“Dünden bugüne radyo” programının konuğu Hikmet Efrahim
Tablolarıyla tanıdık onu, grafik çizimleriyle, radyomuza mektupları ve güzel el yazısıyla, şimdi de sosyal medyada paylaştığı fotoğraf kareleriyle vs dahası…
Yıllardan beri radyomuzun dinleyicisi, bize mektupları yazan değerli Hikmet Efrahim kimdir?
Güzel çizimleriniz dikkatimizi çekti. Özellikle siyah- beyaz portreler, çok farklı bir teknikle eserleri var. Hatta Nazim Hikmet’in resmini çizdiği tablo 20 yıldan beri Türkçe redaksiyonumuzun duvarını süslüyor.
Sanata ilgi ne zaman ve nasıl başladı?
Hikmet EfrahimHikmet Efrahim: Birçok sanat meraklıları gibi, bizlerin de sanata, yaratıcılığa yakınlığımız çocukluk yıllarımızda başladı.
Etkilenmemiz, belki de o zamanların bahçelerimizdeki rengarek çiçeklerinden olmuştur…Fakat sanat yönüne ağırlıklı olarak yönelmek, liseli yıllarımızda olmuştu. Daha doğrusu, Novi Pazar’daki Seramik ve Cam Meslek Teknik okulunda. O yıllarda, okulumuzda unutamayacağımız iki ressam bizlere yön göstermişti – Petır Persebgiev ve Pavel Drumev. Daha sonraları, Drumev öğretmenliği bırakarak, Şumen’de anılmış bir ressam oldu.Sergiler düzenleniyordu o yıllar, bu günlerimize kıyasla daha sıkça ve kapsamlı olarak. O sergilere katılıyorduk.
1990 yılında, (yani göçmenlik zamanlarında) İstanbul Nasrettin Hoca Karikatür derneğine ressam sıfatında üye kabul edilmiştim. Ve 11 ay Türkiye göçmenlik hayatımızdan sonra, Bulgaristan’a ailecek döndüğümüzde, her yıl oradaki Uluslararası Karikatür Yarışmalarına ikişer -üçer çalışmalarımla katılmaya devam ediyorum.
Ve Varna’da bir özel galeride – (Galeria Bulart” ) yağlı boya tablolarından ibaret iki kişisel sergi açtığım 1996 ve 1998 yılları…
Son yıllarda ise, çalışmalarım grafik çizimlere yönelik olarak devam ediyor. Bazı şair dostlarımızın şiir kitaplarının kapak resimlerinin çizimlerini de yapmaktayım”.
Hayatınızda, gerek sizin, gerek köydeşleriniz ve dostlarınızın hayatında Sofya Radyosu’nun yeri neydi?
Hikmet Efrahim: Senelerden 1969..
Okul dışı olarak, Novi Pazar’ın “Hristo Botev” okuma evinde Petır Persengiev, seçilmiş bazı talebelere akademi usulü resim çizme dersleri veriyordu.
…Ve ağabeyim 1970’lerde, madenci olarak askerdi.
Bir izne geldiğinde, şehirden bana hediye olarak bir rus marka el tranzistör radyosu getirmişti (“Sokol”). Liseli yıllarımda bu küçük radyo daima cebimdeydi.
Bir gün, okul dışı resim dersimiz saatinde, çok hafif olarak radyom açıktı. Ve Berkant’ın da o harika parçası “Saman Yolu” radyolarda taze çıkmıştı. Biz talebeler, resim çiziyor- öğretmenimiz de sessiz odamızda masalarımızın arasında çalışmalarımızı takip ediyordu. Bana yaklaştığında, artık Berkant’ın o unutulmaz “Saman Yolu” plağı dönüyordu…
Bir ara radyonun sesini kısacak oldum.
Persengiev:
– Lütfen yükselt radyonun sesini, dedi.
– Ya…dedi. Ne dilde bu şarkı?
– Türkçe, dedim.
– Kimdir bu şarkıcı ? Şarkının adı nasıldır?
– Şarkının adı… /Eyvah!…dedim içimden. “Saman Yol” Bulgarca nasıl tercüme edilir acaba…/
– Öğretmenimiz, dedim. Bu şarkı Kosmosu, aşkı v.s. anlatıyor
– Bence, dedi öğretmenimiz. Çok güzel bir aşk şarkısı bu…Sözlerini anlayamasam da…
Ve o yıllardan beri, radyo ile bir bütün olduk….
Demokrasi yıllarından sonra, Bulgaristan Türk’lerine yönelik radyo yayıncılığı, , her yıl gittikçe sanat damgasını taşımakta ve bununla birlikte, radyomuzun çok evvelki yıllarına ait arşif programlarını dinleyicilere sunmak çok değerli bir radyo olayıdır.. Bu yönde radyomuzdaki tüm çalışanlara can-ı gönülden minnetarız.
Sunucular tarafından radyo yayınlarında dinleyicilere sergilenen o hoş görü davranışları, tabii ki radyomuzun değerini çok yükseklere taşımaktadır.
Radyo dinlemeyi tercih eden kişi – tabii ki müzik ve haberlerden dolayıdır.
Köyünüzden, köylünüzden, doğadan, insanların yaşamından, mevsimler, işler, sosyal sorunlar, kısacası hayatın taa kendisini sunan fotoğraflar çekiyorsunuz. Bu fotoğraflardaki “hayatın” sırrı nedir? Etrafınızda neleri fotoğraf karelerine layık görüyorsunuz?
Hikmet Efrahim: “Bundan 10 yıl önce, köylülerimiz arasında Türkiye’de bir ilk iki taraflı karşılaşma düzenlenmişti. Tabii ki, konu-komşuyla sohbetler, hasret gidermek, türküler, şarkılar ve şiirler…Ve orada bir köylüm bana ilginç bir ricada bulunmuştu ve demişti ki:
– Oraları çok özledik…Oralarını resim olarak aksettirsen ve burada bir sergi yapsak…
Köydeşimizin teklifi çok yerindeydi. 20 yıl kadar işsiz -güçsüz kalmıştık.
Güzel bir tesadüf – o yıllarda bölgemizin camilerini insanlar tamirata ve yeni inşatlara başlamıştı. Ve bölgemizin 10 kadar camisini nakışlama, süsleme şansı hayatımı birazcık olsun kurtarmıştı….
Ve İnternet olayı da artık hayatımıza girmeye başlamıştı…
Veresiye olarak ucuz bir fotograf makinesi almıştım, o yıllarda… İnternete bağlandığımda, o ilk resmi Türkiye’deki köydeşimize gönderdim.
– Köydeşim! dedim. Bundan sonra köyümüzün her taşı toprağı, yaz ve kışını orada evinizde göreceksiniz! Yaşasın İnternet! diye cevap yazmıştı köydeşimiz…(Tabii ki bu büyük bir olaydı !)
Ve tabii ki, her yerde olduğu gibi, Deliorman’da da hayat acısıyla, tatlısıyla devam ediyor…
İnternette paylaştığım resimler – gurbette, vatanımızdan uzak olan insanlarımızı sevindirmesi beni ve ailemi mutlu ediyor…
Artık eski dikte günlerin umut karartan zamanlarında değiliz.
Ve ne iyi ki – umut verici günlerdeyiz.
Sadece bunu düşünüp, bu günümüzün
kıymetini bilip, demokrasili zamanımıza gereken değeri vermeye yeterlidir.
Röportajın tamamını üstteki ses dosyasından dinleyebilirsiniz
Fotoğraflar: Hikmet Efrahim özel arşiv
BNR