Gülten RAYİMOĞLU
1950 yılına gelindiğinde, Türkiye’de yapılan seçimlerle iktidar Demokrat Parti (DP) tarafından devralınmıştı.
DP, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından izlenen göçmen iskân politikasından farklı olarak, daha aktif bir yaklaşım sergileyerek, göçmenlerin Türkiye’ye kabulüne yönelik çalışmalarına hız vermiştir.
DP’nin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, bu konuda şunları ifade etmiştir: “Bulgaristan’ın bütün göçmenleri Türkiye’ye göndermesi durumunda dahi hükümet olarak göçmenlere sahip çıkılacaktır.”
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrası açık bir şekilde Amerika’nın yanında yer almış ve bu durum Sovyetler Birliği tarafından rahatsız edici bulunmuştur. DP’nin iktidarının ilk yıllarında Kore Savaşı’nın patlak vermesi, Türkiye’nin NATO’ya katılma amacıyla bir fırsat olarak görülmüş ve bu doğrultuda 4.500 asker gönderilme kararı alınmıştır.
Bu karar, Sovyetler Birliği’ni olduğu kadar, Bulgaristan’ı da oldukça rahatsız etmiştir.
Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkiler, Bulgaristan’a komünist bir yönetim kurulmasından sonra 1949’da karşılıklı sınır ihlalleri ve casusluk olaylarıyla daha da gerginleşmiştir.
Bu dönemde, Bulgar hükümeti, 1950 yılının başlarından itibaren, Türk azınlığa çıkış vizesi vermeye başlamıştır.
Ocak ayında bu sayı 860 iken, Ağustos ayında 7 bine kadar çıkmıştır. Ancak Türk hükümeti, bütün mal ve mülkleri ellerinden alınmış şekilde sınıra yığılan bu göçmen kitlesini Türkiye’ye kabul etmekte zorlanmış ve Bulgar-Türk ilişkilerini kesme noktasına getirmiştir (Sander, 1969: 74).
DP hükümetinin 1950 Haziran’ında Kore Savaşı’na gönüllü bir tugay göndermeye karar vermesi, Bulgaristan’ı oldukça kızdırmış ve Bulgaristan, Türkiye’yi cezalandırmak amacıyla 10 Ağustos 1950 tarihinde Türkiye’ye bir nota göndermiştir. Notada, Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığının büyük bir kısmının Türkiye’ye gitme isteği içinde olduğu ve bu isteğin, 1925 Türkiye-Bulgaristan Antlaşması’na uygun olduğu belirtilerek, Türkiye’ye 250 bin Türk’e vize verilmesi kararlaştırıldığı ifade edilmiştir. Bulgaristan, Türkiye’nin bu göçmenleri üç ay içinde kabul etmesini talep etmiştir. (Milliyet, 12 Ağustos 1950: 1-5)
Notada, DP hükümetinin Bulgarlara karşı yürüttüğü düşmanlık propagandasının, Bulgaristan’daki Türkler üzerinde olumsuz bir etki yarattığı; bunun sonucunda, özellikle tarımla uğraşan Türk işçilerinin üretimlerini durdurduğu ve bu durumun Bulgaristan’ın yıllık üretimini düşürdüğü öne sürülmüştür. (Pınar, 2014: 66)
Ayrıca, Bulgaristan hükümeti tarafından dağıtılan beyannamelerle, sayıları 250 bin olarak belirtilen göçmenlerin büyük kısmına vize verildiği ve bunlardan 54 binine memleketi terk etme izni verildiği ifade edilmiştir. Bulgar hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1925 Antlaşması’nda yer alan taahhütleri yerine getirmediğini iddia etmiştir. (Ayın Tarihi, 22 Ağustos 1950: 41)