Aydın FİDAN
Bulgaristan’da totalitarizm döneminde işlenen insanlık suçlarının zaman aşamasına uğramasını önlemek ve somut olarak 1944 / 1989 mezalim dönemi yöneticileri Devlet Başkanı Todor Jivkov ile hala hayatta olan İç işleri bakanı Georgi Tanev ve Milli Sorgulama Müdürlüğü Amiri General Kostadin Kotsaliev hakkında Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmak suretiyle yargılanmalarını sağlamaktır. Ayrıca HÖH partisi oylarıyla da onaylanan, komünizim suçlarının zaman aşımına uğratılması yasasının Anayasa Mahkemesinde ret edilmesi için sesimizi yükselterek katkıda bulunmaktır.
HİÇBİRŞEY UNUTULMADI VE UNUTULMAYACAKTIR.
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği kısaca BULTÜRK olarak bu basın bildirimizi sizlerle paylaşmak isterken, komünizm zalimlerinin yargı önüne çıkarılması davamızın 1990’dan beri devam ettiğini, 2003’ten deri de dernek etkinliklerimizin özünü oluşturduğunu önceden belirtiyorum. Biz memleketimiz olan Bulgaristan’da tötaliter rejimin Türklere, Müslümanlarımıza ve diğer azınlıklara karşı işlediği suçların bir devlet terörü olduğuna inanıyoruz, üzerine renkli halı çekmekle bu yaranın gömülmediğine, aynı zihniyetin hala yaşadığına inanıyoruz ve her gün onunla mücadele ediyoruz.
Göçe zorlama olayı, yalnız Bulgaristan Türklerinin başına gelen bir olay değildir. 1960’larda Bulgaristan’da yaşayan Ermeniler sıkıştırılmış ve büyük kısmı İspanya’ya göç etmek zorunda kalmıştır. 1974’te Çingenelerin nüfus oranının büyüdüğünü göre T. Jivkov Hindistan Başbakanı İndira Gandi’yi Slivneye götürmüş ve “Gang ırmağı boyunda yer var, tek yönlü uçak belediyle sizi bağrıma basmaya hazırım” dedirtmiştir.
Bu kapanmayan bir yaradır, 1942’de Yahudilerin “Auşwitse değil de Filistin’e gönderilmeleri de başka bir trajedidir.
Fakat bu tarihin en kanlı sayfaları Türk kanıyla yazılmıştır. 1878 Berlin Konferansında ayrıcalıklı Müslüman hakları sağlanan atalarımız 138 yıldan beri ödün vermek zorunda kalmış, zulme dayanamayanlar anavatana gelmiştir. Biz de onlardanız.
Ne var ki, modern dünya, hele son çarpışmaları Suriye cephesinde devam eden “Soğuk Savaş” dönemi suçlarından, katliam boyutunda olan birçoğunun cezasız kalması yutulup unutulur bir şey değildir. Biz, totalitarizme karşı mücadeleden gelen bir nesiliz, bize yapılan zulüm hafızamızda canlıdır. İnsan bilmediği bir şeye karşı mücadele demez. Bize istedikleri zaman ve istedikleri yerde silah çekenlere, üzerimize tank sürenlere, yargı sağır ve kör kalırsa, onları tutuklayıp içeri atmazsa, ve Nazi katili Hess gibi son nefesine kadar içeride kalmalarını sağlamazsa, hiçbir şey olmamış demektir, zalimin ve zulmün el ele vermiş yaşamaya devam edeceklerine güvence olacaktır. Bulgaristan’da totalitarizm gömülmedi, ayaktadır. Buraya toplanmamız bu mücadeleye devam ediyoruz anlamındadır.
***
HESAP SORMAK, YARGILANMALARINI İSTEMEK HAKKIMIZDIR.
Bu gün, bu anlamda Bulgaristan’da yaşayan ve Bulgaristan’dan göç etmek zorunda kalmış soydaşlarımız adına tarihi bir gün yaşıyoruz.
Önemi şu noktada gizlidir. 1944 – 1989 Bulgaristan totaliter komünist döneminde, zulüm gören soydaşlarımızın hak arama davası, dışardan da olsa, memleketimizdeki kavgaya bir katkı olarak devam etmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki temel hak ve hürriyetlerle birlikte, anadilinde konuşma, dininde ibadet etme ve gelenek ve göreneklerine göre yaşama gibi en temel ve doğal haklarını da yitirdikten sonra göç etmek zorunda kalan kardeşlerimiz için bu gün bu anlamda hepsinin yüreğine su serpilecek kutlu bir gündür.
Kendi vatanında müstemleke insanı muamelesi gören Bulgaristan Türk’ü 1944 ile 1989 döneminde utanç kaynağı komünist rejimde zulüm kurbanıdır.
Öz benliklerinden, soy ve tarihlerinden koparılırken, isimleri hatta mezar taşları bile değiştirilirken, onlar Türk ve Müslüman kimliği mücadelesi vermiştir. 1987’den sonra bu mücadele örgütlü ve bilinçlidir. 1989’da İsyan bayrağı dikmiştir. “Kalaşnikler” 100 kurşunu bir dakikata attığı ve zırhlılar Türk köylerine girebildiği için, 1789’da Paris merkezinde kurulan kelle kesme makinası /giyotin,/ Sofya’ya kurulmasa da, cesetlerimizi köy meydanlarından, gösteri alanlarından, sürgünden ve cezaevlerinden toplayan biziz. Bizim davamız kutsal olduğundan küçük ve büyük kurban yoktur. Hepimiz en kıymetlimiz, en azizimiz, kardeşimizdir.
Bize uygulanan zulümde etnik sıra ve ayrım yoktu, isim giyotininden Türkler, Çingeneler Pomaklar, Tatarlar Tüm Müslüman kardeşlerimiz geçirildik. İşte o ağır günlerde hepimizin bir olduğumuzu ve düşmanın da karşımızdaki Bulgar devlet terörü olduğunu gördük. Ve bugün de, o günlerden bu yana 30 yıl geçmesine rağmen, katledilmemiz emirlerine imza atıp mühür basanların tutuklanıp cezalandırılmasında haklıyız. Onun için ezin emirlerini imzalayan Generallerin yargılanmasını istiyoruz. İfade ettiğim kararlılık ve irade, tüm soydaşlarımın ve Bulgaristan’da kalan kardeşlerimin ortak azmi ve iradesidir.
İşte bu şartların getirdiği sonuç;
İşte bu nedenle, Bultürk olarak bize Bulgaristan’dan 1989 mezalim kültürel soykırım yılı öncesi yönetiminde bulunan Todor Jivkov dönemi ve hatta hayatta olan dönemi generallerinden Georgi Tanev ile Kostadin Kotsaliev’in işledikleri somut suçlarla ilgili tutuklanıp yargılanmalarının önünü açacak ve totalitarizm zulmünün bütünüyle açıklanmasını isityoruz. Ancak bu yapılırsa tekrar etmeyebilir. Ayakta kaldıkça yeşerme tehlikesi büyüktür.
Merkezlerinin Sofya’da olduğunu bildirdikleri Hana Arend Vakfı, 22.01.2016 saat 10.00’da yine Sofya’da bu konu ile ilgili olarak bir basın toplantısı yapacaklarını bildirdiler. Vakıf yöneticileri bizim bu konuda ne düşündüğümüzü hatta ortak olarak bu konuda bir şeyler yapıp-yapamayacağımızı bildirmemizi talep ettiler.
Bultürk olarak bizler, bizi heyecanlandıran böylesi bir çalışmanın kimin tarafından geldiğini araştırıp karar vermek yerine, doğruluğuna ve gerekliğine inandığımız bu fikrin behemehal uygulamaya sokulması arzusundayız.
Hamaset söylemleri yerine eyleme geçmenin gerekliliğine inanan teşkilatımız, müteveffa Todor Jivkov başta olmak üzere hayatta bulunan sadece bu iki adam nezdinde mahkum edilmesi, dönemle ilgili hesap sorulması ve bunların sadece Bulgarlarla değil bunlar Türklerle genişletilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Ancak bu davalar, tarihte yeni fasıllar açacağı gibi, başta Bulgar devleti olmak üzere tüm dünya devletlerine de örnek teşkil etmesi açısından son derece önemlidir.
Bu vesileyle tüm soydaşlarımıza duyuruyoruz ki,
Sofya’da yapılacak olan bu basın toplantısına ön yargılardan arınmış olarak katılınız. Katılınız çünkü, kimsenin yaptığı yanına kalmasın ve yüreğimize bir nebze olsun ferahlık gelsin.
Özellikle Belene sürgününe uğramış soydaşlarımız ve dahi tüm bu kültürel soy kırımdan etkilenmiş kardeşlerimiz yakın bir gelecekte de hakları zayi olmasın ve sahibi olabilsinler.
Biz Bultürk teşkilatı olarak, bu konunun basın toplantısı ile sınırlı kalmayacağını, konunun yakınen tarafımızca takip edileceğini, ilgili makamlarca girişimde bulunacağımızı, konunun hassasiyetine binaen ilgili tüm kamuoyumuza bildiririz.
Bil vesile hepinize en derin saygı ve sevgilerimizi sunarız.
20.Ocak.2016