13. 1958’de Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesinde özel bir Dil Komisyonu kurulmuştu. Bu Komisyonun görevi Türk yazı dilinin söz varlığına Bulgarca kelimeler kazandırılarak Türkçeyi “zenginleştirmek”, hatta Türkçenin gramer yapısını, cümle kuruluşu kurallarını da değiştirmekti. Komisyonun önerisi üzere bir liste hazırlanır ve Türk yazı dilinin söz varlığına birçok Bulgarca kelimenin “kazandırılması” zorunlu hâl alır. Türkçe çıkan basında söz konusu listedeki kelime ve ifadelerin kullanımına geçilir .
Bulgaristan’da olup bitenlerden dünya habersizdi veya olup bitenlere göz yumuluyordu. Türklerin tepkisi gecikmedi. Yeniden bir göç söylentisi yayıldı. 1964 yılında 380 bin Türk Türkiye’ye göç etmek için başvuruda bulundu. Bulgaristan’da gelişen olaylar yabancı basında yankı bulmaya başladı. Bulgar makamları bundan rahatsız oldu ve 1964-1968 döneminde geçici olarak geri adım attılar. 28 Ocak 1964’te Bulgaristan Komünist Partisi Siyasî Bürosu 22 No’lu bir Karar alır. Bu Karar doğrultusunda Türklerin eğitim ve kültürü konularında bir yumuşama politikası izlenmeye başladı.
Ancak 1970’lerde durum kötüleşti ve olaylar giderek tırmanışını sürdürdü. 1980’lerin ortasında Türk kimliğinin tamamen ortadan kaldırılması için Türklerin adları da Bulgar adlarıyla değiştirilerek Bulgaristan’da Türk olmadığı resmen ilân edildi. Okulda, orduda, sokakta, iş yerinde, evde bile Türklerin birbiri aralarında Türkçe konuşması, Türk adlarıyla birbirlerine hitap etmesi yasaklandı. Bulgarca bilmeyen yaşlılar hastahanelere alınmadı, bu gibilerine bakkal ve marketten ekmek vb. temel besin mallarının satılması da yasaklandı…
Bulgar eğitimciler en kötü bir yöntem de uyguladılar: Bulgar öğretmenler, en küçük yaşta Türk öğrencileri dahi zorlayıp, bunların ailelerinde Türkçe konuşulduğuna dair bilgi topladılar. Türkçe konuşan aile bireylerinin cezalandırılmasında gereken devlet makamlarıyla işbirliğine gittiler. Pedagoji normlarıyla bağdaşmayan bu durum beş yıl (1984/5-1989) sürdü.
İnsanlık dışı daha birçok hareketlerde bulunuldu. Totaliter rejim idarecileri, etkisi uzun sürecek daha bir harekette bulundular: Türklerle Bulgarların iç içe yaşadıkları bölgelerde Bulgarları görevlendirerek Türk komşularını takip ettirdiler, devriye gezdirdiler ve ailelerinde Türkçe konuşan, evde geleneksel kıyafetlerini giyenlere ceza kestirdiler. On yıllardan beri süregelen iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerini böylelikle koparmış oldular .
İdarî yöntemlerle yürütülen ad değiştirme kampanyasına “soya dönüş”, “uyanış süreci” dendi. Okullarda büyük bir facia yaşandı. Bulgar öğretmenler seferber edilerek geceli gündüzlü çalıştılar ve kısa zamanda okullarda her türlü belge yenilendi, Türk öğretmen ve öğrencilerin Türk adlarının yerine Bulgar adları yazıldı. Bu acı gerçeği birçok Bulgar öğretmen de ağır yaşadı. Bir Bulgar bayan öğretmenin anlattıklarından şunları aktaralım: “Okulda Türk öğretmenlerin hepsi görevden alınmışlardı. Bir tanesi bırakılmıştı, mükemmel Bulgarca konuşuyordu. Onu da bırakmamalıydılar. Çok acı verici bir olaydı bu, sınıfta kendi oğluna bile Mehmet diyeceğine Martin, diye sesleniyordu. İlk günlerde öğretmenler odasına her girdiğinde bu arkadaşımız ağlıyordu” .
Türk öğretmenler (ve öteki bazı aydınlar) 1985’in Ocak ayında görevlerinden alınarak cezaevlerine, Bulgarların yoğun yaşadığı bölgelere, Belene Ölüm Adasına ve başka kamplara gönderildiler, yerlerine büyük şehirlerden Bulgar öğretmenler atanarak bunlara iki üç kat daha yüksek maaş bağlandı. Hepsine lojman sağlandı. O dönemde Bulgaristan Millî Eğitim Bakanı görevinde bulunan “soya dönüş” sürecinin uygulanmasında aktif rol oynayan ve Sofya Üniversitesinin eski rektörü tarihçi İlço Dimitrov, yeni atanan öğretmenleri Türk bölgelerine gönderirken bunlara büyük patriotlar (vatanseverler) dedi. Ancak maaşlardaki haksızlık, Türk öğrencilerin okuduğu okullarda uzun yıllardan beri öğretmenlik yapmakta olan Bulgar öğretmenlerin sert tepkisine yol açtı ve bu Bulgar öğretmenler yeni atanmış olanlara: patriot değil, pariot (vatansever değil, paraseverler) adını verdiler.
Bulgaristan Türklerinin tarihinde emsali görülmemiş olaylar yaşandı. Eğitim ve kültürel alanda kalkınma yoluyla Türk toplumunun Bulgar halkıyla bütünleşmesi çok zaman alacağını, Türkiye’ye de göç ettirmek kolay olmayacağını anlayınca totaliter rejim yetkilileri “soya dönüş süreci”ni başlatarak bir iki ay içerisinde idarî yöntemlerle, ordunun da katılımıyla Türkleri “Bulgar” yapmaya çalıştılar, dil, din, ad, gelenek denen her unsuru yasakladılar. Sonra da yüz binlerce Türkü sınır dışı ettiler.
Büyük tarihî emelleri gerçekleştirebilmek için Bulgaristan Türklerine birtakım haklar verilmiş, bazı fedakârlıklar yapılmıştır. Emeller suya düşünce de Bulgaristan Türklerine soykırım uygulanmasına kalkışılmıştır.
Türklere yapılan bu insanlık dışı işkenceler ve 1989 yılının yaz aylarında sınır dışı edilmeleri, Bulgaristan’da politik olayların gelişmesini hızlandırdı.I. Demokrasiye Geçiş Sürecinde Türkçe Eğitimi
Totaliter rejim yöneticilerinin 1989’da gerçekleştirdikleri “Büyük Göç”, ülkedeki yaşam temposunu alt üst etti. Yüzbinlerce Türk Türkiye’ye göç edince birçok alanda işçiye ihtiyaç duyuldu, bazı bölgelerde sağlık memuru, ebe, hemşire, şoför gibi görevlerde çalışanların sayısı minimuma düştü ve sıkıntılar yaşanmaya başladı. Bulgar öğretmenler arasında ise büyük bir işsizlik başladı . Çünkü Büyük Göç’te Türk öğrenciler göç etmiş, birçok bölgede okullar öğrencisiz kalmıştı.
10 Kasım 1989’da Bulgaristan Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Todor Jivkov iktidardan indi ve ülkede demokrasiye bir geçiş süreci başladı. 29 Aralık 1989 tarihinde Bulgaristan Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu, “soya dönüş süreci” döneminde yapılmış yolsuzlukların ortadan kaldırılması kararını aldı. Alınan kararlarla Türklere azınlık hakları verileceği veya en azından bazı imtiyazlar sağlanacağı demek değil, sadece Anayasanın garantilediği kişi hakları öngörülmektedir . 1984-1985 yıllarında zorla değiştirilen Türk adlarının iade edileceği, Türk çocukların okullarda ana dilinde de dersleri olacağı söylentileri yayılmaya başladı. Daha o günlerde Türkçenin haftada kaç saat okutulması sorunu ortaya çıktı. Haftada en az dört saat okutulması önerildi ve daha sonraları Cumhurbaşkanlığı ve Eğitim Bakanlığında yapılan görüşmelerde bu öneri ağırlık kazanmaya başladı. Görüşmelerde bu satırların yazarının başkanlığında Türk azınlığın temsilcileri, Türkçe eğitime anaokulunun en büyük yaş grubundan başlanmasını, yani okul öncesi yaşta çocukların ana dilini öğrenmeye başlamalarını istiyorlardı. Resmî Bulgar temsilcileri ise Türk çocuklarının Bulgarcayı örenmelerine Türkçenin bir engel yaratacağını, bu yüzden de ikinci, hatta üçüncü sınıfta haftada iki veya üç saat Türkçe okutulmasında ısrarlıydılar. Tartışmalar çok sürdü ve 1990-1991 ders yılı Türkçe ders okutulmadan sona erdi.
Temmuz 1991 yılında Bulgaristan’ın yeni Anayasasının 36. maddesinde: “Ana dilleri Bularca olmayan vatandaşların, Bulgarcayı zorunlu olarak öğrenmelerinin yanı sıra, kendi ana dilini de öğrenme ve kullanma hakları vardır” denilmekteydi . Evet, 1971 Anayasasında da azınlıkların ana dilini öğrenme ve kullanma hakları garantiye alınmaktaydı. Ancak gerçekler başkaydı… Türk aydınları yeni Anayasanın 36. maddesine dayanarak ana dilinde eğitim konusunu bir numaralı sorun olarak yeniden ortaya koydular.
Okullarda Türk çocuklarının Türkçeden de ders yapmaları Eğitim Bakanlığınca devamlı erteleniyordu. Buna bir tepki olarak Türkler faaliyete geçti ve Türk öğrenciler dersleri boykot ederek haftalarca okula gitmediler. Bazı Türk anne-babalar tarafından açlık grevi başlatıldı. Eğitim Bakanlığı, Türkçenin okutulması kararını almak mecburiyetinde kaldı. Bu karara karşı çıkan Bulgar öğrencilerin anne ve babaları, bazı öğretmenler ve aşırı şoven gruplar okul kapılarına yığılarak Türk öğrencilerin okula girmelerini engellediler, trenleri durdurdular, ana yolları kestiler.
Bu arada Parlamento seçimleri yapılmış, yeni hükümet kurulmuştu. Türkçenin okutulması karara bağlandı, ancak öteki dersler gibi zorunlu değil de, çocukların isteğine bırakılıyordu.
1993’te Bilim ve Eğitim Bakanlığında hazırlanmış ders programında şöyle yazıyor: “Türk dilinin okutulmaya başlanması şu anda bir geçiş aşamasında bulunmaktadır. Bu geçiş aşaması, Türk dilinin on yıllar süresince okullarda okutulmamasından kaynaklanmaktadır. Bu dil, totaliter rejim tarafından yasaklanmıştı. Türk dili öğretimine geçen ders yılının ikinci yılında (Şubat 1992) başlandı. Bu öğretimin amacı, Bulgaristan Cumhuriyeti’ndeki Türk azınlığın çocuklarında III-VIII. sınıflarda ana dilinde okuma yazma beceri ve alışkanlıkları oluşturmaktır.
Bu ders yılından (1993/94) itibaren ise Türk dili öğretimi ikinci bir aşamaya geçmiştir. Öğretim I-VIII. sınıflarda gerçekleştirilecektir .
1994/95 ders yılında Türk dili öğretimine ilişkin bir kararname çıkarıldı ve Resmî Gazetede yayınlandı. Bakanlar Kurulunun bu kararnamesi şöyledir:
DEVLET GAZETESİ (Resmî Gazete),
Sayı 73, Tarih 09.09.1994 – Sayfa 3
KARARNAME No: 183
TARİH 05.09.1994
Bulgaristan Cumhuriyeti Okullarında Ana Dili Eğitimine Dair
BAKANLAR KURULU KARARI:
Madde 1. (1) Ana dili Bulgarca olmayan öğrenciler kendi ana dilini I. sınıftan VIII. sınıfa kadar öğretim plânı kapsamında Belediye okullarında serbest seçmeli ders olarak öğrenebilirler.
(2) Ana dili eğitimi haftada 4 saat olmak üzere program (yükü) kapsamında yapılır.
Madde 2. (1) Öğrenci, ana dilini okuyacağına dair istek beyanatında bulunur, kendi imzası veya yaşı küçük olduğundan, velisi tarafından imzalanmış dilekçeyle bildirir.
Madde 3. Bulgarcayı iyi bilmeyen çocuklar için, okula başlamazdan bir yıl önce, okul müdürü belediye yöneticileriyle ortak karara vararak çocuklara Bulgarcayı öğretmek için hazırlık sınıfı oluşturulabilir.
Madde 4. Ana dili eğitimi için gereken kitaplar, öğrenciler tarafından ödenmez. Gereken malî işler, öteki genel eğitim derslerine ait kitapların sağlanması yolu ve koşullarınca yapılır.
Madde 5. Ana dili eğitimine ait gerekli masraf, belediye bütçesinden karşılanır.
………………………………………………………………………………………………………
Başbakan: Lüben BEROV
Kararname doğrultusunda Eğitim ve Bilim Bakanlığının çıkarmış olduğu yönergede de şu ayrıntılar vardır:
“1. I-VIII. sınıf öğrencilerinden ana dili Bulgarca olmayanlar orta genel öğretim okulları eğitim plânı kapsamında belediye okullarında seçmeli bir ders olarak kendi ana dillerini okuyabilirler.
2. Ana dili eğitiminin gerçekleşmesi sürecinde göz önünde bulundurulması gereken hususlar:
2.1. Okulun sahip olduğu araç gereç, malzeme ve kadro durumu,
2.2. Eğitim, devlet taleplerine göre yapılmalı,
2.3. Ana dili öğretimi Eğitim ve Bilim Bakanlığınca onaylanmış evrak doğrultusunda yapılmalı,
2.4. Öğrencilerin ana dilini okumaya hevesi göz önünde bulundurulmalı,
3. Ana dili eğitimi, sınıflarda haftada 4 saat olarak saptanmıştır,
4. Her öğrenci, ana dilini okumaya başlarken istek beyanatı sunar. Ders yılı başında, 19.09 – 22.09 tarihleri arasında, her öğrenci okul müdürüne velisi tarafından imzalanmış bir dilekçe sunar,
Başka okula geçiş yaparken öğrenci, ana dili eğitimi için yeniden başvuruda bulunur,
5. Paragraf 4’te belirtildiği gibi, velisi tarafından imzalanmış dilekçeyi okul müdürüne sunarak öğrenci, ana dili eğitiminden vazgeçme hakkına sahiptir,
…………………………………………………………………………………………
1. …………………………… (Türkçeden) Başarısı zayıf (2) olan öğrenci, sınıfını geçer, bütünleme sınavına da girmesi zorunlu değildir……………………”
Belediye okullarında Türkçenin okutulmasına dair çıkarılmış yönerge ve emirnamelerde daha şunlar vardır:
– En az 14 öğrenci ana dilini okuma isteğinde bulunduğu takdirde Türkçe gruplar oluşturulur,
– Okulda Türkçeden ders verecek öğretmen bulunduğu takdirde Türkçe ders okutabilir,
– Öğrenci, serbest seçmeli olarak ana dilini okumayı tercih ederse, yabancı dil derslerine ve din dersine girmeye hakkı yoktur,
– Bulgarcayı iyi bilmeyen öğrenci, Bulgarcayı daha iyi öğrenebilmesi için Bulgarca ek dersleri seçmeli olarak tercih ederse, Türkçe öğretiminden mahrum edilmektedir,
– Öğrencinin diplomasına ana dili dersi ve gösterdiği başarı yazılmamaktadır.
Türk öğrenciler, Türkçe derslere devam etmemeleri için daha bir sıra zorluklar karşısında bırakılmaktadır.
1990 yılından sonra belediye okullarında I-VIII. sınıflarda 97 000’in üzerinde bulunan Türk öğrencilere (ki bunlardan sadece 35-40 000 kadarı Türkçe ders görebiliyorlardı). Türkçe dersleri okutacak öğretmen bulmak da bir problem oldu. Çünkü 1989 Büyük Göç’ü zorunlu olarak öğretmenleri alıp önceki büyük göçlerde de olduğu gibi Türkiye’ye götürmüş, okullar yine öğretmensiz kalmıştı. Yaklaşık 100 000 öğrenciye 960 öğretmen bulunabildi, bunların çoğunun pedagojik formasyonu yoktu.
1991’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde Bulgar Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldı. 1992’de Şumnu Yüksek Pedagoji Enstitüsünde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldı. 1993’te hâlen Filibe Üniversitesine bağlı Kırcaali Öğretmen Enstitüsünde Türkçeden eleman yetiştirme sınıfları açıldı.
Türk Müslüman gençlere dinî hazırlık verecek okulların açılmasında zorluk çekilmedi, mücadele edilmedi. Bulgar makamları 1990 yılında Yarı Yüksek (Önlisans) İslâm Enstitüsü ve Şumnu’da İmam Hatip Lisesi (Nüvvab) açtı. Ertesi ders yılında Rusçuk ve Mestanlı’da (Momçilgrat’ta) birer İmam Hatip Lisesi açıldı.
Yarı Yüksek (Önlisans) İslâm Enstitüsü Mart 1998 yılı ilkbaharında üniversite düzeyinde Yüksek İslâm Enstitüsü durumuna getirildi, öğretim süresi de 5 yıla çıkarıldı. İmam Hatip Okulları T. C. Diyanet İşleri Başkanlığının maddî desteği sayesinde varlığını sürdürmektedir. Öğretmen ihtiyacının giderilebilmesinde de yardımcı olunmaktadır. Yüksek İslâm Enstitüsü de Diyanet İşleri Başkanlığınca desteklenmektedir. Öğretimde de Türkiyeli uzmanlar yardımcı olmaktadır.
Totaliter rejime son verilir verilmez, 20-25 yıl bir aradan sonra Türkçe ders kitapları hazırlanmasına başlandı.
4.01.1990 tarihinde kurulan Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Türkçe ders kitapları hazırlanması için büyük çaba harcıyordu. O coşkulu aylarda geceli gündüzlü çalışmalar yapılarak her sınıfa birer Türkçe ders kitabı hazırlandı . HÖH Başkanı Ahmet Doğan’ın imzasını taşıyan üst yazılarla kitaplar Bulgaristan Eğitim ve Bilim Bakanlığına gönderildi ve bunların değerlendirilip onaylanması isteğinde bulunuldu. Üst yazıların birinden şunları aktaralım:
Sayın Bakan,
………HÖH Merkez Yönetim Konseyi, yazarlar ekipleri görevlendirerek I. – XI. sınıflarda Türkçe öğretimi için ders kitapları hazırlatmıştır. Millî Eğitim Bakanlığına yardımcı olmak amacıyla bu kitaplar hazırlanmıştır. Aynıları HÖH’te uzmanlarca da incelenmiştir.
Ekte sunulan I-VIII. sınıf Türkçe ders kitaplarının Bakanlığınızca değerlendirilip onaylanmasını arz eder, saygılar sunarım.
Sofya, 30.10.1990 İmza ve Mühür
Kitaplar incelendi, I. sınıf alfabe kitabına verilen “Özlenen Alfabe” adı inceleyenlerden biri tarafından uygun bulunmadı. Daha birkaç ufak-tefek düzeltmelerin yapılması önerilerek olumlu değer verildi. Ancak malî sıkıntılar sebep gösterilerek bunların basılması devamlı ertelendi. Bu arada kitaplar fotokopide çoğaltılmaya çalışıldı.
Bundan başka, T. C. Millî Eğitim Bakanlığının Türkiye’deki okullara ders kitabı olarak onaylamış olduğu Türkçe kitapların içeriğinde %20 oranında değişiklik yapılarak, bunlar Bulgaristan koşullarına uygun bir duruma getirilmiştir: Bulgaristan Türk sanatçılarına, Bulgar klasiklerine yer verilmiştir. Değişiklikler Bulgaristan’daki Türk aydınlarından oluşan bir ekip tarafından yapılıp yeni bir içerik kazanmış olan bu kitaplar uluslar arası örgütlerin maddî desteğiyle Sofya’da 1992’de basılmıştır.
Türkçe eğitiminin bugünkü durumu. Bulgaristan Türk çocuklarının ana dilinde de öğretim görmesi konusunda herhangi bir olumlu gelişme kaydedilmiş değildir, hatta durum kötüye gitmektedir denebilir. Bulgaristan’daki Türk aydınları durumun son derece vahim olduğunu yazıyorlar . 2001 yılından bu yana haftada 4 ders saati değil de II., III. ve IV. sınıflarda 2 ders saatine, I., V., VI., VII. ve VIII. sınıflarda da 3 ders saatine düşürülmüş olması kaygı vericidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, 1990 yılından bu yana çıkarılan kararname ve yönergelerde, 1998’de kabul edilen yeni Eğitim Yasasında da temel eğitim devlet okullarında ana dili derslerine serbest seçmeli dersler listesinde ve haftalık ders programı dışında yer verilmektedir. Türk dili, yabancı diller listesine alınarak Türk öğrencilerin Türkçeden ders görmeleri imkânsız bir hâl almaktadır.
Bulgaristan makamları “gerekli talep yok, yeterli sayıda Türkçe öğretmeni yok” diyorlar. Öte yandan ise Kırcaali Enstitüsü ve Şumnu Pedagoji Üniversitesindeki Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin kapatılması konusu gündeme getirildi. Bu bölümlerde fazlasıyla öğretmen yetiştirildiği ve bu mezunların iş bulamadıkları esas sebep olarak vurgulanıyor. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin kapatılmasına gidilirse, Bulgaristan Türklerinin eğitim ve kültürüne yeni bir darbe indirilmiş olacaktır. Biliyoruz ki eğitim, kültürün temelini oluşturur, kültürel gelişmenin temeli, eğitimdir. Demokrasi yolunu seçmiş Bulgaristan, azınlıklara uygulamakta olduğu politikada bir hayli mesafe aldı, birçok alanda olumlu gelişmeler kaydetti. Türkçe eğitimi konusunda da gereken tedbirler alınarak Türk öğrenciler ana dili derslerinden yoksun bırakılmayabilir. Türkçe derslerinin zorunlu ders kapsamına alınmasıyla bu alanda da yaşanmakta olan sorunlar çözüme kavuşabilir .
Türkçe ders kitapları basılması da ciddî bir sorundur. 1990 yılından bu yana Eğitim ve Bilim Bakanlığı bu konuda görevine düşeni yapabilirdi. Türkçe öğretmenleri belki de haklı olarak: “Türk dili öğretimi için Eğitim ve Bilim Bakanlığının malî imkânları yok da Bulgarcadan alfabe kitabını dört varyantta bastırmak için parayı nereden buluyor?” Diye soruyor ve dert yanıyorlar .
Türkçenin okutulmakta olduğu bazı ilköğretim okullarında Bulgar öğrencilerden de Türkçe derslerine devam edenler vardır. Bir komşu ülkenin dilini öğrenmek güzel bir şeydir. Türk öğrencilerin de hem ana dili, hem de komşu Türkiye’de resmî bir dil olduğu için Türkçeden okur yazar olmaları normal kabul edilmelidir.
Bulgaristan Türklerinin Türkçe Eğitimine Türkiye’nin Katkısı
Ders Kitapları. Yukarıda söz konusu olan ve Haklar ve Özgürlükler Hareketinin bir vatandaşlık görevi olarak hazırlatmış olduğu Türkçe ders kitapları, yazarları tarafından biraz genişletilerek bunların basılması için T. C. Millî Eğitim Bakanlığına başvuruda bulunulmuştur. Bakanlık, Bulgaristan Eğitim ve Bilim Bakanlığıyla yazışmalarda bulunup, kitaplar Sofya’da değerlendirilmiştir. “Ben Seninle Varım” adlı bir şiir dışında, kalan her yazının uygun görüldüğü Ankara’ya bildirildikten sonra bunların basılmasına geçilmiştir.
I.-VIII. sınıf ders kitapları 1997-2000 yılları arası dönemde (her sınıfa 10’ar bin, toplam 80 bin adet) basılarak Bulgaristan’a gönderilmiştir. Her kitabın iç kapağında şunlar yazılı: “Kitap hazırlanırken Bulgaristan genel eğitim okullarında uygulanmakta olan eğitim yöntemlerine uyulmuştur.” Önsöz’de de şu açıklama var: “İlkokul ve ortaokul Türkçe ders kitapları, yazarları tarafından karşılık beklenmeden hazırlanmıştır. T. C. Millî Eğitim Bakanlığınca da bu ikinci baskıları yapılarak Bulgaristan Eğitim ve Bilim Bakanlığına bağışlanmıştır.” Kitapların arka kapağında da: “Parayla satılmaz” yazısı vardır. İlkokul I.-IV. sınıf Türkçe ders kitapları 1997-1999 yıllarında Bulgaristan Eğitim ve Bilim Bakanlığına gönderilerek bunlar Türkçe dersi okutulan okullara dağıtıldı. 2000 yılında da ortaokul (V.-VIII. sınıf) ders kitapları gönderildi. Ancak Bulgaristan görevlileri Türkiye-Bulgaristan “Kapıkule-Kapitan Andreevo” sınır kapısında Türkçe ders kitaplarının Bulgaristan’a girmesine izin vermedi. İdareye gelen yeni hükümetin bazı konularda tutumu başkaydı. Bulgar gazetelerinin birinde de: “Türkiye, ülkemizi Türkçe ders kitaplarıyla dolduruyor”, şeklinde bir yazı çıkmıştı… Demokrasi yolunu seçmiş Bulgaristan’da Türkçe derslerine ait Türkçe ders kitapları basılmış değildir.
Türkiye Cumhuriyetinin yardımı sadece yukarıda sözü geçen Türkçe ders kitaplarını yayımlamakla kalmamıştır.1992 ve 1993 yıllarında Türk Dil Kurumundan, T. C. Kültür Bakanlığından bir hayli kitap bağış olarak Bulgaristan’a gönderilmiştir. Haziran 1998 tarihinde de T. C. Kültür Bakanlığı, T. C. Dışişleri Bakanlığı kanalıyla “Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi serisinden 8. Cildi oluşturan “Bulgaristan Türk Edebiyatı”ndan 500 adet göndermiştir.
Bulgaristan Türklerinin azınlık tarihi boyunca Türkçe eğitim zor dönemler yaşamıştır. Savaşlar, büyük göçler Türkleri azınlık durumuna düşürmüş, Bulgar hükümetlerinin de Türklere yönelik politikaları bu halkın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmesini engellemiştir.
Türk okulları İkinci Dünya Savaşına kadar özel okul statüsünde kalmış, her türlü güçlüklere karşın ayakta durmayı başarmış ve eğitim Türk dilinde gerçekleşmiştir.
İkinci Dünya Savaşından sonra Türk okulları devletleştirilmiş ve birtakım iç ve dış faktörlerin etkisiyle Türkçe eğitimde olumlu gelişmeler kaydedilmiştir.
Bulgaristan Türk okullarına öğretmen yetiştiren öğretim kurumlarının bu azınlığın eğitim ve kültürel gelişmesinde önemli yeri vardır. Türk azınlığın aydınlar zümresinde büyük çoğunluğu oluşturan öğretmenler (ki bunlar arasında bayan öğretmenlerin sayısı büyüktür), Bulgaristan öğretim kurumlarında hazırlık görmüş, eğitim ve kültür alanında ışık saçmışlardır.
Türk azınlığa verilen haklar genel olarak eğitim alanında görülmüş, ancak çok geçmeden Türkçe eğitime büyük darbe indirilmiştir. 130 yıllık azınlık tarihi boyunca Bulgaristan Türkleri, totaliter rejim döneminde Türkçe eğitimden ve kültür geleneklerinden ilk kez tamamen yoksun bırakılmıştır.
Bulgaristan 1990 yılından bu yana demokrasiye bir geçiş dönemi yaşıyor. Birçok alanda bazı gelişmeler vardır. Ancak Türkçe eğitimi konusunda sorunlar çözüme kavuşmuş değildir. Bulgaristan ilköğretim okullarında Türkçe öğretimi serbest seçmeli bir ders olarak gerçekleştirilmekte ve Türk öğrencilerin üçte ikisi Türkçe derslerinden yoksun bırakılmaktadır.
Gelecekte daha normal koşullarda Türkçe dersleri gerçekleştirildiğinde, her Türk çocuğu da ana dilinde okuma yazmayı öğrenme imkânı bulabilecektir. Günümüzde ise mevcut koşullarda Türkçe derslerinin en azından (4 ders saati olarak) zorunlu ders kapsamına alınması, her Türk çocuğunun Türkçe derslerine devam etmesini sağlamak için gereğinin yapılması her Bulgaristan Türk aydınının bir insanlık borcudur.