Rafet ULUTÜRK’ün 20. yüzyılda Türk Dünyasında Soykırımlar Panelinde konuşması;
Öncelikle “20.Yüzyılda Türk Dünyasında Soykırımlar” konulu bu uluslararası Panelimizde bizleri bir araya getiren Bilim Kurulu Başkanlığımıza ve üyelerimize; foruma ev sahipliği yapan Bayrampaşa Belediye Başkanımız Sn. Atila AYDINER’E teşekkür ederim.
Çok kıymetli panel ortağımız–URAL Kültür, Eğitim ve Stratejik Araştırmalar Derneği Başkanı kardeşim Bülent MAŞAOĞLU,
Kalbimizin en sıcak köşesinde yaşattığımız Azerbaycan, Karabağ Halk Kahramanları Örgütü temsilcisi, kıymetli konuğumuz Sayın Akif Naği Bey, ve yine Can Azerbaycan’dan Tüm Azerbaycanlılar Birliği Başkanı Agil SEMEDBEYLİ kardeşimiz, ve
Bulgaristan “Belene” Ölüm kampı ateşinden geçip, özgürlük ve demokrasi davamızda bayrak açan ve halkımızı şahlandıran Demokratik Lig örgütü kurucusu, Genel Sekreteri ve kendisiyle gurur duyduğumuz “Belene” Mahkûmları Örgütü Başkanı Sayın Sabri İskender abimiz,
Değerli misafirler, değerli basın mensupları “20. yüzyılda Türk Dünyasında Soykırımlar” Panelimize katılımcı olarak teşrif eden kader kardeşlerim, HEPİNİZ HOŞ GELDİNİZ SEFALAR GETİRDİNİZ.
Kader kardeşlerim, soydaşlarım, Köklerinden geldiğimiz Osmanlı’nın baltalanarak parçalanması ve çöküşü ile simgelenen XX.yy. biz Müslümanlar–Bulgaristan Türkleri, Balkan Müslümanları, Kırımlı kardeşlerimiz, Azerbaycanlı Biraderlerimiz ve Viyana’dan Yemen’e tarihin tanıdığı en dev imparatorluğun Anadolu özüne çekilmesiyle simgelenir.
Bu, kesintisiz bir süreçtir.
Soykırımlar, Müslüman olan herkese karşı en acımasız şekilde ve hiç istisnasız uygulanmıştır. Daha önce görülmemiş acıların, çekilerin, çilelerin, zulmün, katliamların, sürgün ve göçlerin yaşandığı her saati bir gün, her günü bir yıl, her yılı da bir asır olan, karanlık bir yüzyıldır.
Ezilirken çatlayan Osmanlı tohumu Türk filiz sürdü, Türkiye Cumhuriyeti, Türk milleti, Türk halkı doğdu. Bir asırda Osmanlının etki alanlarını arayan genç ve dev boyutlu bir çınar tekrar dallanmaya budaklarından filizlenmeye başladı.
15 Temmuz 2016’da Ulusal çınarımız kesilmek istendi.
Türkiye’yi iç savaşa itip bölüp parçalamak, Türk milletini vatansız, evsiz, yurtsuz, devletsiz bırakmak ve ülkemizi sömürge, halkımızı köle etmek istediler. Türk halkı, bu defa da düşmanın maskesini indirdi. Amerika-İngiltere başta olmak üzere tüm sömğrgecileri Türk halkı püskürttü. Altından FETÖ terör örgütü, “paralel devlet”, yandaşları PKK ve PYD, onları yönlendiren “üst akıl”, da 100 yıldan sonra ilk defa çöktü.
Dedelerimizin, Çanakkale’de denize dökülenlerin torunlarını yine karşımızda bulduk. İkinci defa şahlandık ve kahramanlık destanını 15 Temmuzda yazdık. Hâlâ hastanelerde olan yaralılarımıza geçmiş olsun.
Hepimize tüm Türk Dünyasına geçmiş olsun!
TÜRKİYE YENİ BİR TARİHSEL ÇAĞA GİRDİ. DÖNÜŞÜYOR!.
BU DÖNÜŞÜMÜ BAŞLATMA ŞEREFİ BİZE HEPİMİZE NASİP OLDU.
Bu sözlerimin anlamı, Türker’e yapılan soykırımlara, dil-kırımına, din-kırımına, kültür-kırımına uygarlık-kırımına dil uzatma, el kaldırmaya artık ebediyen son verilecektir. Vurguladığım olay, dünyada tarihin gidişini değiştirme açısından çok önemlidir.
Osmanlı küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti, yeniden fışkıran çınar gibi yeni Türk çağını müjdeliyor.
Ulusal güç olmaktan taşıp bölgesel bir büyük güç olmamız yeni bir jeo-politik niteliktir. XXI.yüzyılda artık OYUN KURUCUSUolacağımızın göstergesidir. Suriye operasyonu şimdi Kerkük, Musul böyle anlaşılmalıdır.
Balkanlarda din ve kültür eserleri onarılırken, Müslüman halk öz yaşam biçimi sıcaklığına dönüyor. Bu büyük bir bekleyiştir. Güçlü bir özlemdir.
Bugünün Balkanları, Bulgaristan 1778 San Stefano belirsizliğini yaşıyor.
Bulgaristan da dahil, bölge üzerinde üç gölge var.
Büyük Türkiye, Rusya ve Avusturya-Avrupa Birliği gölgeleri örtüşüyor.
Belirleyici olan oradaki yerli unsurun Müslüman–Türk ve akraba topluluklarından olması, yani bizden birileri olmalarıdır. 15 milyonu aşan Türkiye’de yaşayan bir halkın kökleri hala orada Balkanlar’da yaşamaya devam etmektedir.
1878’de, Berlin’de, San Stefano Bulgaristan’ının üçe parçalanıp üçte-ikisinin Osmanlıya, üçte birinde de Alman gölgesi belirdiği gibi, bir yeni durum yaşıyoruz. Tarih tekerrürden ibaret diyenler yine haklı çıktılar.
Büyük Türkiye olgusunun dayandığı yeni sütunları oluşturuluyor.
Küresel dengelerin kurulmasında çok önemli rol alırken-terörle mücadelede, sığınmacılar konusunda BÜYÜK TÜRKİYE dünyada tüm mazlumların umudu oldu.
Kabuğuna sığmayan Büyük Türkiye Lozan’ı yeniden değerlendiriyor. Adalarımızın kaçakçı-sığınmacı üssü, yılanlık olmasına artık tahammülümüz olmadığını açıkça dile getiriyor.
Türkiye Lozan Anlaşmasıyla dünyaca tanınmasına rağmen, biz Bulgaristanlı, Müslüman Türklerinin bu senette adımız geçmez.
Bu yüzden Rumeli’de Türk bilinci ve İslam diniyle bir etnik azınlık topluluğu olarak uyanışımız, büyüyerek güçlenmemiz çok zor oldu.
15 Temmuz’dan Biz Bulgaristanlı soydaşlar da ibret dersi almalıyız.
“Yenikapı” Yüzyılın Türk Mitingine katılmayan HÖH zihniyeti yaMoskofcu ya da NATO-cu kesilmesinde, insanlarımızın Türk olarak mevzilenmesini engellemek için havanda su dövmelerini gözlüyor ve bunları artık kaale bile almıyoruz.
Bulgaristan’da 6 Kasım 2016 da yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimlerinde HÖH partisi Rus oligarşi sermayesinin Bulgaristan’daki temsilcisi Plamen Oreşarski’yi desteklediği belli oldu, DOST’un durumu ise hala belirsiz. Seçimlere 35 Cumhurbaşkanı adayı belirmesi arınamayan toplumun can çekiştiğinin kanıttır.
Can çekişen zihniyet, Türkiye’de yaşayan çifte vatandaş 720 bin soydaşımızdan 650 bin oy kullanma hakkına sahip olmalarına rağmen, kendilerini gerçekten temsil eden bir aday çıkartamıyorlar. Bu seçmenleri sadece bir oy makinesi, oy-kölesi, seçim esiri olarak görüyorlar.
Bu duruma geçtiğimiz yy. da yaşanan üzücü katliam ve soykırımların Türkiye tarafına ait büyük ihmaller zincirinin etkisi bulunmaktadır.
Bulgaristan Türk ve Müslümanların kendi sorunlarını çözebilmek adına siyasi faaliyetlere kalkışmaları maalesef başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
1970 li yıllarda Pomak kardeşlerimizin uğradığı zülme o günkü Türkiye sessiz kalarak sonraki yıllarda Türk toplumuna da yapılacak olan zulümlere kapı aralamıştır.
Yaşanan üzücü olaylar sonrası yaşanan rejim değişikliğinden sonra Türkiye’nin Bulgaristan masalarının da henüz durumu kavrayamamasından da kaynaklanan ilgisizliklerinden dolayı 1990 sonrası bir neslimizi yitirdik.
Yeni bir nesil daha yitip gitmesine seyirci kalamayız.
Ancak üzülerek Türkiye Cumhuriyeti Balkan-Bulgaristan masası görevlileri hala gerekli bilgi ve birikimi tam olarak sahip olmadıklarından 1990 sonrası yaşanan durumlara benzer nesillerin Türk bilinciyle yeterli donatılamadığı ve HÖH eliyle Bulgar devleti-KGB operasyonlarına açık hale maalesef Türk devleti desteğiyle maruz kalmaktadır.
Bununla birlikte Bulgar devleti-KGB etkin bir şekilde Bulgaristan’daki Türk siyasi hareketlerinde faaliyet göstermektedir. Türk devleti gerekli özeni ve dikkati göstermeden yürüttüğü faaliyetler neticesinde Bulgaristan’daki Türk siyasetine destek verdiği zanlıyla aslında tam bir Bulgar-KGB operasyonuna farkında olmadan destek olmaktadırlar.
Bulgaristan devletinin çok yönlü operasyonlarını kavrayıp gerekli önlemleri alabilecek bilgi ve birikime sahip Bulgaristan masaları tesis edilerek Bulgaristan’daki Türk toplumunun ihtiyaç ve gereklerini yakından bilen uzman kişilere acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Bu değişikler yapılmadığı takdirde HÖH örneğindeki gibi Bulgaristan’daki Türk siyasetinin yetiştirilmiş ve yerleştirilmiş hain Türkler eliyle KGB inisiyatifine bırakılmış olacaktır.
Biz, Bulgaristan Türklerini HAİNLERE OY VERMEYE MAHKUM ETMEMELİSİNİZ.
“Yenikapı” mitinginde BÜYÜK TÜRKİYE RUHU DOĞDU.
Bu bizim ruhumuzdur. Türk-Rus sorununda Rusya yanında yer alan ve “Yenikapı”ya katılmayan HÖH, DOST eliti bizimle olamaz, Yeni Türk Ruhuyla uçamaz onlar ancak emperiyalistlerle kanat çırparlar.
Müsaadenizle panel konumuza dönüyorum.
Soykırıma uğramış çok büyük bir kardeş halk olduğumuzu ifade ederken, acımasız bir haksızlığa uğradığımızı, eziyet gördüğümüzü, tüm yasalara, din ve ahlak kurallarına, insan vicdanına aykırı olarak en büyük kötülüklere maruz kalmaya zorlandığımızı hatırlatmak isterim.
Biz, hayat yolları kesişen kardeşleriz.
İyi kötü aynı kaderi paylaşan bizler alın yazısı işte, bir aradayız, aynı saftayız, bir akü olduk ve tüm soydaşlarımıza elektrik, aydınlık taşımaya çalışıyoruz. Asil bir görev aslında! Öz geçmişimiz bizim hatıralarımızdır. En karamsar renkleriyle bile tarih, insanın kendi geçmişidir.
Çünkü insanlar ibret dersini kendi geçmişlerinden çıkarır.
Gelecek ışığı insanın kendi belleğinde, kendi yaşadıklarından doğar.
Biz ne kadar birlik olursak, bu ışık o kadar daha büyük ve daha uzakları aydınlatacaktır.
Bu bakıma, hatıralarımız, anılarımız bir barajdır, her an elektrik, enerji alabileceğimiz bir kaynaktır. Bu bizim öz kaynağımızdır.
Müslüman Türklere Soy kırım işlendiğinden söz dahi edilmiyor.
1878–1944 dönemini ele alan tarih kitaplarında ardı arası kesilmeyen göçe zorlamadan, milyondan fazla Türkün malına mülküne el koyma vahşilikten söz dahi edilmiyor. 1944 ten sonra Komünistlerin yaptıkları da yanına kâr mı kalacak, insanlığa karşı işlenen bu suçlardan ne yazık ki, bir tek kişi bile yargılanmamıştır. Bu insan hakları ihlallerinin örtpas edilmesi değilmidir.
“Türkün Türke yaptığını başkasının yapamıyacağı…” sözünü doğrularcasınavKırcaali Saat Kulesi’nde, Bulgaristan’ın başka şehrinde raslanmayan bir uygulamayla her saat başı Osmanlı’dan kurtuluşunu anlatan marş çalınmaktadır. Ancak halkın artan tepkilerine rağmen, gerek STK’lar sivil toplum örgütleri ve Türk kurumlarının ilgisizliği nedeniyle bu durum 27 yıldır süregelmektedir ve kısa vadede durumun değişeceğine dair bir ışık bulunmamaktadır.
Türk Belediyelerinde bu gün çocuklarımıza anavokullarında domuz eti verildiği ve anadil olarak zorla Bulgarca öğretildiği, gençlerimiz asimile edilerek dil ve dinimizi unutturulması siyasetinin Türk belediyelerin ve muhtarlıkların eliyle uygulanıyor olması planlanmış bir program dâhilinde yapıldığı kuşkularını kuvvetlendiriyor.
Bulgar’ın soykırım yükü çok ağır olduğu için bu işi 26 yıldan beri HÖH ve DOST gibi statükocu partilerin eline verildi. Türkiye’ye ve Türklüğe karşı her harekete kanat açan Bulgar makamları bu defa Ahmet Doğan, Lütfi Mestan ve onlar gibi hain sürüsünden liderlere Feytullah Gülencilerle çalışma olanakları verildi onların elemanlarının önü açıldı ve devam etmekteler.
Batı ve Rus emperyalizmi, Sofya hükumetlerini kışkırtarak bir asırda bütün Bulgarları Türk ve İslam düşmanı yapabildi.
1984–1989 Türklük soykırımına yediden yetmişe bütün Bulgarlar seferber edildi. Ötekileştirme ve etnik düşmanlık bir devlet siyaseti haline geldi.
İsimlerimiz, mezarda dedelerimizin bile isimleri değişti, köy adlarımızı, dere, tepe, ırmak, meydan adlarımız değiştirilirken, tekrar ediyorum, tüm uluslararası ve ikili sözleşmeler ayaklar altına alındı.
Bulgarlar, Türk ve Müslümanın göz yaşına bakmadı.
Tek istisnasız hepimizi hedef aldı. Türkiye başta olmak üzere tüm İslam âlemi ve demokratik dünya başkaldırmasaydık şimdi hepimizin hayatı kaymıştı.
Bugün savaş ateşinden kaçan 3 milyon Suriyeli kardeşimize kucak açılmış olmamız, sözlerimin inkar edilmez bir yeni kanıtı olurken, komşu topraklarında yürütülen askeri anti-terörist operasyonlarla mağdurların baba ocaklarına geri dönmeleri ortamı yaratılmaya çalışılıyor.
Türkiye’den başka savaş kaçağına, sığınmacıya candan el uzatan dünyada başka bir devlet yoktur.
Ne yazık ki, Türk ve Müslümanlara, İslam’a saldırı olarak 20. yüzyıl tarihini kanla yazanlar, 21. yüzyılda barbar ve vahşeti tırmandırıyorlar.
1696’da Karlofça’da başlayan Osmanlıyı Avrupa’dan kovda serüvenini, Büyük Atatürk Sakarya’da durdurmuştu.
Büyük Türkiye’nin yöneticileri emperyalizmin 15 Temmuz FETÖ kükremesini önledi halkımızı Türkiyeyi yönetenler bize hepimize yeni bir DÖNÜŞEN TARİH kapısını açtılar. Allah onlardan razı olsun. Bundan sonrasının kolay olacağına inanıyorum.
ARTIK OYUNU KURAN BİZ OLACAĞIZ! Türkiye Cumhuriyeti olacak. İŞTE BU GÜN DÜNYADA YAPILAN ZULÜMLERE KARŞI TÜRKİYEYİ ÖNE ÇIKARAN GÜÇ DE İLAHİ ADALETTİR.
Bu toplantımıza katılan tüm dostlarımıza teşekkür eder, geldiğiniz için şukranlarımızı sunarız,
Sağ olun! Var olun!
Rafet başkanım öncelikle başta siz olmak üzere emeği geçen tüm arkadaşlarımızı tebrik etmek isterim. Konuşma metniniz hem çok duygusal hem de ibret alınması gereken tarzda oldukça isabetli ve faydalı olduğu düşüncesindeyim.Tüm hemşehrilerimize, soydaş ve arkadaşlarımıza selam olsun. Başarılarınız daim olsun. İçten saygılarımla.Süleyman Özmen
Rafet bey..
Sizleri tebrik eder, organizasyona katılan degerli katılımcılara teşekkürlerimi sunarım.
Göçmen ve muhacırların hak ve hukukunu savunmadaki duyarlı ve milli menfeatları düşünen tavrınızdan dolayı sizleri ayrıca tebrik ederim.
Layık olduğunuz deger ve itibarın sizlere gösterilmesini tüm kalbi duygular ile temenni ederim.
Selam ve dua ile Allaha emanet olunuz.