Gülten RAYİMOĞLU

1951 yılı Şubat ayı ortalarına geldiğinde, Türkiye’ye gelen göçmen sayısı 86 bin civarına ulaşmıştı. Her gün en az 800 göçmen Türkiye’ye giriş yapıyordu. Ancak, Türkiye sınırına Bulgaristan tarafından yapılan yığınaklar büyük bir sorun haline gelmişti. Bulgaristan, Türkiye ile yaptığı anlaşma gereğince her gün en fazla 800 göçmen göndermeyi taahhüt etmiş olmasına rağmen, Svilengrad hududuna 20-25 bin göçmen yığılmıştı. Bu göçmenler arasında rahatsızlanan ve hastalananlar da bulunuyordu. (Çulha, 2017: 14)
Türkiye’nin yaptığı tüm uyarılara rağmen, Bulgaristan Türkiye’ye vizesiz ve sahte vizeli Çingeneleri sınıra göndermeye devam etti. Bunun üzerine, Türk hükümeti, 8 Kasım 1951 tarihinde Türk-Bulgar sınırını kapattığını duyurdu. Olayın ardından, Bulgaristan Dışişleri Bakanı, 14 Kasım 1951 tarihinde Sofya elçisine bir nota vererek, Orient Ekspresi üzerinden Bulgaristan’dan göçmenlerin Türkiye sınırlarına alınmasını
talep etti. Türk hükümeti, 17 Kasım 1951 tarihinde verdiği cevabi notada, Bulgar hudut memurlarıyla yapılan anlaşmaya aykırı olarak, Türkiye’ye vizesiz göçmenlerin ve Çingenelerin gönderilmeye devam edildiğini belirterek, eğer Bulgaristan bu kişileri geri alırsa sınırın yeniden açılacağını ifade etti. (Zafer, 18 Kasım 1951: 1-4)
1951 yılının ilk aylarında gelen göçmenlerin sayısı, anlaşmaya uygun şekilde günde 700-800 civarında kalmışken, yıl ilerledikçe, özellikle hasat mevsiminin yaklaşmasıyla bu sayı düşmeye başlamış ve gelen göçmen sayısı 3 bini geçmemiştir. 8 Kasım 1951 tarihinde Türk hükümeti tarafından sınırın ikinci kez kapatılmasıyla birlikte, Türkiye’ye göçmen gelmesi tamamen durmuştu.
30 Kasım 1951 tarihinde Bulgaristan, yayımladığı bir tebliğle göçü tamamen durdurduğunu açıkladı ve şu ifadelerde bulundu: Türk hükümetinin 1944’ten itibaren yaptığı propaganda ile Bulgaristan’daki Türkleri göçe teşvik ettiği, ancak daha sonra bu göçü engellemeye çalıştığı, dolayısıyla tüm suçun Türk hükümetine ait olduğu belirtildi. (Zafer, 2 Kasım 1951) Göçü durdurma kararı sonrasında, Bulgar hükümeti, ülkedeki Türklerin pasaportlarını topladı ve göç konusunun konuşulmasını yasakladı. Göç etmeye hazırlanan, hatta Türkiye’ye giriş vizelerini almış olan yaklaşık 1500 Türk, Bulgar polisi tarafından pasaportları alındıktan sonra Bulgar sınırından geri çevrildi.
Bununla birlikte, Bulgar hükûmeti, Türkiye’nin daha fazla göçmen kabul etmesini sağlamak amacıyla, 1952 yılı için Bulgar Türklerinden vergi almak, ödemeyenlere haciz işlemi uygulamak gibi zorlayıcı tedbirler aldı. Ayrıca, Sofya’da Stalin’in heykelinin dikilmesi için para toplandı ve Güney Kore ordusuna karşı savaşan komünistlere yardım sağlanması adına da para toplama girişiminde bulunuldu. (Pınar, 2014: 76)
Türk hükümeti, göçmen sorununu çözmek amacıyla 1 Ocak 1950’den itibaren Bulgaristan’dan gelen ve gelecek tüm göçmenleri “serbest göçmen” olarak kabul etti. Bu kişiler, 2510 sayılı İskân Kanunu’nun 15. maddesinde yapılan değişiklikle “göçmen” kategorisine alındı. Böylece, devlet tüm göçmenlere yardım sağlamaya başladı.

Reklamlar