Tarih: 14.04.2018
Yazan: Şakir ARSLANTAŞ
Konu: Suriye Barışından korkan ABD ve ortakları.
1992’de Yakın Doğu bataklığına batan Birleşik Amerika 14 Nisan 2018’de şafak sökerken 19. Hava saldırısını gerçekleştirdi. Kızıl Deniz ve Doğu Akdeniz’den ateşlenen Tomahawk fizelerine Fransa’dan ve Güney Kıbrısta’ki İngiliz askeri üssünden kalkan savaş uçakları kanatlarının altında taşıdıkları füzeleri Suriye’nin Şam ve Homs şehrilerine fırlattılar.
Aynı anda fırlatılan ölümcül füze sayısının 110 olduğu bildirilse de 71 havada radara yakalandı ve imha edildi.
C-300 ve C 400 gibi son model füze ve uçak savar sistemleri olmayan Suriye, Varşova Paktı yıllarında yani bundan 35 yıl önce satın aldığı Rus uçak ve füze savar sistemleriyle saldırıyı boşa çıkartmayı başardı.
Bu defa Birleşik Amerika, İngiltere ve Fransayı da kendi düştüğü bataklığa çekebildi. Onlarda terörü destekleyenler, istediklerini cezayı kandıranlar ve egemen olma hevesini yenemeyenler arasında yer aldılar.
2014 yılının yaz aylarından bu yana Suriye topraklarında iki parallel savaş devam ediyordu.
Bu savaşların birisi, Suriye’de nüfusun daha kalabalık olduğu Batı bölgelerde, Suni Arap asilerle devlet başkanı Başkan Beşer Asat arasında devam ederken, ikinci savaş hattı da sözüm ona İslam Devleti (DEAŞ) ile ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri arasında yürütülüyordu. Sözde DEAŞ yerin dibine gömüldü, fakat ABD ve müttefikleri bölgeden çekilmiyor. Varlıklarını ve egemen durumlarını biraz daha güçlü hissettirmek için Müslümanların kutsal saydıkları Kadir gecesinde Cumartesi sabahının şafağında 190. Askeri hava saldırısını gerçekleştirdiler. Füzelerinin dörtte üçü düşürülse de, saldırı emrini veren Başkan Trump “bundan fazlası yapılamazdı”, dedi.
Yakın Doğu konusunda kafası iyice yıkanan Batı dünyasındaki orta ve kararsız alt kesim, Surye savaşının merkezinde Amerikayı görmekten sanki zevk alıyor. Suriye Savaşı zaten ABD ve müttefikleri tarafından dıştan kışkırtılan ve ateşlenen bir savaştı. Suriye halkını dize getirmeden ana hedef olarak gösterdiği İran’a füze gönderemeyen ABD, bu gidişle bölgede beyaz bayrak çekmek zorunda kalacak. Viyetnam ve Afganistan’dan sona Yakın Doğu’da da kendi mezarını kazmak üzere olan Vashington, şanını ve şöhretini gece saldırılarıyla yaşatmak ve halkın gözüne parlak yıldızlar ve zafer vaatleri serpmek peşindedir.
ABD’nin kendi kadrolarıyla yarattığı DEAŞ planı patlasa da, ABD ve müttefikleri – Fransa ve İngiltere bölgeden çekilmek istemiyor. Suriye topraklarının % 30 emperyalizm ve cinayet ortağı yerli terör ortakları YPG ve PKK vb tarafından işgal altındadır. Onlar silah yıdığı işgal bölgelerinde kendi kantonlarını oluşturarak kalıcı yerleşmeye çalışıyorlar.
Bu arada Urdün’deki 60 bin Suriyeli’nin kaldığı “Rukhban” kampı gibi merkezler de ABD tarafından eğitilenve silahlandırılarak çatışma hattına sürülen teröristler kazanıdır. Terörist üreten kuluçka makinası rolü gören bu kamplar Yakın Doğu ateşinin daha da ateşlenmesinde büyük rol oynuyor.
4 milyon sığınmacı ve savaş kaçağına kanat açan Türkiye Cumhuriyeti, Baş Komutan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde toprak bütünlüğü korunarak, Suriye’nin tüm terör örgütlerinden temizlenmesi, özgür ve demokratik bir rejim kurularak, sığınmacıların köy ve kentlerine dönmesi ve huzur sağlanması mücadelesinde öncü güçtür. Bütün dünyaya örnektir.
18 Mart 2018 tarihinde Türkiye Silahlı Güçleri (TSG) Genel Kurmay Başkanlığı Afrin’in kurtarildiğini haber verdi. Yöredeki 200 yerleşim yerinde Türkiye Cumhuriyeti ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bayrağı dalgalandı. Başarılı operasyonda, 3 603 terörist etkisiz hale getirildi. PKK ve PYD silahlı terör güçleri inlerinden çıkarıldı.1 000 km kare bölge kurtarıldı.
“Zeytin Dalı” operasyonu ile Suriye kurtuluşunun birinci sayfası yazıldı. Bu operasyon, ABD ve batılı emperyalist güçler desteği olmadan PKK ve PYD güçlerinin her cephede hezimete ve yenilgiye mahküm olduğunu gösterirken, Afrin düştü, büyük toprak kaybına uğradılar. Bir ucu Akdeniz’e uzanırken, başkenti Rojava olması planlanan sözüm ona“Kuzey Suriye Demokratik Federasyon” adıyla sahneye çıkarılmak isteyen ve Suriye coğrafyası haritasını parçalayıp Tğrkiye Sınırına bir çıban başı dikme hayalleri yerle bir oldu.
“Sırtı yere gelen yenilmeye doymaz” diye bir arasözümüz vardır. Yalan,dolan ve kışkırtıcı propagandaları devam eden PKK, PDE ve PYD gibi terör örgütleri şimdi “strateji değişikliği yapacaklarını” ve kurtarılan bölgelerde silahlı çete savaşlarını sürdüreceklerini ilan ediyorlar, sanki şimdiye kadar başka birşey yapıyorlardı.
TSG’nin Menbic ve dolayındakı Merkezleri teröristlerden arıtması ve ÖSO milislerinin himayesinde ve Türkiye’nin kurumsal öncülüğünde bölgeye Arap sığınmacı yerleştirilmesi normal yaşama dönülmesi ve güvenlik sağlanması açısından giderek daha büyük önem kazanıyor ve uzlaşmadan ve özgürlükten yana olan zinde güçler tarafından destekleniyor.
- füzeli saldırının nedenlere bakalım.
Tabii ki, bu nedenlerin hepsi bir yenilgi feryadıdır. Özetlersek: Mart 2018’de dünya iletişim araçları hep Doğu Guta’dan söz etti. Gidip görenler bilir. Doğu Guta Şam’ın Batı, Güney ve Doğu ‘sunda 400 km kareye yayıılmış bir vahadır. Şam Homs ana yolu yoyunca uzanır. 1980’li yıllarda imara açılmış ve 21. Yüzyıla 2.2 milyon nüfusla girmiştir. Emperyalistlerin desteklediği “an-Nusra” ve “Ceyş al – İslam” 2011’de bölgeye yerleşince gerginlik ve silahlı saldırı olayları başladı. 2015’te Şam hükümeti ilk kez bölgeyi terör örgütlerinden temizleme operasyonu başlattı. 2016 güzünde Sedam güçleri bu yörenin stratejik mevzi olan Tel-Saban tepesini ele geçirdiler. 4 Mayıs 2017’de Rusya,İran ve Türkiye arabuluculuğunda ve stratejik garantörllüğünde barış anlaşması imzalandı ve bölgeye Kızılay Yardım Konvoyu gönderildi.
19 Şubat 2018’de BMT Genel Sekreteri sözcüsü Farhan Haq, bir basın toplantısında şöyle dedi: “Suriye’nin kurtarılan Doğu Guta bölgesinde 400 bin kişiye insani yardım ekipleri yiyecek içecek ve sağlık yardımı sağlarken, terör güçlerinin yığınak yaptığı da gözleniyor. Şam’ın merkezinden 10 km Kuzey-Doğudaki Duma şehri merkezinde silahlı çatışmaşlar yürtülürken, havadan bombardıman da başladı. İlk saldırıda 30 kişi öldü. 15 Şubat’ta Doğu Guta da bombalanmaya başlandı. Birçokları çocuk ve kadın büyük sayıda insan katledildi. Aynı dönemde 36 füze ise Şam’ın merkez semtlerine düştü. Ölü ve canlılar var. “
Bilindiği üzere, 24 Şubat 2018’de BMT Güvenlik Konseyi hemen yürürlüğe giren 30 gün süreli Suriye’de ateş kes kararı aldı. Bu kararda, Irak’ta DEAŞ’a, Al Kayda, an-Nusra (ANF) ve Al Kayda ve DEAŞ’la bağlı tüm kişiler ve gruplara ve Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak ilan edilen tüm diğer güçlere karşı mücadelenin devam edileceği duyuruldu. Ayrıca Doğu Guta, Yarmuk, Fua ve Kefraya’da insani yardım konvoylarına yol verilmesi ve yardımların halka ulaşımına engel olunmaması istendi. Doğu Guta’daki terör güçlerinin bu karara uymadığını dünya öğrendi. Şam hükümetinin bu cıhat güçleriyle mücadelede “kimyasal silah” kullandığı iddiaları, 290-ıncı emperyalist saldırıya neden oldu. (Savaşta kimyasal silah kullanılması 100 yıl önce BMT tarafından yasaklanmıştır.) Yani ABD, İngiltere ve Fransa sinsi planlarının suya düşürülmesine tahammül edemediler ve yalanı vesile ederek silahları ateşlediler. 290. Saldırı, Suriye savaşının bir iç savaş olmaktan çıktığını ve neredeyse bir bölgesel üçüncü büyük savaşa tırmandığına kanıttır. 2. Dünya Savaşında hiç bir cephede bir saat içinde 110 füze atılmamıştı.
***
İrili ufaklı terör örgütleri sayısının bilinmediği, yok olanın yerinde hemen yenisinin belirdiği bu bölgede, ABD’nin oluşturduğu DEAŞ’ın dağılmasından ve bir yere kadar yok edilmesinden sonra emperyalizmin ne fazla güvendiği güç olarak, deneyimli katil terrorist örgütü PKK ön plana çıktı. Türkiye Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı yıllardan beri silahlı savaş yürütüyor. TSK, bu katillerin Sıvas’tan Kayseri’ye kadar Türkiye Cumhuriyeti vatan topraklarımıza göz dikmesi emellerini her gün yerin dibine gömüyor ve gömecektir.
PKK ile mücadele stratejik önem taşır. Vatan toprağının her karışında PKK’nın kökü kazınmadan güvenli huzur ve barış sağlanmasının olanaksız olduğunu görmeyen kalmadı. Hain planlar önce Suriye’nin parçalanması planlarında çok önemli yer almaya devam ediyor. Bütün Yakın Doğu’nun PKK-PYD-FETO güçlerinden temizlenmesi Suriye cephe savaşlarında kırmızı çizgi olmaya devam edecektir.
Son gelişmeler, Fırat nehrinin iki tarafından da tüm terör odaklarının silahsızlandırılıp temizlenmesine kadar devam edeceğine kesin işarettir.
Suriyeyi parçalama ve küçük terör devletleri oluşturma ve Yakın Doğu’ya 21. Yüzyıl boyunca göz açtırmama planları mutlaka suya düşürülmeli ve emperyalist güçler ve uşakları bölgeden kovulmalıdır. Yakın Doğu, Suriye ve Irak artık bir Arap bataklığı değil, mutlaka kurutulması gereken komşu topraklarıdır. Dava ortaktır.
Devam edecek: Kim ne istiyor -2