Neriman ERALP
Konu: Bu İp Gün Gelir Mutlaka Kopar.
Tuna boyunda Silistre kaysı bahçelerindeyim. Dallar olmuş da ballanmış sarı benekli meyvelerle fazlasıyla yüklü olduğundan yere kadar eğilmişler. Kasa doldurmada gençlisi yaşlısı sanki yarışıyordu. Meyvelik kenarına park etmiş TIR Romanya plakalı ve arka kapağa kadar iyice dolmadan kalkmıyor. Bir yükleme 19 ton ve 4 saatlik yoldan sonra ya Turno Migorelle ya da 3 saat kuzeydeki Yaş şehri pazarında boşaltıldığı gibi kapışıyor. Romenler Bulgaristan kayısılarına bayılıyor. 0.80 levaya yüklenen TİR, 1.2 levadan boşalıyor.
Bu yıl kaysı yılı, satan memnun alan memnun… ama Kırcali, Haskovo, Filibe, Sofya pazarlarına Silistre’den kaysı yüklü kamyonlar gelmiyor. Komposto yapmak isteyenlerin gözleri yolda…
Kaysı tatlısı sevenlerin umutları da boşa.
Yerli kayısımızın iç pazarımızda satılmasını engelleyen Avrupa Birliği (AB) üreticiyi teşvik programları oldu. Üreticisi köylülerimize bir ton kaysı için sadece 35 Euro prim ödeyen Brüksel Yunanistan kayısısına ton başı 400 Euro prim ödeyince iç Pazar alt üst oldu.
Yunan kayısısı Sofya ve Filibe pazarlarında Silistre kaysısından çok daha ucuz ve hemen alıcı buluyor. Yunanistanlı üretici bizim kaysı bakıcılarımızın ürün satış fiyatı kadar prim alıyor, altı üstü baştanbaşa kar.
Bu kadar büyük adaletsizlik olur mu?
Kendi kendime soruyorum, bizim milletvekillerimiz Brüksel’de ne iş yapıyorlar? Orada olup bitenden haberleri ne zaman olacak. Yunan bahçıvanlar Bulgar sebze üreticilerinden havuçta, salatalıkta, domateste, maydanozda, dereotunda, hatta kabak ve karpuz üretiminde ton başı 10 defa daha fazla prim alırken, biz onlara nasıl yetişelim?
Ağır yorum yapmaktan ve ithamda bulunmaktan uzak durmak istiyorum. Zaten olsa olsa bu kadar olur, daha düne kadar yıl ortalaması günde 500 vagon dış satıma yüklü yaş sebze ve meyve, kuru-yemiş, komposto ve konserve üreten Bulgaristan tarımsal üretimini kaput edip yere serenler ve üzerine işeyenlere vatan toprağımızda 700 yıllık ömrü olan bir FARE VE KURBAĞA masalı anlatmak istiyorum:
Fare İle Kurbağa
Bir fare ile bir kurbağa bir bataklık kenarında tanışmışlar.
Her sabah geceyi geçirdikleri yerden çıkıp buluşuyor, birbirlerine ilginç hikayeler anlatıyor, hoşça vakit geçiriyorlarmış. Bu sohbetler ikisinin de çok hoşuna gidiyormuş.
Fare bir gün kurbağaya şöyle der:
- Ne zamandır sana bir sır açıklamak istiyorum; ama sen suda koşturup durduğundan fırsat bulamadım. Kıyıdan sana seslensem de beni duymuyorsun. Yalnızca sabahları buluşmak bana yetmiyor. Seni gün boyu özlüyorum. İstediğim zaman seni görmek, seninle sohbet etmek istiyorum; ama bataklığa dalmama da imkan yok. Buna nasıl çözüm bulalım?
İki dost, bu konu hakkında beyin fırtınası yapmışlar.
Ve sonunda şuna karar vermişler:
Uzun bir ip bulup, hemen bir ucunu farenin kuyruğuna, öbür ucunu kurbağanın ayağına bağlamışlar. Konuşmak istediklerinde ipi çekerek birbirlerini haberdar edeceklerdi.
Fare sevinçle,
Böylece birbirimize sıkı sıkıya da bağlanmış olacağız diye eklemiş.
Aslında bu karar kurbağayı huzursuz etmişti. Yine de bağlanmaya razı oldu. Fare kurbağayla görüşmek istediği zaman ipi çekiyordu. Kurbağa işareti alıp arkadaşının yanına geliyordu.
Bir gün ansızın bir karakarga geldi ve kenarına uzanmış bataklığı seyre dalmış olan fareyi kapıp götürdü. Karakarga yükselince fareye iple bağlı olan kurbağa da suyun dibinden çıktı.
Fare kara karganın gagasındaydı. Kurbağa da ayağı ipte, havada asılıydı.
Bunu gören köylüler, önce şaşırıp kaldılar. Diyorlardı ki: “Bakın hele kurnaz karga kurbağayı nasıl avlamış.
Kurbağa kendi cinsinden olmayan biriyle arkadaş olmanın cezasını böyle çekmişti.
Şimdi masaldaki rolleri değiştirelim:
Bataklık: Avrupa Birliği
Kurbağa: Bulgaristan.
Fare: Yunanistan ve
Karakarga: Mali bunalımdır.
İp: iki ülkenin de AB üyeliğidir.
Köylülerse: AB milletvekiller-imizdir. (Dünyadan haberi olmayan zavallı insanlar.)
Yukarıdaki kaysı üreticilerimizin düştüğü çıkışı olmayan bataklığı düşününüz lütfen. Yunanistan’ın süreğen ve sonsuz mali bunalımları bizi de yok etmez mi?
Biz Yunan köylüsüne kölelik yapmaya mecbur muyuz?
Tütün kotalarımız neden Yunan çiftçilerine veriliyor. Yunanistan da yine bizim tütüncülerimizin gündelikçi olarak ürettiği tütünün fiyatı 10 defa daya pahalıdır?
Bu sorulara cevabı Brüksel kahvelerinde bulmak belki de imkansızdır.
Adalet nerede? Diye soranları hareketlenmesi çoooook yakındır!
Dünyayı ayaklandıran her zaman adaletsizlikler olmuştur.
Bu İp En Yakın Zamanda Mutlaka Kopacaktır.
Hepinize en iyi Bayram dileklerimi sunuyorum.