Şakir Arslantaş

Sayın misafirperver, aydınlanma sevdalısı Kazanlıklı kardeşlerim.

Bu gün, şu çok değerli ilk buluşmamıza vesile olan değerli arkadaşlarımız, ağabeyimiz Sayın Osman BÜLBÜL ve Menderes KUNGÜN Beyler, görüşmemizi değerlendiren Bayanlar ve çok değerli gençler.

Ben Bulgaristanın Karadenizlisiyim, Varna köylerindenim, Drındar’dan. İstanbul Bultürk –Bulgaristan Türkleri Kültür ve hizmet Derneği kurucu üyelerinden biriyim. 2002’den beri, yani 15 yıldan beri “kültür mücadelesinde” hizmet sunmaya çalışıyoruz. Üyelerimiz hayli çok fakat hepsi kültür üreticisi değil, daha fazlası kültür tüketicisidir. Derneğimizin omurgası 20-30 kişinin üzerindedir. Başkanımız Sayın Rafet Ulutürk ve Biz bir nur topu gibi parçalanmaz bir bütünüz.

 

Tarihte, yani 1864’te Büyük Vali Mithat Paşa, Rusçuk’a atandığında, Kuzey Bulgaristan köy ve kentlerinde 2 700 Türk ve bir o kadar da Bulgar okulu açılmış, ayrıca 620 de Okuma evi, Çitalişte vardı. Kültür evi aydınlık yuvasıdır. Kültürse uygarlık gıdasıdır. O zaman hem Türklerin, hem de Bulgar kardeşlerimizin ruhuna GÜNEŞ, IŞIK, NUR girmişti. Kültür her dilde kültürdür ve değerlidir. Birinci ve ikinci sınıf kültür olmadığı gibi, birinci ve ikinci sınıf dil de ol(a)maz.

Dil ile kültür bir ağacın kökleri ve çiçekleri gibidir. Kök olmadan çiçek, çiçek yoksa demek onu diken yok veya toprak yok.

Hayat, aydınlık, aydınlanma bir bütündür.

Yarısı yüksek tahsilli, yarısı kör cahil bir halk bütün sayıl(a)maz, çünkü okumuşluk aydınlıksa, cahillik karanlıktır ve birbirine karışmaz. Aydınlık ancak aydınlıkla yoğrulur…

Bu toprakların nuru Bulgar ve Türk aydınlığıdır…

GELECEK DE BUNA GEBEDİR.

Daha 150 yıl önce bu topraklarda halk aydınlanmış, bilinçlenmiş, ortak halk bilinci, ortak vatan kavramı oluşmuştu. Aydınlanma, Güneş ışığı gibidir, Bulgar aydınlansa Türk de hem ısınır hem ruhu ışır. Türk aydınlansa faydası Bulgar’a, Romen’e, Çingene kardeşlerimize, Gagavuz’a, Tatar’a dokunur.

Aydınlanma, insanların en yüce, en değerli mücevheri ve ortak değeridir.

Aynı zamanda aydınlanma ışık gibi, sıcaklık gibi, kardeşlik gibi, dostluklar gibi, ortak geleceğimiz gibi bitmeyen, sonsuz bir nimettir.

Bu bakıma, bu ilk görüşmemizi, bir aydınlık ocağı olan bir Kültür Yurdunda yapmamız vesilesiyle, mutluyum. Hepinizi kutluyorum.

Şu 5 milyon yıllık tarihi olan dünyada, insanlığın işlediği en büyük kötülük insanoğlunun, etniklerin, halkların aydınlanmasına engel olmalarıdır. Aydınlığı parçalamaya ya da aydınlığı çalıp yalnız kendisi için saklamaya ve bütün diğer kardeşlerini karanlıkta bırakmaya çalışmaktır.

Bu düşüncemi vesile ederek, size “aydınlık çalmanın” bazen işe yaradığını hatırlatmak istiyorum. Örneğin, Batı Avrupa’da “uyanış” ve “aydınlanma” çağından” önce insanlar, değerli olanın, umut gizleyenin aydınlık değil, karanlık olduğunu sanıyorlarmış.

Bu nedenle, gidenler görmüşlerdir kiliselerin pencereleri yoktur, camları da ışık, güney ışını, aydınlık girmesin diye ufacık ve boyalıdır.

Cahillik diz boyu, ruhlar kapkara, insanlar yamyammış.

Uyanışın, mutluluğun, bilinçlenmenin ışıkla geleceğini gören Laypnits, Herder, Göte, Humbold, Hegel ve diğerle insan ruhunu Güneşin Doğduğu yöne, Doğuya açmış ve AYDINLIKTAN KORKMAYIN DEMİŞTİR.

Hepinizin bildiği bu gerçeği, Kazanlık Kültür evinde, bir dernek ortamında ve kitapseverler arasında paylaşmak bana başka bir mutluluk veriyor.

Biz İstanbul’da da halkımızın kültürünü yaşatma, aydınlık bekleyen ruhlara hizmet sunma davamıza önce 3-5 arkadaşla başladık. Önce “Bulgaristan Türklerinin Sesi” gazetemizi çıkardık. Ardından “bghaber.org”, günlük elektronik bilgilendirme sayfamızı açtık.

Birçok uluslararası konferanslar düzenledik. Yüzlerce toplantı yaptık. Ardından BGSAM Bulgaristan Türkleri Stratejik Araştırma Merkezini kurduk.

Sosyalizm yıllarında, ilk ve ortaokulda, Üniversitede bize öğretilen birçok şeyin yanlış olduğunu, kafalarımızın bilinç ışığıyla değil, gereksiz, hatta zararlı uydurma şeylerle doldurulduğunu görebildik.

Artık 10 yıldan beri yazıyoruz, okurlarımızla görüşüyoruz. 10-15 yazar arkadaş bir olduk ve insanlarımızın hafızasındaki o görünmeyen boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Yıllar içinde Sayın Osman ağabeyimiz de katıldı bizlere. Viyana’dan başladı yazılarına.

Şu an aklıma geldi aynı Georgi Markov’un Bulgaristan’ı Londra’da yazdığı reportajlarla anlattı gibi. Sağ olsun. Çok başarılıydı. Artık kitabı da elinizde, sadece okumanız ve abimizi tebrik etmeniz kaldı. Bulgar siyaseti için önemli saydığımız 26 Mart 2017 seçimleri öncesi DOST ve Lütfi Mestan olayının “gereksiz ve zararlı” olduğunu vurguladı. Halkımızın gerçek ışık, aydınlık beklediğini duyurdu.

Siz, Kazanlıklılar bu bakıma ustasınız.

Gelirken yolda hep Çudomir’i düşündüm. Sahte, çöp olan, işe yaramayan ne varsa her şeyle ustaca alay eden büyük usta kalem Çudomir. Osman ağabeyimi ona benzetiyorum. Eleştiriye tahammülü olan halk, büyük halktır. Gebe olan toplumdur.

Gül kokan bu diyardan büyük beklentilerimiz var.

Biz Türkiye’de Bursa’da Çudomir sergisi açtık. Eserlerini tercüme ettik. Çudomir’e kestane tatlısı yedirdik. Buraya da gül kokmaya geldik. Bizi böylesine sıcak ve kalpten duygularla karşılamanızdan mutluyuz. Sağ olun.

Aydınlık hepimizin olacak ve bizi birleştirecektir.

Bu işler okul kapatmakla, anadil yasaklarıyla, kitap bastırmamakla olmaz.

Hepimiz aynı güneşin altında ve aynı denizdeyiz.

Zaman gelecek Güneş altında yanacağız, gün gelecek tuzlu su içeceğiz, ama aydınlanma mücadelesi arabasını ilerleteceğiz.

Sizi tanımak bir mutluluktu.

Sağ olun.

Reklamlar