20–21 Haziran 2014 tarihlerinde İstanbul’da İstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsü Salonu’nda “1989 göçünün 25.yılı Uluslararası Bulgaristan Sempozyumu” düzenlendi.
Sempozyum İstanbul Üniversitesi, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BG SAM), İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK‘ün ortak girişimleriyle gerçekleşti. Forum körsüsünden Bulgaristan, Avusturya, Arnavutluk ve Türkiye’den akademisyen, uluslararası ilişkiler uzmanı, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, yazar ve sanatçılar olmak üzere otuz yetkili değerli konuşma yaptı.
Bilgi değil tokuşunun başlamasından önce Büyük Göç’ü konu eden Bulgaristanlı ressam Burhanettin ARDAGİL’in sanat sergisi görüldü. Sanatçı konuklarına eserleri üstüne ayrıntılı ve anlamlı bilgi sundu.
Ana örgütleyici önceliğiyle BULTÜRK Genel Sekreteri Dr. Müjgan DENİZ uluslar arası temsili forumu kısa ve anlamı bir kutlamayla açtı. Bulgaristan Türklerinin totaliter baskı ve terör rejimine karşı, demokrasi ve özgürlük uğruna başlattığı tarihsel Mayıs 1989 Ayaklanması ile Büyük Göç’ün aldığı kurbanlar anısına saygı duruşunda bulunuldu. İstiklal Marşı dinlendikten sonra, etkin toplumsal kitle örgütü olarak gelişen Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK’ ün Öz Vatanda kalan kardeşlerimiz ve Türkiye’deki soydaşlarımızın ruhlarını birleştiren yoğun ve çok yönlü etkinlikleri üstüne bilgi verdi. Dr. Müjgan Deniz konuşmasında, son yıllarda Türkiye’nin Bulgaristan’a ve Bulgaristan Türklerine sunduğu çok yönlü ekonomik ve kültürel yardımlara da değindi. Ardından gelen telgraflar okundu, gelen telgraflar; İstanbul Valiliği, Sultangazi Belediye Başkanlığı, Ankara Dış işleri Bakanlığı, Moldova Milletvekili Oleg GARİZAN, Kıbrısın Kırgızistan Büyükelçilği Prof.Dr.Erhan ARIKLI, Sofya T.C.Büyükelçimiz Sn.Süleyman GÖKÇE’nin telgrafları okundu.
Sempozyuma ev sahipliği yapan İstanbul, Fatih Belediyesini temsilen, Başkan Yardımcısı Hasan SUVER konukları ve önemi görkemli ve anlamlı olan uluslararası etkinliği başarı dilekleriyle kutladı.
1989’da büyük sayıda göç alan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı adına foruma ve Strateji Daire Başkanı ve BAL-TÜRK Genel Başkanı sıfatıyla da katılan Bayram ÇOLAKOĞLU da kısa bir selamlama konuşmasıyla bir ilk olan bu uluslararası çalışmaya başarılar diledi.
Merkezi İstanbul’da bulunan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk Büyük Göçün yıldönümünü ve tarihsel ibret derslerini konu eden ana raporu sundu.
Büyük göç sonrası da, Bulgaristan Türklerinin Hak ve Özgürlüklerinden yoksun olduğunu sunumunun merkezine alan Genel Başkan Ulutürk,
Türkler üzerindeki baskıların 25 yıldır artarak devam ettiğini vurguladı.
XX. yüzyılda mayalanan ve 1989 ayaklanması ve Büyük Göçüyle sözde durdurulması beklenen Bulgaristan’da yaşayan Türkleri eriterek asimile etme politikaların değişik kılıflar altında sürdürüldüğüne işaretle, şu dönemde çocukları ana dilsiz bırakma ve elde edilen bazı Hak ve Özgürlükleri de baskı ile geri alma yönünde yoğunlaştığına işaret etti.
Ulutürk, “Her geçen gün, Türklere karşı uygulanan dini, etnik, kültürel ve sosyal asimilasyon politikalarının tırmandırılarak sürdürüldüğünü örneklerle ortaya koydu. Emsali olmayan v devletin araçlarıyla uygulanan zalimliği dün de bu gün de bütün Bulgar halkına mal etmenin anlamsız ve yanlış olduğunu vurgularken, ezerek yok etme politikalarının baş mimarı ve uygulayıcısı totaliter komünist rejim ve bugünkü uzantılarıdır, dedi.
Bu cümleden olmakla, Bulgar halkına bir suç ve kabahat yüklemek bizim adalet anlayışımıza aykırıdır ve Bulgar halkına karşı haksızlık yapmış oluruz. Evet, bize karşı işlenen suçlarda 25 yıldır adalet yerini bulmadı, bu da bir gerçek. Daha da vahimi şu ki, bu vahşet sinsice ve adı Ahmet, Lütfü v.s. olduğundan, bizden görünen, bizim aramızdan ama ruhu ve beyni bize yani Türk etnik halk topluluğuna karşı yetiştirilmiş sözde “liderler” tarafından gerçekleştirildiğinden dolayı, ajanların eliyle, Bulgaristan Türklerine en büyük kötülükler bugün de yapılmaktadır’ diye konuştu.
Baskılar ve asimilasyon bir fiil artarak sürüyor.
Sn. Ulutürk, Bulgaristan’da yaşanan büyük göç trajedisinden sonra da farklı kişiler ve değişik yöntemlerle sindirme ve asimile etme politikalarının yoğunlaştırılarak sürdürüldüğünü vurgulayarak belirtikten sonra şöyle dedi: ‘‘ Ancak şunu da üzüntü ve net olarak ifade etmeliyim ki; komünist ve totaliter rejimde okumuş, eğitim almış, adının Türkçe bir kelime olması dışında, dini ve milli hiçbir özelliği olmayan ve Bulgaristan Türklerin Hak ve Özgürlükleri’ni sözde koruma iddiası ile 25 yıl önce sahneye çıkarılan ve ipleri çekilen kişi-ler ve parti tarafından, Türklerin kazandığı hak ve özgürlükler zorla alındı. Türkleri sıkıştırma, ekonomik olarak dar boğaza itme, sosyal yetersizlik içinde boğma, dini, milli ve kültürel yetersizlik yaşatarak asimile etme politikaları biçim değiştirerek yoğunlaştırılıyor.
Bilgi şöleninde 30 konuşma yapıldı.
1984-89 sürgün yıllarında Kuzey Batı Bulgaristan köylerinde kurulan illegal mücadele örgütü DEMOKRATİK LİG insan hakları için direniş birliğinin kurucusu ve Genel Sekreteri Sabri İskender sempozyumu hararetli bir konuşma ile kutlarken önce şöyle dedi:
Bulgaristan’da Komünist, faşist ve HÖH kirli ittifakı 25 yıldır sürüyor
Bulgaristan Trükleri’nin en ağır dönemi olan 1984-1990 yılları arasında illegal koşullarda bir İnsan Hakları Savunucu olarak ünlenen DEMOKRATİK LİG GENEL SEKRETERİ Sabri İskender Büyük Göçten sonraki 25 yılı özetlerken, 1989 Göçü’nün ardından bu güne kadar, Bulgaristan’da Müslüman Türklerin yasal, doğal ve genel insan haklarının, ulusal azınlık ve özgün kültürel ve manevi taleplerinin asla dikkate alınmadığını ve tüm isteklerinin hiçe sayıldığını söyledi.
Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) yöneticilerinin isimleri ve soyadları Ahmet Mehmet olsa da, bu partinin politikasındaki amaç Türkleri ve ana dilimiz olan Türkçemizi ve özgün kültürümüzü yok etmek, Bulgaristan Türklerini ve tüm Müslüman kardeşlerimizi var ile yok arasında kıt kanat yaşamaya zorlamaktır, diye konuştu.
Bulgaristan’da yıllarca uygulanan Türkleri yok sayma ve asimile ederek “Bulgarlaştırma” politikasının koyulaştığı dönemde Komünist dikta rejimine, Pazarcıklı PAŞOV ile birlikte isyan bayrağı açan ve birlikte kaleme aldıkları BİLDİRİ ile Diktatör T. Jivkov’un şimşeklerini üzerlerine çeken, “Belene” ölüm adasında arkadaşları ile ağır işkence gören, sürülen sınır dışı edilen ayaklanma önderi Sabri İskender konuşmasında, Büyük Göçte 10 bin Bulgaristan Türk aydınının göçe zorlandığını, orada kalan kardeşlerimizin yeniden uyanarak bilinçlenme sürecinin uzun sürebileceğini, bu nedenle Türkiye demokratik sivil toplum örgütleri ile Bulgaristan sivil toplum örgütleri arasında sıkı ve semereli işbirliği geliştirme zamanı geldiğine işaret etti.
Bulgaristan’da Türklerin ve tüm Müslümanların Hak ve Özgürlükleri’nin elde edilip korunması ve geliştirilmesi hedef alınarak kurulan, ancak zaman içinde kuruluş amacından yan çizen ve Türklerin Hak ve Özgürlükleri’nin, kazanılması ve yaşatılması bir yana, T. Jivkov döneminde Türkler üzerinde zorla uygulanan asimilasyon ve giderek yok etme politikalarının, son 25 yılda Hak ve Özgürlükler Partisi aracılığıyla ve tarafından sistemli ve ardıl bir biçimde uygulandığına ve Türkler aleyhine faaliyetlerin sürdüğüne parmak bastı.
Son çeyrek yüzyılda 4 kez iktidar ortağı ve ana muhalefette olan HÖH / DPS partisi yönetimi tarafından yönetilip yönlendirildiği gün gibi ortadayken, Türkiye’de de bazı siyasilerin, yerel yöneticilerin ve sivil toplum kuruluşların bu düşmanca politikaya destek verdiğini açıkladı. Konuşmacılardan her biri çağdaş Bulgaristan’da bir AB üyesi ülkede, gündemden inmeyen baskı, sindirme ve asimilasyonun politikalarına dinleyenleri uyararak ve önemle değindiler.
Aynı konuya değinen konuşmacıların da ortaya koyduğu üzere:
“1989 sonrasında, Bulgaristan Türklerine karşı çok sinsi ve korkunç oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Ekonomik, sosyal ve politik baskı asla dinmemiştir.
Bulgar Gizli Servisi ( DC) tarafından yetiştirilen adları Türk ama yıkanmış beyinleri ve satılmış ruhları Türk ve Müslüman düşmanı olup, bize ve özümüze düşman olan her şeye hizmet etme vazifesinde uzmanlaşmış ve görev başında olan, HÖH / DPS yönetimi T. Jivkof dönemindeki baskıları aratıyor. Asimilasyon politikalarından daha sinsi ve tehlikeli bir eriterek yok etme siyaseti yürütülüyor.” dediler.
S. İskender’in uzunca konuşmasında dikkati çeken güncel hususlar ise şunlardı:
İskender, konuşmasının sonunda, geçtiğimiz Cuma, Bulgaristan Parlamentosu’nda GERB Partisi tarafından görüşmeye sunulan ve 1984 yılında ve daha sonra suç işleyenlerin cezaya çarptırılmasına zaman aşımı getiren yasada sürenin uzatılmasını öngören tasarının kabul edilmesinin BSP – HÖH / DPS ve “Ataka” oylarıyla güya Türklerin haklarının korunması lehinde olduğu gerekçesiyle engellendiğine işaret etti.
Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS), Müslüman Türk düşmanı ve Jivkov dönemi politikalarının devamcısı olan Bulgar Sosyalist Partisi (BSP) ve yine Türk düşmanı olan Bulgar faşist, ırkçı parti “ATAKA” ile birlikte hareket ederek mecliste gizli polis ajanı olup olmadığı konularında araştırma yapılmasıyla ilgili olarak engel yaratmışlardır.
Sempozyum’un ikinci gününde Bulgaristanlı sanatçı ve sporcular da kürsüye çıktı.
TRT Sanatçısı Rüstem Avcı, Vatan sevgisini ve göç acısını anımsatan ve Türkiye’de de sevilerek dinlenen Bulgaristan Türklerine ait türkü ve şarkılardan örnekler okudu. “İBB Spor A.Ş” yöneticilerinden Ahmet Tüzün ise, Bulgaristan Türklerinin güreş ile halter başta olmak üzere sportif tarihi üzerinde durdu ve Türkiye’ye geldikten sonra Türk Milletinin guru olup şampiyonluklar kazandığını ve ay yıldızlı bayrağı göndere çektirdiğini heyecanla anlattı.
Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH / DPS), Jivkov’un eriterek Bulgarlaştırma politikasını sürdürüyor. Tehlikeli saldırıları durduralım! Tespiti Sempozyomun sloganı oldu.
Sempozyumda ele alınan konuların içinde en fazla dikkat toplayansa ise şu oldu:
Sofya parlamentosunda çevrilen oyunlarda, GERB talep ve önerilerinin suya düşürülmesinde, HÖH partisi fahri başkanı A. Doğan ile Genel Başkan Lütfü Mestan çok faal rol oynamıştır.
BSP-ATAKA-DPS üçlüsünün Türk ve Türklük düşmanı etkinliklerinin hemen durdurulması en güncel sorun olmuştur.
I.Oturum Başkanı Kırklareli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehet Dalkılıç da yaptığı konuşmada en önemli hususun eğitim olduğunu ve sadece bizler değil tüm yeni neslinin eğitmemiz gerektiğini ifade etti ve şöyle dedi:
“Anadilimiz, özgün kültürümüz, ibadet haklarımız ve tarihi mirasımız tehdit ve tehlike altındadır.”
Bursa’dan Sempozyuma katılan Ayşe Hacıoğlu da yaptığı konuşmada, “Bulgaristan’da yaşayan Türk çocuklarının ana dil Türkçe eğitim ve öğrenme problemlerini dile getirdi. Bu gün Bulgaristan’da özellikle köylerde yaşayan çocukların, Bulgarca eğitim almak noktasında sorun yaşadıklarını” belirtirken, “Bu gün Bulgaristan’da Türk çocuklarına doğru dürüst Türkçe dil eğitimi verilmediği için, ayrıca bu konuda Türkçeleri yeterli olmadığından, kültürel yok oluşumuz söz konusudur. Bu elbette tek sorun değildir; İbadet özgürlüğü, ibadethaneler, tarihi kültürel mirasımız ve pek çok unsur Avrupa Birliği kriterlerini hiçe sayıldığından güvence altında değil.” dedi. İnsanların yaşadıklarını unutmasının mümkün olmadığını ve yıllarca yaşanılan acıların hafızalarda kaldığını ifade eden Hacıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “ Artık Bulgaristan’ın içinde bulunduğu durumu fark edip burada yaşayan tüm insanların daha iyi şartlarda yaşamaya hakkı olduğunu fark edip ona göre bir karar vermesi gerekiyor. Elbette Bulgaristan’da yaşayan Türklerin, Pomakların, Bulgarların kısacası tüm halkın haklarının korunması, eşit, adil ve şeffaf bir ülkede yaşamaları öncelikli olmalıdır. İnsan haklarına saygılı, rüşvetin, haksızlıkların olmadığı bir ülke olmasını istiyoruz Bulgaristan’ın. Biz Türkler yüzyıllar boyu bu topraklarda yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz, edeceğiz de. Bulgaristan kopamayacağımız bir yer, öyleyse artık silkinmeli ve bir karar vermeliyiz.”
Bulgaristan’dan gelen katılımcılar, sempozyumda sunulan ANA RAPORU yapıcı, hoşgörülü ve yaratıcı ruhlu buldular. Türkiye ile Bulgaristan işbirliği yapmadan ne finans ne de ekonomik bunalımlarından çıkış yolu bulunamayacağına işaret ettiler. 600 yıl iyi komşuluk diyarı olan Balkanların geleceğini belirleyecek olan da yine Türk Bulgar dostluğu ve iyi komşuluğu olacağını vurguladılar.
Bulgaristan’dan gelen misafirler;
Menderes KUNGUN, Ulusal Türk Birliği başkanı;
– Bu sempozyumda olmamdan dolayı gurur duyuyorum. Özgür bir ortamda ve tarihi İstanbul Ünüversitesi’nde bizleri ilgilendiren konular üzerinde konuşma ve tartışma fırsatlarımız oldu. Bilindiği gibi, faaliyette bulunan HÖH, Bulgaristan’daki Türk azınlığının menfaatlerini korumuyor.
Bence yeni veya temizlenmiş bir Türk partisi gerekli, tüm Müslümanları kapsamalı ve milli azınlığın birlikteliğini garantilemeli.
Ulusal Türk Birliği (UTB) 2006 yılında kurulmasına ramen bir türlü günümüze kadar bir resmiyet kazanmadı, halbuki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı ile kuruldu.
Birliğimizin genel hedefi Türk azınlığının kabul edilmesi, oturtulması ve gelişmesini sağlamak. Bizler Avrupa standartlarına göre bütün insan haklarını, Türkçülüğün özünün korunması için mücadele etmekteyiz.
Efrem MOLLOV, Pomak Parti Başkanı ve Avrupa “Pomak” Enstitusu başkanı;
– Bende burada bulunmaktan çok sevinçliyim, çünkü bir tek Türkiye’deki göçmen Pomak kardeşlerim bunca yıldır hiç bir zaman herhangi bir asimilasyona uğramamışlardır, baskı ve züllümün ne olduğunu bilmezler. Benim burada temsil ettiğim Avrupa “Pomak” Enstitusu, Bulgaristan’daki Pomakların tek sivil toplum kuruluşudur.
İlk önce ben, bizim kuruluşumuzu bu önemli organizasyona davet ettikleri için BULTÜRK yönetimine ve bizzat Sayın Rafet Ulutürk’e teşekkür ediyorum. Bilindiği gibi, biz Pomaklar son 136 yılda Bulgaristan devleti tarafından yedi kere zoraki asimilasyona uğradık. Bu vahşi zorbalığın halkımızın üzerinde yarattığı tahribatları bir biz biliriz, bir de yüce Rabbimiz.
1989 yılının sonunda Pomaklar Sofya’nın göbeğinde büyük bir miting yaptık ve orada bu asimilasyonları şiddetle kınadık ve isimlerimizin iadesi için mücadele ettik. İşte bu miting esnasında başımıza, yine devlet eliyle, yeni bir zorba getirildi. Sivil polisler eşliğinde o beyaz arabadan inen şahıs Medi Doganov’tu. Son 25 yıldır bu şahsın yönettiği DPS partisi Pomaklara karşı en büyük asimilasyon politikalarını yürütmektedir. DPS bir devlet partisidir.
Ben ümit ediyorum ki, Bulgaristan’daki Pomaklar yakın zamanda özgürlüklerine kavuşacaktır ve böylece halkımıza yönelik bu asimilasyon politikalarına son verilecektir.
Osman Bülbül, Ulus Derneği Başkanı;
– Bulgaristan’da hukuki açıdan Türk-Müslüman azınlığı yoktur, ne Anayasa’mızda, ne de diğer kanunlarda böyle bir azınlık tanınmış değildir.
Bir imza kampanyası düzenleyerek, Bulgaristan devletine taleplerimizi sunduk. Bu belgede Türk ulusal azınlığının tanınmasını istedik. Ayrıca serbest ulusal tayin hakkını istedik. Anayasa’da yer alan etnik açıdan parti kurma yasağının kaldırılması, Türk okulları, kültür evleri ve üniversiteler açılması taleplerinde bulunduk. Serbest birleşme ve ulusal Türk azınlığının mensubiyet haklarımızın ihlali nedeniyle Strasburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtık ve onun kararını beklemekteyiz.
Sempozyum katılımcılar ve basın mensupları tarafından yüksek değerlendirildi. Yaratıcı ve hoşgörülü ruhun Sofya’ya taşınması istendi.
Sempozyumda tebliğ sunan konuşmacılar:
Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç (Kırklareli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı),
Alptekin Cecherli (Strateji Uzm. –Yazar – Kocaeli)
Doç. Dr. Hasine Şen (İstanbul Üniversitesi),
Prof. Dr. Cengiz Hakov (Bulgaristan – Sofya),
Doç. Dr. Aleksey Kalyonski, (Sofya Universitesi)
Dr. Erjada Porogonati (Gazi Üniversitesi – USGAM – Arnavutluk),
Ayse Hacıoğlu, Aziz Şakir (Sabancı Üniversitesi – Sofya Üniversitesi),
Rüstem Avcı (TRT Sanatçısı),
Ahmet Tüzün (İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Spor A.Ş.),
Dr. Müjgan Deniz (İstanbul Üniversitesi),
Dr. İbrahim Karahasan Çınar, (Bulgaristan – Sofya),
Abidin Karasu, Dr.Metin YURTBAŞI-(İstanbul Üniv., İngiliz Dili ve Edeb.
Efrem Mollov (Avrupa “Pomak” Enstitusu Başkanı ve Pomak Partisi Genel Başkanı– Bulgaristan),
Prof. Dr. Ramazan Biçer, Sakarya Unv. İlahiyat Fak. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı
Alpay Dinçer, İsmail Cingöz, Bojidar ÇİPOF
Dr.Necdi ÖZTÜRK, Sabri İskender (Bulgaristan Türkleri İnsan Hakları Savunucuları),
Mehmet Alev, Emel Balıkçı,
Dr. Sakin Öner-İstanbul Lisesi Müdürlüğünden emekli,
Şamil Kucur (Araştırmacı Yazar – İstanbul),
Menderes Kungün-Bulgaristan Ulusal Türk Birliği (UTB) Başkanı,,
Osman Bülbül –Austriya – Viena; İsvecte – Seval Şakir
Aliş Sait – Bulgaristan Gazeteci yazar,
Celal Öcal – Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği.