Konu: 138 yıldan beri gerilemeye zorlanıyoruz.

           En büyük Bulgar yalanı – tolerans.

           En büyük HÖH yalanı – “Bulgar Etnik Modeli.”

           Bulgaristan Türklerinden Daha Ne İstiyorsunuz?

Türkler yenilebilir, ama esir edilemezler” sözünün sahibi Napolyon, bir savaş esnasında, emrindeki subaylardan birinden bir mektup alır.

Mektupta, “Emir buyurduğunuz yerin alınması imkânsız” diye yazmaktadır.

Napolyon’un cevabı şöyledir: “Siz mektubunuzda bunun bana ‘imkânsız’ olduğunu yazıyorsunuz. Bu sözcük Fransızca değildir.”

***

Napolyon Türklerin böyle insanlar olduğunu daha 1805’te anlamıştı. 200 sene sonra Bulgarlar hâlâ anlayamadılar. Ne yapalım başa gelen çekilir! Beyhan Mustafa “Ekip 7” gazetesinde Bulgarca çıkan yazısında olayları şöyle anlatıyor. Tercümesini size de sunuyoruz:

Osmanlı idaresi 500 seneden uzun bir süre (1362’den 1913’e) Bulgarlara Bulgarca konuşmayı hiçbir yerde ve hiçbir zaman yasaklamamıştı. Hıristiyanların da İncil’den ayinleri ve duaları Arapça ya da Osmanlıca okumalarını asla istemedi.

Ve siz, 1933 yılında bugünkü Razgrat şehir kütüphanesinin bulunduğu yerde (eski hastane ve “Kasım Paşa” cami bölgesinde) ülkenin değişik yerlerinden gönderilen, intikam köpüren, faşist Bulgar ordu mensuplarının, şu Srebnitsa örneğinde olduğundan beter, toplu soykırım yapmak ve barışçı sivil Türk ahalisini topluca gömmek amacıyla mezar kazdığını biliyor muydunuz? Hem de Razgrat gibi bir şehirde;  1989 “Mayıs Olayları” esnasında, şehrin tam merkezinde “İbrahim Paşa” camii önünde Bulgar ordusu (BA), devlet güvenlik güçleri (DS), kızıl bereliler ve itfaiye güçlerinin barışçı sivil gösteri yapan Türklerin üzerine tanklarla, zırhlı araçlarla, makineli tüfeklerle ateş açılarak ve içi çakıl dolu güçlü su püskürterek dağıtığı, yaraladığı ve tutukladığı bilinirken, bu yerde ne gibi toleranstan söz edilebilir.

Yukarıda işaret ettiğim o sözüm ona birinci “tolerans” örneğinin durdurulmasında Mustafa Kemal Atatürk’ün yıldırım müdahalesini anımsayan ve hatırat anlatan yerliler hala tek tüm bulunabilirken, ikinci “tolerans” örneğinde sivil vatandaşların daha fazlası ömür boyu sakat kaldı, çünkü devlet güvenlik gücü (DS)  özel bir emirle onlara ilk yardım gösterilmesini yasaklamıştı.

Yine o karanlık dönemde (1985 – 1989), ölülerimiz akla çılgınlık veren çarpık ve uyduruk ateist komünist matem usulüyle “Kardeş mezarlarına” defnediliyordu. Ölülerimizin kemiklerinin bulunmasını engellemek ve bugün Bulgaristan ve Türkiye’den gelen yakınlarının bir demet çiçek koyup bir ibrik su dökerek bir Fatiha okunmasına izin vermemek için hepsi yok ediliyordu. Bu, ne Hitler, ne Stalin ne de hatta Karajiç tarafından yapılmıştır. Ölülerimizin mezarlarıyla doğrudan doğruya düpedüz alay edilmiştir.

20.yüzyılın 40’lı, 50’li, 60’lı yıllarında ayakta ve ibadete açık olan Razgrad’ın “Behram Bey”, “İskender Bey”, “Kasım Paşa”, “Ak”, “Hacı Müslüm”, “Muz” ve “Eski” camileri nerede? Güya kültür anıtı ilan edilen, “İbram Paşa” camii 50 yıldan beri kaderine terk edilmiş olup harap olmaya devam ediyor. Yıllar önce çevresinde 5 bin metre kare arazisi olan bu tarihi eserin dolayında halen 525 metre kare arazi kaldı.

Razgrat Türk Pedagoji Enstitüsü neden kapatıldı: 20. yüzyılın 60-lı yıllarının sonuna kadar Razgrat şehrinde ve eyaletinde eğitim ve öğretim veren ilk ve orta laik medeni okullar nerede? Kurşunlu Han, şadravan, Türk Hamamları, türbeler, Müslüman Vakıf konak ve tesisleri,  Türk kütüphanesi ve ona bağlı olarak etkinlik yürüten okuma evi nerede kaldı?

Razgrat Türk Dram ve Müzikal Tiyatrosu neden kapatıldı ve “Razvitie” kültür merkezinde görevli olanlar neden işlerinden köpek gibi kovuldular.

Tolerans denen bize karşı uygulanan canlı faşizm ve komünizmdir!

Bu anlattıklarımız yalnız Razgrat olup bitenlerdir, Bulgaristan’ın diğer şehir kasaba ve köylerine atlarsak, 1879’dan başlayarak günümüze kadar uzanan bütün yıllarda Bulgar toplumunun faşistleştirilmiş ve komünizm artığı vurup kırıcı takımının uyguladığı zulüm üstüne Bulgar “toleransı” konulu yüzlerce kitap yazılabilir.

Adına güya “soya dönüş” denen ve 1984 ile 1989 yılları arası dönemde Türk dili yasaklanmış ve bizim anadilimizle alay edenler dilimize “patagonca” demişti. Bizim iyi niyetli dostlarımız olan Bulgarlar bile bizimle görüşürken ara sıra birkaç Türkçe söz kaçırdıklarında cezalandırılmışlardı.

20.yüzyılın 50’li ve 60’lı yıllarında Razgrat ve bölgesinde yaşayan ekseri Türk nüfus, yerli Bulgarlarla iyi komşuluk ve anlaşma içindeydi. Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Nisan Geniş Oturumundan sonra Razgrat şehrinde ve belediye merkezlerinde Stranca Dağları ve Koca Balkan köylerinden toplanan, Türk düşmanlığıyla eğitilmiş Bulgar nüfustan aileleri, Türk, Çingene ve Pomak asker gençlere bedava inşa ettirilen panel apartmanlara çok ucuza yerleştirildi. Getirilen Bulgarlara parasal destek göstererek, bölgede sıkı kontrol uygulayabilmek için onları en önemli işlere atayıp yerli Türkler üzerinde yoğun baskı uygulamaya ve sıkıntılı bir yaşam tırmandırmaya başladı.

Ve ben şimdi sizden 1984–1989 döneminde Türklere zulüm eden Bulgarlardan bir tanecik bile tutuklanmış, sorgulanmış ve içeri atılmış neden yok diye soruyorum? Daha da somut olarak, 1989’da Razgrat, Ezerçe köyü, Dyankovo köyü ve daha birçok köyde “Mayıs Olayları” esnasında baskı ve terör uygulayanlardan neden bir tanecik olsun yargılanmadı?  Nasıl olur da, ilk fırsatı ele geçirdiklerinde bölgede yaşayan sivil Türk ahalisinden mümkün olduğu kadar daha büyük sayıda suçsuz Türk’ü hançerlemeye ya da kurşunlamaya hazır olan o eski katiller bugün de hep serbest dolaşabiliyorlar? 2003–2006 yılları arasında Sofya’da “Malkovo Tırnovo” sokağındaki gizli polisin binası eşcinsellerin buluşma yerine dönüştürülmüştü. Yine Sofya’da “Slivnitsa” bulvarında Halka Terör Uygulama merkezi 20. yüzyılın 70’li yıllarında Bulgaristan Komünist Partisi ileri gelen kadrolarının girip çıktığı genel ev haline getirildikten sonra, hiç düşündünüz mü, Razgrat ceza evi ve “DS”nin sivillere işkence merkezleri bugün ne haldedir?

Bulgaristan’da Pomak, Türk ve Çingene nüfus üzerinde uygulanan sözüm ona “Soya dönüş” terörü için tutuklanıp yargılananlar olmayan bir hiçbir özür kabul etmeye hazır değiliz.

Biz adalet ve suçluların cezalandırılmalarını istiyoruz!

Kuzey komşumuz Romanya’da etnik azınlık olan nüfus genel nüfus içinde % 20 ise, azınlığın dili ikinci anadil sayılıyor.

2001 yılında Ohri Gölü sayfiye merkezinde imzalanan bire sözleşme gereği, Makedonya’da Arnavut dili ikinci resmi dil olarak kabul edildi. Romanya ve Makedonya Modeli Bulgaristan Cumhuriyet’inde uygulanırsa Kırcaali, Haskovo (Hasköy) Razgrad (Hezargrat), Tırgovişte (Eskicuma), Silistra (Silistre), Şumen (Şumnu), Dobriç (Hacıoğlu Pazarcık), Ruse (Rusçuk), Varna (Varna), Burgac (Burgas), Plovdiv (Filibe) ve diğer birçok merkezde Türk dili otomatik olarak 2. resmi dil oluyor.

Reklamlar