Tarih: 17 Aralık 2018
Yazan: Rafet ULUTÜRK
Konu: Toplumun üzerindeki perdenin kalkması ve kâbusun dağılması gerek.

2018 Nobel Barış Ödülü
Başkan Erdoğan’a verilmelidir.

Bulgaristan’da 300 levadan az emekli maaşı alanlara 40 leva Noel Baba harçlığı vereceklermiş. Tabiat dondu,ülke kar altında. Bekleyen millet suskun. Bu 40 leva, daha önceleri 20 levaydı, 30 oldu ve şimdi 40 leva denildi. Bocuk (Noel) ve Hıdırellez (Paskalya) Bayramları için veriliyor, 2 defa senede. Bu Bayramlar Hristiyan bayramı olsa da, laik Bulgar devletin uzattığına  Müslüman, Katolik ve dinsizler “Bereket Versin!” diyorlar parayı alırken…
Bulgar devleti, Müslümanların Kurban ve Ramazan Bayramlarında açmıyor kesenin ağzını. Kurban bayramından rahatsız olanlar, Noel pazarlarında  bildiklerini okuyor…

Bizde gelenekleri yönlendirenler tasması devlet direğine bağlı  aydın katmanlardır.

Bulgaristan’da Komünistler 40 yıl millete, milletin dini de bu kapsamda tüm değerlerine düşman aydınlar yetiştirildi. Özellikle Bulgaristan’daki Türk milletinin ne kadar değeri varsa, örf adeti, dili ve dini bu arada tümüne düşman ruhu hasta, psikopat toplumsal kütle yetiştirildi ki, yaratılan kabus hala kalkmıyor.

Bu özürlü grup kendini Türk milletinden üstün gördüğü için ona düşman oldu.

Kafasında Müslümanları ezme yok etme saçması hala oynuyor. Dine düşman olanlar özellikle İslama düşmandırlar. Çünkü İslam, medeniyeti oluşturmuş ve dünyaya yayılmış bir dünya dinidir. Onların düşmanlığı bugün de devam ediyor. Ezan sesinin şerifeden yayılmasında, günde beş defa Volkan patlaması sananlar her defasında ruhen sarsıldıkları için yasaklara yasaklar ekliyorlar. Ne var ki; bilemedikleri medeniyetler yasaklarla gemlenemez. İslam bir medeniyettir, Müslüman, kendisine istediğini düşman olan birine bile isteye-bilendir.

Allah’ın dininde tek din İslam’dır. Hristiyanlıkta olay farklıdır.

Fransa ürünü olan uygarlık (medeniyet), Alman icadı olan kültür, kendi unsurlarından bir unsur olarak görür dini. Bu nedenle katolik kilise hem Fransız medeniyeti hem de Alman kültürüyle savaşa savaşa gelmiş ve halasavaşmaktadır. Onlar birlik dediğinde Kilise parçalanıyor.

Müslümanlar ise yegane hakikat olarak görürler dinlerini.

Bu dünya görüşünün özünde Türklüğün yeri ve rolü çok önemli ve büyüktür. Türk töresi İslam’a uygun olduğu için bu dini orjinaliyle bu güne kadar getirdi. Kıtadan kıtaya taşıyan ve haçlıların karşısında tek duran Türk Milleti olmuştur. Avrupa kıtası bir İslam kıtası olma yolunda adımlara devam ediyor. İslam olmadan ahlak ve huzur sağlanamayacağını görmeyen kalmadı.

İşte bu nokta, bizim bugün de Bulgarlarla (Bulgar devletiyle) yüzleştiğimiz, cebelleştiğimiz ana noktadır.

Bulgarlar’ın  kendilerini Bizans’ın Rumeli’ye (Bulgaristan’a) yansıması olarak görüp, uydurdukları bu dava yaşam hakkı kazandırabilmesi için, İslamı günümüzün Güney Doğu Avrupa’sından sökülüp atmayı hedef olarak benimsemiş oldukları ortadadır.
Islaklık sökmedi şimdi Bizans’ın yansımasıyız diyorlar. Bu, Batı kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesinin buluşmaya çalıştığı tezdir. Hıristiyanlık ne doğu da ne batı da ne de bir coğrafya kesişme noktası olan Balkanlarda birleştirici bir unsur olabilme niteliği gösterememiştir. Bugün balkanlar, müslüman,hıristiyan,ortodoks ve katolik devletlerin yan yana oldukları bir yarımadadır. 20. Yüzyıl savaşlarından sonra 21. Yüzyıl da huzur arıyor.

*

Günün haberlerinde, Bulgar siyasi çevrelerine matem yaşatan bir gelişme var.

Yunan Başbakanı Çipras ile Makedon Başbakanı Zaev 2018 Nobel Barış Ödülü adayı gösterilmiştir.

Gerekçesi, 27 yıllık kavgadan sonra 11 Eylül 2018’de Kuzey Makedonya Cumhuriyeti adı üzerinde anlaşıp Prezen anlaşmasını imzalamış olmalarıdır. Bu anlaşma henüz Atina ve Üsküp meclisinde onaylanmamış, Makedon Anayasasına işlenmemiş ve Makedon kimliği ve dili gibi konular her iki ülkede de derin tartışma konusudur. Ne de olsa bir Ortodoks ve Doğu Ortodoks ülke arasında 21. Yüzyılda imzalanmış ilk anlaşmadır.

Bu anlaşmadan 3 ay önce Başbakan Zoran Zaev Bulgar Başbakan Boyko Borisov’la da bir anlaşma imzalamış ve batı komşusuna NATO ve Avrupa Birliği üyeliği kapısını açmaya çalışmıştı. Bu adımla beklenen huzur sağlanamadı. Batı balkan ülkelerine,batı Avrupa’ya yönelim ve entegre olma yolu temizlenemedi. Nedeni, ortak tarihsel geçmişin, din köklerinin ve canlı dillerin farklı yorumlanmasıdır. Halen bu açılımda pozitif bir hava yaratıp ortak adım atılması ufku kapalıdır. Buna rağmen, iki liderin Nobel Ödülüne aday gösterilmesi pek çok kişiyi şaşırtmıştır. Burada ise aslanlar gibi Erdoğan var. Üstelik çakma değil gerçek lider, gerçek başkan.

*

Günümüzde dünyamızın ana çelişkisi yakın doğu’da düğümlenmiştir. Hristiyan ve Müslüman dünya arasındaki savaş burada yürütülüyor.

Bu savaş aynı zamanda emperyalizmle milli kurtuluş hareketlerinin 20. Yüzyılda verdikleri silahlı savaşların devamıdır. Emperyalist devletler, mazlum halkların doğal kaynaklarını talan etme siyasetini modern silahlar ve yeni uşaklarla sürdürüyor.

Sömürge ve ezilen halkların ulusal devlet ve özgürlük savaşlarını, büyük önder Mustafa Kemal önderliğinde Türkiye’de başlatmıştı. Bugün de -aynı ruh ve aynı yönde -Türkiye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu mücadelenin başında, cephesinde ve ezilen halkların her zaman yanındadır.

Burada, Müslüman medeniyetin barış güçlerinin baş temsilcisi ve önderi  Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bölgeye çöreklenmek isteyen emperyalist devletlerin uşaklığını yapan PKK, PYD, DEAŞ ve özellikle FETO terör örgütlerine karşı savaşın Türkiye Cumhuriyeti Başkomutanı Türkiye Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’dır. “Afrin”, “Zeytin Dalı” ve “Fırat’ın Doğusuna” Operasyonlar gibi savaş operasyonların emirlerini Başkomutanlığını RECEP TAYYİP ERDOĞAN bizzat kendisi verdi. Başkan Erdoğan’a esas Nobel’i sadece İdlib deki 3 milyon masum insani ölümden kurtardığı için verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devlet sınırları dışında ilk defa çok ağır savaş operasyonları başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bizzat kendisi yönetti.  Terörist örgüt ve güçler Afrin vs. gibi stratejik bölgelerden atıldılar. Ardından Suriye’nin kurtarılan topraklarında barış ve huzur tesis edildi. Anti terör savaşında ve sığınmacılara kanat açarken Türkiye Cumhuriyet’i 40 milyar dolar harcadı.  Türkiye sayesinde sığınmacı kamplarındaki Suriye’li ailelerden bir kısmı köy ve kentlerindeki evlerine sağlıkla dönmüşlerdir.

Bu operasyonlarda Türk Devleti paralel yürüttüğü çok yönlü diplomatik girişimlerde, Astana ve İstanbul süreçlerinde başarılı olmuş, uluslararası emperyalizmin desteklediği terörizmle mücadelede büyük başarılar kaydetmiştir.

Kısaca 4 milyon Suriyeli’nin hayatını kurtardı, bundan söz eden var mı?

Teröristlerle savaşın önemli yeni halkalarından olan Membiç, Raka, Sincan gibi aşamaları kapıdadır. Yakın Doğu’da dengelerin bozulmasını gemleyen Türkiye Silahlı Güçleri, yeni dengelerin ana kalkanıdır.  Yakın Doğu uluslararası terörle yürütülen silahlı savaşta barış düşlerinin ana dayanağı ve umudu Büyük Türkiye’dir. İnsanlık tarihinde 4 milyon savaş mağduruna ev sahibi olan, hepsine günde 3 öğün sofra açan, sağlık hizmeti sunan, çocuklarını okula gönderen ve hiçbirini harçlıksız bırakmayan devlet Büyük Türkiye Cumhuriyetidir. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet liderliği sığınmacılar karşısında kıvrılmamış, bunalımdan bunalıma girmemiş insan olmanın gereğini yapmıştır, Asya ve Afrika’dan göç selini durdurmuş, özellikle Bulgaristan’a kaçak, sığınmacı ve göçler konusunda set olmuş, sınırlarını kapatmıştır. Soydaşlarımız bu ağır savaşımda her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin izlediği siyasetten yana olmuş, elinden gelen desteği sunmuştur.

Bölgemizin gerçekleri bunlardır.
Terörle mücadelede en aktif güç Büyük Türkiye’dir.

İçte ve dışta teröre göz açtırmayarak birçok komşu halka ve Avrupa devletlerine de güven vermiştir. Bu sert mücadele içinde Türkiye bir ulusal güç olmaktan çıkmış, 82 milyonluk nüfusuyla bölgesel ve dünya güçlerin arasından en büyük olabilmiş ve dünya ekonomisinde 17. Olarak, kendi askeri sanayi kompleksini kurarak,  düşmanları durduran ve gerileten her mermiyi kendisi üreterek 21. Yüzyılda barış ve güvenlik tesis edilmesinde ana dayanak olabilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti artık bir Uzay devletidir. Ordularını GÖKBEY, F-35 savaş uçakları ve C-400 savunma tesisleri vb donatarak Balkanlar, Yakın Doğu ve Avrupa güvenliğinde tüm halkların da emin kalkan oluşturmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’IN Orta Doğu’daki barış kurucusu rolünü görmemek, 21. Yüzyılın Yeni Liderinin ufukta yükseldiğini görmezlikten gelmek anlam verilmesi zor bir husustur.

Yakın Doğu ve Balkan Halkları 2018 Nobel Barış ödülünün Büyük Yeni Türkiye Başkanı Sayın Recep Tayip ERDOĞAN’a verilmesinde ısrar ediyoruz. Bizler sizlerden bağış değil gerçekleri görmeniz ve HAKKI SAHİBİNE TESLİM ETMENİZİ İSTİYORUZ. 

Bizi izlemeye devam ediniz. Dostlarınızla paylaşmayı unutmayınız.

Reklamlar