Tarih: 30 Aralık 2018
Yazan Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu: Bir ağaçtan 2 defa düşenden umut tamamen kesilir.
2018 yazılarımızda “Lütfi Mestan bir kurt değildir! O yalnız iyi tüfekli bir avcıdır.” Dedik. “Sürüyü götüren kara koyundur. O bir kara kouyun değildir!” diye yazdık.
Yazdık da okuyanlarımız, öğrendiklerini kendilerine saklıyorlar, tilkilerin avını gömüp “acıkınca yerim” mantığı var sevdiklerimizde. Şu da var tabii. Mestan kitap okuyan bir tip değil, suyunu da sıksan o bir “Bulgarca öğretmeni!”. Bulgar edebiyatında ne bizim “Boz Kurt” efsaneleri ne de “Karakoyun” masalları var. Öğrenemedi gerçeklerimizi gitti…. Kur’an’ı Kerimi de Bulgarca okumuş, o yalan yaşlı tercümelerden ve Ruhumuzu ne algılaya bilmiş ne anlayabilmiş ne de kendinde TÜRK RUHU yaratabilmiş.
Üstüne şu da var: bir elinde viski kadehi, ötekinde aptessiz camiye girerken, çalmasınlar diye uygun bir yer aradığın cilalı çarıkların ve şapkayı koyacak yer bulma derdin.
Babası iyi adam olsa da, “bilmediğin işlere karışma oğlum” demeyi nasılsa söylemeye fırsat bulamamış…”
Sonra şu “kurt” meselesine dönersek, kurt kovalayan köpek, kurt olmaz. Ancak hain elinden su içen insan, hain olur! Bu inceliği de insan kendi sezemediyse, “sokma akıl, akıl olmaz…”
Bulgar basınında çıkan 3 imzalı BİLDİRİ, Demokrasi İçin Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük (DOST) içinde LİBERAL dünya görüşünün derin kökler saldığına ve katı totalitarizm kalıtını ret ederek çöpe atma cesareti bulan ve halkımıza örnek olan zihniyetin üstün geldiğine kanıtlar taşır.
İstifalara gerekçe olan BİLDİRİDEN bir alıntı:
“DOST parti başkanı tarafından otoriter bir siyaset yürütme, tek başına aldığı kararları küstahça dayatma ve kendi çıkarlarını savunurken birbirine düşürmek amacıyla taraflar yaratma çabalarıyla uzlaşmamızın mümkün olmadığını istifamıza ana gerekçe olarak belirtiyoruz.”
Bu tutumun bütün Bulgaristan’ı ve T.C.’deki soydaşlar arasındaki DOST taraftarlarını sardığını, genel kanı ve eylem oluştuğunu BİLDİRİ altındaki imzalardan görüyoruz:
1. Hüseyin Hafızof – Başkan yardımcısı, MYK ve MKYK üyesi.
2. Şabanali Ahmed – Başkan yardımcısı, MYK ve MKYK üyesi.
3. Aydoğan Ali – Başkan yardımcısı, MYK ve MKYK üyesi.
4. Mehmed Haci – MYK ve MKYK üyesi
5. Raşit Kuru – MYK ve MKYK üyesi, Silistre il sorumlusu, Aytos Belediyesi DOST meclis üyesi
6. Abdurrahim Nursoy – MYK ve MKYK üyesi, İzmir
7. Bircan Öztürk – Burgaz ili sorumlusu
8. Eren Aliev – Pleven İl Başkanı
9. İsmail Cinci – Blagoevgrad İl Başkanı
10. İsmail Ömer – Ruen ilçe sorumlusu, Reşitsa köy muhtarı
11. Raşit Raşit – MKYK üyesi, Kırcaali ilçe Başkanı
12. Salih Metraş – Aytos Belediyesi DOST meclis üyesi
13. Ahmed Vrançev -MKYK üyesi
14. Nuri Metin – MKYK üyesi, Aytos İlçe sırumlusu
15. Nuri Ramadan – Karnobat ve Sungurlare ilçe sorumlusu
16. Şaban Vural – Pomoriye İlçe sorumlusu
17. Ferudun Halil – MKYK üyesi, Kirkovo ilçe sorumusu, Kirkovo Belediyesi DOST meclis üyesi
18. Semiha Ahmed – MKYK üyesi, İstanbul İl sorumlusu
19. Yakup Serbest – MKYK üyesi, İzmir
20. Nuray Zırın – Veliki Preslav ilçe sorumlusu
21. Şaban Molla – Gotse Delçev ilçe sorumlusu
22. Mehmed Gazinov – Belitsa ilçe sorumlusu
23. Nazim Musankov – Gırmen ilçe sorumlusu
24. Nurved El Hyuseyin – Satovça ilçe sorumlusu
25. Nazife Ahmedova – MKYK üyesi
26. Dafin Alipiev – Dulovo İlçe Başkanı
27. Hayri Ahmedinov – Rudozem ilçe sorumlusu
28. İsuf Hatip – MKYK üyesi
29. Nural Sadık – MKYK üyesi
30. Mustafa Çakmakçı – Yalova bölge sorumlusu
31. Günay Uzun – Kocaeli bölge sorumlusu
32. Mustafa Işık – Kocaeli bölge sorumlusu yardımcısı
33. Tanjur Mehmed – MKYK üyesi
34. Nefide Naim – Kırcaali ilçe gençlik kolları Başkanı
35. Rasim Rasim – Blogoevgrad il konseyi üyesi, Avramovo köy örgütü başkanı ve Yakoruda belediyesi koordinatörü.
36. İbrahim Bekir – Blagoevgrad il konseyi üyesi ve Dıbnitsa köy örgütü bakanı.
37. Olga Bakkalska – Blagoevgrad il konseyi üyesi ve Blagoevgrad belediye örgütü koordinatörü.
38. Feim Musankov – Blogoevgrad İl Konseyi üyesi.
Vs. vs. vs.
Temsilcileri vasıtasıyla yüz bin seçmenin birden istifa sunduğu ve Bulgar tarihinde eşine rastlanmamış bir siyasi olgunluktan söz ediyoruz. Bu gelişmeler ve yeni başlayan ama derinleşen süreç yalnızca Lütfi Mestanla ilgili bir olay değildir. Dikkati çeken Bulgaristan Müslüman Türk kitlesinin her şeyden önce ideolojik temelleri, Müslümanlıktan gelen ve Avrupa medeniyetiyle de yüzleşmiş değerleri, ahlak ve siyasi tavır ilkeleri olmayan bir hareketlenmenin toplumumuzda yeri olmadığını kesin kanıtladı.
Lütfi Mestan’ın ardına sığınmaya çalıştığı ve Demokrasi İçin Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük (DOST) içinde LİBERAL dünya görüşüne bağlı olmadığını ortaya koydu. Bir defa akşam yatarken “sol liberal” olan bir siyasetçi sabah namazından sonra “sağ liberal” olamaz. Bunların ikisi birbirinden çok farklı ideolojik ve siyasi akımlardır.
Gerek HÖH’te gerekse DOST partisinde “lider” denemesine soyunan Lütfi Mestan, partinin ensesine basarak zenginleşme yolunu seçtiği, karanlık kişilerle fiskos ilişkiye girdi ve devamlı dalavere düşündüğünde dolayı “sorumluluktan” söz edemez. Öte yandan HÖH partisi Bulgaristan Türklerinin Milli Türk davasını, anadilde eğitim ve öğrenim, Türk kültürü, iman ve dinine, ahlak ve namusuna, töre ve geleneklerine bağlı saygın ve şerefli olma ilkesel duruşuna ihanet etmiştir. Oyunu aldığı insanların ruhunu boğmaya ve kimliğini yok etmeye çalışmıştır ve bu çarpıklık 28 yıldan beri devam ediyor. 3 yıl süren DOST siyasetinde ihanette ne renk ne koku değişmiştir. Bu bakıma, DOST yönetim kadrolarının sözde “lider”, avcı Mestan’ı yalnız bırakmaları, Bulgaristan Müslüman Türklerinin öze dönme niyetine işarettir. Türk kimliğinden uzaklaşma atılımı siyasi bir kopma ve arayıştır. Şu an hala Kafeste ya da Gettoda tutulan HÖH üyeleri de bu yüksek siyasi bilince ulaşacak ve Bulgarca-Türkçe peltekle yen Karadayı’ya halkın karşısında palyaçoluk yapmanın hesabını ödetecektir.
L. Mestan DOST başkanı koltuğunu “sultan koltuğu” saydı. Hoşgörülü olmanın iki taraflı ve karşılıklı saygı temelinde olmayı zorunlu kıldığını unuttu. Parti içinde demokratik merkezcilik ilkesini oturtamadığı gibi, tabandan tavana hoşgörülü yaratıcılık prensiplerini de hiçe saydı. Partide kolektif fikir havzası oluşturamadı. Bütün “Deha lığı” A. D. şöyle yapardı böyle yapardı düzeyinde kaldı, sanki Doğan tekmesini yediği 17 Aralık 2015 gecesini hiç unutamadı ve 3 yıldan beri acısını yaşıyordu. Arzuları kursağında kalmış biri olarak kendisinde hiçbir konuda hoşgörülü olmasını beklemek zaten yanlış olurdu. Aslında oligarşi temsilcisi, HÖH milletvekili D. Peevski ile irtibatını kesip koparmaması tüm ikiyüzlülüğünü ortaya koymuştu. Mestan daha ilk günde Bulgaristan Türkleri karşısında onları aldatıp uyutarak kıymık kıymık asimile edenler cephesinde yer aldı, “baş” oldu ve hainliğini ispatladı.
“Sofya Kartal Köprü” de 10 bin kişinin önünde BSP lideri Sergey Stanişev’i öpmesi ise, soykırım trajedini af ettiğine delil olurken, 1915’te Osmanlı Ermeni” soy kıyım yapmıştır” bildirisini mecliste saklıca imzalaması ise Türk düşmanlığını gün ışığına çıkarmıştı. Mestan’a el uzatmanın yanlış olacağını, bunalımın derinleşeceğini, Türk düşmanlığının yeniden kükreyeceğine daha 2016 başında işaret ettik, kendisini izlemedik, desteklemedik, tekliflerini kabul etmedik ve aşırı Bulgar milliyetçilerinin 26 Mart 2017 kükreyişini ve küstahlığını ve kısırlığını gördük ve rezilliklere tanık olduk. Mestan bir mücadele adamı değildir. Olamadı. Karlı dağın tepesine teleferikle çıkarılmış ve ben kayakçıyım resmi çektiren biridir…
Liberalizmin üçüncü ilkesi HÜRRİYET’tir. Avrupa liberalizminin ana ilkelerinden biri olan bu değer DOST partinin adına ilave edilse de, 3 yıl anlamsız kalmıştır. Ramazanda başkasının parasıyla oruç sofraları açmak Özgürlükçülük anlamı taşımaz. Demokrasinin olmazsa olmazı olan hürriyet hem İslam hem de Avrupa medeniyetinden ana parçadır. Yenilir içilir bir şey olmasa da, insan ruhunun kanatlarıdır ve o olmadan insanoğlunun tüm faaliyetleri, çabaları, atılımları sakat ve yaralı kalır. Zirvesini 1989’da yaşadığımız zulme karşı mücadelemizin sloganında, yaratanın yarattığı herkese tanıdığı temel ve doğal insan haklarıyla birlikte HÜRRİYET istedik. Çünkü bizim güneşi görmemiz, aydınlıkla dolmamız ve yeni ufuklara açılmamız engellenmiş, yasaklanmıştı ve hürriyette uzanan kardeşlerimizin hepsi içerdeydi, hürriyet özlem ve atılımları ezile ezile yok edilmeye çalışılıyordu. Biz ancak doğal etnik Müslüman Türk haklarımız ve evrensel insan hakları çerçevesinde hürriyet uğruna direndik. Hür olmayan bir kişinin köle olduğunu, bizim koşullarımızda sürünmeye, ezilmeyi ve ruh uzlaşmayı kabul etmeye zorlandığını biliyorduk. Pazarda satılmayan, ancak mücadeleyle kazanılabilen bu nimette ulaşabilmek için verdik kurbanlarımızı, Bulgaristan baştanbaşa kan ve mezarlık oldu. Bu olay o kadar derin ve anlamlı bir gerçektir ki, ne Bulgar Türkün, ne de Hıristiyan Müslümanın hürriyetiyle yaşayabilir. Hürriyet bir ortak madeni değer olsa da, kendi özgünlüğünde yaşar ve yücelir.
Olayı şöyle de açabilirim.
Karanlık şafaktan önce en zifiridir. Doğa kara, göz gözü görmez. Bizim de birbirimizden haber bile alamadığımız, içine itildiğimiz totaliter kuyunun en karanlık olduğu anlar ayaklanmamızdan önceydi. 1989’da biz şafağı çağırdık. Fakat zulüm ve göçe zorlanmamız şafağı görmemize engel oldu ve 30 yıldan beri yine hak ve özgürlükler bakımından karanlıktayız. Bugün de yine şafağı çağırıyoruz. Ahmet ile birlikte şafağımızın parlamasına engel olanlardan biri L. Mestan oldu. Onların hainlik fonksiyonlarından (görevlerinden) biri bize aydınlığı asla göstermemektir. Onun için okulumuz, işimiz, geçim kaynağımız yok. Bu nedenle fakir ve sefiliz. Ağızlarındaki tek söz, isterseniz gide bilirsiniz değil mi?…. Olay budur!
DOST partisinin halkımız için istediği özgürlüğün (hürriyetin) renklerini, boyutunu, özgün yanlarını göremedik. Halkı soyanlar, sömürenler, halka zulmedenler sürüsüne katılmak ne haktı ne de hürriyettir. Yaşanan budur. Bu bakıma, Bulgaristan Türklerinin devrimci mücadele tarihinde ilk kez olmak üzere, DOST Partisi Merkez Yönetim Kurulu üyeleri bir kolektif hak kullanarak topluca istifa ederek hür – kendi iradelerine göre – davranmışlardır ve kendilerini kutluyoruz.
Böyle değerlendirildiğinde, DOST partisinden toplu istifalar, Bulgaristan Müslüman Türklerinin doğruluk vicdanın arınması, ruhlarının temizlenmesi, üzerimize çöken hainlik sisinden kurtulmamız ve 2019 yılına onurlu, gururlu ve arınmış vicdanla girmemiz bakımından son derece önemli ve anlamlıdır.
Siyasi kavga, hak ve özgürlüklerimiz, adalet ve demokrasi mücadelemiz bitmemiştir. Başkasının aklıyla parti kurup başımıza lider olarak oturanların tümü ıslak tavuk gibi ortada kalana kadar sürecektir. Halkımız, aramızdan çıkan, bilinci hareket eden kardeşlerimizin her zaman yanında olmuş ve olacaktır.
Bizim için 2018’in olayı budur. Bir hainin daha maskesi düşmüştür.
Bir derdi 2018’e gömdük gururuyla, 2019 yılınızı kutlar sağlık ve başarılar dilerim.
Yeni Yılınız Kutlu ve Mutlu Olsun!
Gercekleri dile getirdiginizden dolayi tesekkürler!