Derya YIDIRIM
Dedem yatıyor şimdi uzak bir köyde,
Bir Slav adı kazınmış taşına.
Oysa o, ezanla büyümüş bir Türk’tü,
Ama adını bile almışlardı ondan.
Bir zamanlar türküler yankılanırdı bu dağlarda,
Şimdi sessizlik hüküm sürüyor.
Dilimizi bağladılar, sözlerimizi boğdular,
Türkçe bir kelimeyi bile yasakladılar.
Anamızın ninnisi kayboldu rüzgârda,
Babamızın duası susturuldu zorla.
Camiler kapandı, minareler sessiz,
Bir halkın nefesi kesildi yavaşça.
Torunlarımız büyüyor şimdi,
Nüfus defterlerinde yabancı isimlerle.
Okullarda unutturuluyor atalarının dili,
Sanki hiç var olmamışız gibi.
Evlerimiz boşaldı, yollar uzun,
Türkiye’ye göçtük umutlarla dolu bir hüzünle.
Ama köklerimiz burada kaldı,
Bu topraklardan kopamadık hiçbir zaman.
1984, bir milletin kırıldığı yıl,
Ama aynı zamanda direnişin de başladığı gün.
Unutturulmaya çalışıldıkça,
Hafızalarımıza kazıdık kimliğimizi.
Şimdi bir ağıt gibi yankılanıyor sesimiz,
Dedemizin mezarında Slav bir isim olsa da.
O taş yabancı, ama ruhu bizim,
Bu toprak Türk’le var, Türk’le tamdır.
Bizi silemezsiniz, adlarımızı değiştiremezsiniz,
Türk’ün sesi bu topraklarda hep yankılanacak.
Çünkü Bulgaristan, Türk olmadan eksik,
Türkler olmadan asla yönetilemez, unutulmayacak!