inanıyoruz. Fakat artık Türkiye eski Türkiye değil! Avrupa Birliği Türkiyesiz yürüyemez artık. O zaman Bulgaristan Türklerinin işleri yoluna girer, sorunları mutlaka çözülür.

Bu sorunların çözülebilmesi için zekâ köreltmeye, beyin yıkamaya, ortak anayasaya, gerçekleri öğrenmek isteyenlere yalan söylemeye, kimseyi kandırmaya gerek yok. Eski yalanların sonuna geldik, duvara dayandık…

Zaten yakına kadar herkes manipüle olmuş durumdaydı. “Bayraktar -2” “SİHA”, “Dev Petrol arama gemileri”. “Libya operasyonu”. “Karabağ zaferi”. Bakü zafer gösterisi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyaya mesajları herkesin gözünü açtı. Türkiye kükrüyor. Hem ABD hem Almanya hem de Rusya ve Çin ile dost olama güç ve ince diplomasi işi bunu ince iplik üzerinde üst akılla profesyonel şekilde yürütüyor.

142 yıllık Bulgar “bilimi ve propaganda siyaseti” vatandaşa Güneşin Batı’dan doğduğu yalanını anlatabildi. İnsanlar yalan dinlemekten artık bıktı. Vurdumduymaz, ilgisiz, beklentisiz oldular. Siyasetçiler ne Bulgaristan devletini ne de orada yaşayan halkı düşündüler. Bunların tamamı şahsi çıkarın dışına çıkmaz oldular, varsa yoksa kendi cepleri, kendi çıkarları.

Bulgaristan devleti ne fikir ne de köle sahibi bir devlet olarak kurulmuştur.

Hatta bağımsız ve egemen de değil, bağımlı (vasal) bir prenslik olarak kurulmuştu. Bir asırda Bulgar devletinin 3 defa Makedonya toprağına saldırması ve 200 bin kurban vermesi de kısır bir hayalperestliktir. Tarih geri çağrılamaz, tarihsel gerçekler de gizlenemez, onlar her sabah bizimle beraber kalkar, her cümlemizde yer alır, tavrımızı belirler, geçmişimizi unutursak bugünümüz boş kalır.

2020’den kalan bir de korkum var.

Bu günkü siyasilerin maalesef dünyadan haberleri yok. Kendi işlerinde bir pasta var, o pastada işte kitlenin üretim gücü, kütlenin üretti zenginlik, bunlarda biz bundan ne kadar yiyebiliriz, ne kadar çala….z. Maalesef dünyayı okumaktan acizler, adalet duygusundan yoksunlar her şey bana gelsin ve benim olsun kafasında bu vahşi ruh toplumların hayatını cehenneme çevirecekler. İşler çarpık gitmeye devam ederse, Bulgaristan halkı faşistleri iktidardan sökemez ise, bir yandan yoksulluk ve cahilliğimiz devam ederken, sökülme ve yıkılma günü kapı çalarsa. Bu gün Bulgar devleti ayakta ama çürük diş gibi ve bunu sallanmaya devam ederlerse, Birleşik Amerika’nın ülkemize yığdığı silahlardan bir ateş kıvılcımı patlarsa vay Balkanların haline ki ne vay. İşte yeni yıla girerken bütün korkum budur. Aklıselim siyasiler iş başına gelir inşallah…

Artık 2021 güzünde Corona illetinden de kurtulabileceğimize ben de inandım. Sizde inanın. Hepimize geçmiş olsun. Yeni 2021 yılında tüm okuyucularıma sağlık, neşe, başarı, sevgi ve huzur getirsin, özgüveniniz ve umutlarınız gerçek, mutluluklarınız sonsuz olsun. 2021 Sevgi ve Adalet yılı olsun, Mutlu Yıllar!

Paylaşırsanız sevinirim.

En iyi günler sizin olsun.

 

Reklamlar