Dr. Halide AKINCI
İnsanların önemli özelliklerinden biri bulaşıcı hastalıklardan uzakta durup kendini korumasıdır. Politikada bulaşıcı hastalığın anlamı dolandırıcılık, dalaverecilik, yabancı menfaatleri ulusal çıkarlardan önde tutmak, adam kayırmak, rüşvet almak, ikan ve hak eşitliği ilkesini bozmak, devleti çökertip soymak, ulusal güvenliği sarsmak vs. vs. sıralaması sıralamakla bitmeyecek kadar uzun bir dizindir. Biz bugünkü yazımızda bu sosyal ve politik bulaşıcıdan hasta olan HÖH-DPS partisinin hükümete katılma çabalarına ışık tutacağız.
Biz, Bulgaristan Türkleri olarak, 1990’da benim öz şehrim olan Varna’da, Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH-DPS) partisinin kuruluşunu kutlarken, büyük umutlar içindeydik ve bu amaçlarımızın ufkunda adalet ve özgürlük özlemi en parlaktı. Ben her seçimde bu partinin siyasi çizgisine oy verdim. Bunu yaparken, her zaman orada kalan yakınlarımıza bir faydası olur diye düşündüm. Halkımızın kalbi aynı temizlik ve parlaklıkla atmaya devam etse de, balık baştan kokar öğütleri haklı çıktı. Politik partimizin yönetimi etnik azınlığımızdan ve Bulgaristan halkından koptu. Kendini olmayacak işlere kaptırdı. Papazdan büyük papazlık yapmaya başladı. İnsanlarımızın daha gönençli yaşama istencini ret etti. 5 Ekim 2014 günü yapılan son meclis seçimlerinde 150 bin oy yerine 60 bine yakın oy kullanan soydaş seçmen aslında “bize yüz çeviren bir istence karşı mıyız, yoksa ondan yana mıyız?” sorusuna üçte iki olarak açık bir şekilde “HAYIR!” dedi.
14 Ekim 2014 günü Sofya’da en fazla oy alan Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişim için Vatandaşlar GERB Partisi ile Genel Başkan Yardımcısı Ruşen Rıza, milletvekili Aliosman İmamov ve milletvekili Yordan Tsonev tarafından temsil olan HÖH-DPS partisi arasındaki hükümet görüşmeleri başarısızlıkla sona erdi. HÖH partisi GERB tarafından kurulacak bir
“AZINLIK HÜKÜMETİNE” iştirak etmeden “EVET” derken, parlamento içi koşulsuz tam destek verme önerisi kabul edilmedi. Görüşmede GERB partisinin “azınlık hükümeti” kurmak istemediği ve HÖH-DPS partisinden parlamento içi ve dışı destek istemediğini de kesin açıkladı.
GERB partisinin aşırı milliyetçilerin (Milliyetçi Cephe) katılımıyla kuracağı bir kabineye herhangi bir destek sağlamayacağını açıklayan HÖH-DPS ile görüşmeler bu noktada kesildi.
HÖH-DPS heyeti bu görüşmeye 18 maddelik bir programla gitmişti. 12 öneri üzerinde mutabık kalan tarafların, 6 madde üzerinde de ilkesel mutabakat sağladığı açıklandı. Anlaşmaya varılamayan ana konusu “Etnik Model”dir. HÖH-DPS partisi devlet ve yürütme dışı kaldığında, parti kanalıyla tayin edilen kadrolar makamlardan sökülecektir. Ahmet Doğan heyetinin GERP partisinden bundan böyle de Bulgaristan Türklerini tek başına temsil etme hakkı; DPS’nin makamlara soktuğu kadroların görev başında kalmaları ile parti çevresindeki şirketlerin menfaatlerine dokunulmaması gibi isteklerde bulunduğu öğrenildi. HÖH-DPS heyeti bu görüşmede, Türklerin okullarda ana dil öğreniminin zorunlu ders olarak programa alınmasını istemediği gibi, özgün kültürümüz, sanatımız için yaşam alanı, aile ve tolum geleneklerimiz, dinsel haklarımız için daha geniş imkânlar, ana dilimizde basın, radyo ve televizyon istemediği de açıklandı.
Bu görüşmede, ağırlıklı olan konu, HÖH-DPS iktidar dışında kalınca, A.Doğan ve L. Mestan heyetinin Türklerden, Çingene ve Pomaklardan bakanlıklara hiç kimsenin tayin edilmemesini istememiş olmasıdır.
Bulgaristan Türkleri tarihinde yeni bir sayfa açılıyor:
Bir yandan Bulgar kamuoyu bir yandansa etnik azınlıkların ezici çoğunluğu ve soydaşlarımızla Batı Avrupa ülkelerindeki gurbetçi garibanlarımız bundan böyle DPS dendiğinde Türkler anlaşılmasını istemiyorlar. Bulgaristan Türkleri kendilerini DPS partisinin kirli hesapları dışında görüyorlar. 1990’dan beri DPS partisi yalnız hileli hesaplarına alet ettiği şerefsizleri devlet işlerine tayin etti. Devlet iktidarı üzerinde tekel kuran DPS partisinin şimdi GERB hükümeti kurulacağından sonra yeni atamalar yapılacağını, GERB hükümetinin A.Doğan’a danışmadan hareket edeceğinden korkuyor. Ana korku budur. HÖH-DPS kirli çamaşırları ipe serilir korkusu bacaya yapıştı. HÖH-DPS partisinin GERB hükümetine kayıtsız koşulsuz ve süresiz destek vermesinin temelindeki ana neden, büyük hesap budur.
Saraylı heyet, GERB partisinden bir de bir anti-DPS koalisyon hükümeti kurulduğunda, bu hükümetin anti-Bulgar hükümet olacağını belirtti. Soruyoruz: Düne kadar GERB partisine karşı ayakta duran BSP-DPS hükümeti bir anti-Bulgar hükümetimiydi? Bir de şu var, sözüm ona sol oligarşi kuruluşu olan Plamen Oreşarski hükümetini desteklemek için Sosyalistlerle (BSP) ve aşırı milliyetçi olduğu bilinen “ATAKA” ile içli dışlı olan HÖH-DPS partisi nasıl olur da, bugün bir sağ merkez partisi olan GERB’i kayıtsız koşulsuz ve süresiz destekleyeceğini ilan eder! Nasıl olur da, bir Türk ve Müslümanlar Partisi bir sol ve sonra sağ ile aynı zamanda aşırı milliyetçi Türk ve İslam düşmanlarıyla her zaman ve her koşulda ortaklık yapmaya hazır olduğunu beyan edebilir. Bu işlerin dibinde çok büyük bir çöküntü, büyük bir dalavere, karışık bir hesap olduğu dillenmeye başladı. Hesap sorabilirler korkusu kabarıyor. Gerçekleri görebilmemiz, HÖH-DPS partisinin asalak ve halk düşmanı hınçlı, kendini beğenmiş katmandan kurtulması için bir politik güç olarak iktidar dışı kalmasına sağlık veriyoruz. Bu durumda HÖH-DPS tecrit duruma düşecektir. Bu asla Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının tolumdan, sosyal ve politik yapıdan uzaklaştırılması anlamına gelmemektedir. Bundan böyle Bulgar politik hayatını oluşturan etnik ruhlu vatansever partilerin hepsinde kendi insanlarımızı görmek istiyoruz.
Bugün Bulgar devleti halsiz kalmıştır. Yeni bir seçim olaylara çözüm değildir. Seçim kanunundan doğan nedenlerle birçok şehirde protestolar devam ediyor, Yunanistan ve Makedonya yolları kesilmiş durumdadır. Kışkırtılan halk uygulanan seçim yasasını hazırlayan BSP milletvekili ve bir önceki meclis başkan yardımcısı Maya Manolova’nın kapısına dikileceklerine, anti-Türk gösterileri şiddetlendirmeleri de yasalara aykırıdır.
Bugünden başlayarak HÖH-DPS partisi Bulgaristan Cumhuriyeti’nin politik yaşamında derin dondurucuya konmuştur. Bu Bulgaristan Türkleri, Müslümanları ve Romlarının ve öteki hak ve özgürlük savaşçılarının, demokratikleşmemiz uğruna mücadele edenlerin sosyal, ekonomik ve politik yaşam dışına bırakıldığı anlamına asla gelmemelidir. Dava devam ediyor. Politik tümörlerin toplumdan temizlenmesi demokrasi yolunu genişletmemizi sağlayacaktır.
Bu gelişmeler soydaşlarımız için de can alıcı niteliktedir.